7 GÜN 9.3.1977
7 GÜN 9 Mart 1977
İŞÇİ SINIFI VE GERÇEĞİ -4-
Bu enstitülerce “özgür ve demokratik sendikacılık hareketinin geliştirilmesi adına yürütülen çalışmaların hedefinin kapitalist düzenin korunabilmesini sağlamak” ve anlaşma yapılan ülkelerde işçi kuruluşlarının, sosyal demokrat, ya da sosyalist partilerle ilişkilerini tespit ile “işbirliği içine girmelerini önlemek” olduğunu bildirmiştir.
CİA İLE İŞBİRLİĞİ
AMERİKAN basınına göre: ASYA – ORTADOĞU, GÜNEY AMERİKA VE AFRİKA ülkelerinde faaliyetlerini sürdüren, HÜR ÇALIŞMA ENSTİTÜLERİNİN yöneticileri arasında, bu ülkelerde “önemli yatırımları olan Amerikan şirketlerinin temsilcileri de” bulunmaktadır. (HÜR ÇALIŞMA ENSTİTÜLERİ için eleştirimizin daha önceki bölümlerinde yer verdiğimiz, Ticaret ve Sanayi Odaları tarafından yayınlanan “KOMÜNİST İHTİLALLER VE KARŞI TEDBİRLER” adlı yapıtı anımsayalım)
CIA PROJELERİ UYGULANIYOR
AMERİKAN Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)’nın, dünyanın hemen her ülkesinde, yürüttüğü gizli faaliyetlerin Amerikan kamuoyunda eleştirilmeye başlaması üzerine, kurulduğu bildirilen bu üç enstitü, çeşitli ülkelerde “CIA faaliyetlerine finanse ettiği ortaya çıkan vakıfların yerini”
TÜRK-İŞ’E 12 MART’TAN SONRA ÇENGEL ATILDI
TÜRK-İŞ MASYA AMERİKA HÜR ÇALIŞMA ENSTİTÜSÜ – AAFLI) ilişkileri 12 mart muhtırasından hemen sonra başlamıştır. AID yardımının kesilmesini takiben, buna AAFLI aracılığıyla devam edilebileceği bildirilmiştir. İlk temas, o tarihlerde “Genel Sekreter” olan “TÜRK-İŞ Genel Başkam Halil Tunç ile AAFLI Genel Direktörü, Moris Paladino” arasında Ankara’da 25 Mayıs I971’de yapılmıştır. ‘
TÜRK-İŞ AMERİKALI UZMAN İSTİYOR
HALİL TUNÇ ve Moris PALADİNO, görüşmelerin sonucunu “ortak bir memorandum” ile belirlemişlerdir. “ülkelerindeki işçilerin refah seviyesini yükseltmek ve bütün hür dünyada sendikacılığın korunması gibi, müşterek gayeleri dolayısıyla Türk-İş ile Amerikan işçi sendikaları konfederasyonu arasında uzun senelerden beri devam ede gelen yakın kardeşlik ilişkileri mevcuttur…” sözleriyle başlayan “memorandum”da, tarafların işçi eğitimi, dış ilişkiler ve ekonomik araştırma çalışmalarında işbirliği yapacakları açıklanmıştır.
Ayrıca (AAFLI), TÜRK-İş’in “isteğine uyarak sendikacılık eğitimi ve teşkilatçılığı konusunda bilgili ve tecrübeli bir Amerikalı uzmanı Türkiye’ye göndermeyi” kabul etmiştir.’
ANLAŞMA OLAĞANÜSTÜ DÖNEMDE YAPILIYOR
HALİL TUNÇ ve Moris Paladino arasında yapılan görüşmelerde takiben taraflar arasında “teknik yardım anlaşması” Sendikalar Yasasının 22. maddesi uyarınca, “hükümetten izin alınarak” 19.12.1972 tarihinde, 7/5253 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yayınlanmıştır. Bu anlaşma ile TÜRK-İŞ ve AAFLI’ NIN “işçi eğitimi, yüksek düzeyde sendikacılık eğitimi, toplum kalkınma programları, tarım işçilerinin eğitimi ve örgütlendirilmesi” konularında işbirliği yapmaları, Türk-İş’te bir “dış ilişkiler ve sendikal araştırma merkezi” kurulması kararlaştırılmıştır. 1973 yılında, “Naim TALU Hükümeti” zamanında da, Bakanlar Kurulu’nun 21 kasım 1973 günü 7/7372 sayılı kararı ile izin sağlanarak, anlaşmanın tüm hükümleri yürürlüğe girmiştir.
Halen Türk-İş, Türk-İş’e bağlı sendikalar ve AAFLI ortak eğitimi ve araştırma projeleri yürümektedir.
“Amerikan emperyalizminin önerileri doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılan bir işçi örgütünün, İşçi Sınıfı’na hizmet etmeyeceği kuşku götürmez bir gerçektir.
Broşürde “UZMAN MI, AJAN MI” başlığı altında daha önceki açıklamalar paralelinde, EMANUEL BOGGS’ UN CIA ajanı olduğu belirtiliyor ve CIA projeleri için yardıma “laik görülecek Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonunun, tasvip ettiği deniz aşırı ülkelerdeki işçi kuruluşlarına” HÜR ÇALIŞMA ENSTİTÜLERİ ARACILIĞIYLA 23 MİLYON dolar verileceği, AFLCIO’NUN belgesinin fotokopisi verilerek kanıtlanmıştır.
Öte yandan, TGS Ankara Şubesi broşüründe tamamen Amerikan basınındaki belgelerle öne sürülen savların doğrulanması için, “İŞÇİ EĞİTİMİNDE AID DIŞARI CIA İÇERİ” başlığı altında, TÜRK-İş’in 1963’ten 1970 yılma kadar Milletlerarası Kalkınma Teşkilatından, 10 milyon lira aldığı belirtilmiş, AID’den sonra yardımın AAFLI aracılığıyla yapıldığı ve “halen TÜRK-İŞ ile AAFLI arasında yürürlükte olan sözleşmeye göre taraflar ortak eğitim projesi uygulamaktadır” denilmektedir.
TGS BROŞURÜNDEKI savlar, TÜRK-İŞ KURULU’NUN 1974 yılındaki YÖNETİM KURLUNA sunduğu raporun 48. sahifesindeki fotokopisi verilerek kesinlikle kanıtlanmıştır. Raporun ilgili bölümü aşağıdadır.
TÜRK-İŞ AAFLI ORTAK ÇALIŞMALARI Türk-İş Proje Çalışmaları
SON dört ay içerisinde TÜRK-İŞ/ AAFLI projesinin bilhassa yüksek seviyesinde eğitim, kooperatifçilik ve tarım işçisinin eğitimi ve teşkilatlandırılması konuları ile diğer konular üzerinde yapılmış olan çalışmalar ve yine aynı konularda yapılması plânlanmış olan çalışmalar aktiviteler aşağıdaki şekilde gelişmiş ve geliştirilecektir.
- a) Yüksek Seviyede Eğitim:
Bu konuda ilk olarak Türk-İş İcra Kurulunun tasfiye ve görüşü paralelinde ve daha önce mutabık kalındığı üzere, temmuz ayında Danışman Mr. Larry Rogin, Türkiye’ye davet edilmişti. Mr. Rogin Türkiye’de kaldığı sürece, çeşitli illerimize ve hemen hemen teşkilatımızın tamamına yaptığı resmi ve gayri resmi ziyaretlerinin haricinde sık sık Türk-İş İcra Kurulundan Sayın Genel Sekreter Sadık Side ve Sayın Eğitim Sekreteri Kaya Özdemir ile görüşmelerde ve kendilerinin devamlı tasfiye ve fikirlerine müracaat etmiştir. Mr. Rogin’in şimdilik gayri resmi tavsiye ve raporu üzerinde, Sayın Kaya Özdemir’in denetiminde yeni bir eğitim programının devreye sokulması hususu tespit ve tayin edilmekte ve bu müspet yönde gelişmektedir. Bu konuyla ilgili olarak hazırlıklarımızın ve çalışmalarımızın hızla devam ettiğini belirtmekte fayda buluyoruz.
Sayın Halil Tunç, büyük bir işçi konfederasyonunun Genel Başkam olarak, kuşkusuz İŞÇİ SINIFI’NA karşı en büyük inanç ve saygıyı taşıması gereken bir kişi olması gerekirdi. Oysa daha önce
Amerikan casusluk örgütü (CIA) ve onun yan kuruluşlarıyla (AID, AAFLI finanse edilen ve yönlendirilen bir işçi hareketinin ulusallığından kimse söz edemez.”
açıkladığımız beyanlarıyla haklarını korumayı üstlendiği işçileri bilinçsizlik ve eğitimsizlikle nitelendiriyordu.
Bu bilinç ve eğitimin TURK-IŞ, CIA, AID, AAFLI VE 12 MART SONRASI OLAĞANÜSTÜ HÜKÜMETLER döneminde AMERİKAN DOLARIYLA SAĞLANDIĞI yukarıdaki açıklamalarla kesinlik kazanmaktadır.
Amerikan emperyalizminin önerileri doğrultusunda şekillendirmeğe çalışılan, bir işçi örgütünün, İŞÇİ SINIFI’NA hizmet edemeyeceği kuşku götürmez bir gerçektir.
Amerikan Casusluk Örgütü (CIA) ve onun yan kuruluşlarıyla (AID, AAFLI) finanse edilen ve yönlendirilen bir işçi hareketinin ulusallığından kimse söz edemez.
Türk – Amerikan ilişkilerinin “SİLAH AMBARGOSU” ile noktalandığı bir devrede, böyle bir ilişkinin varlığına göz yuman iktidarlar, kanımızca eski bir hıyanetin iştirakçileri haline düşerler. (4)EMANUEL BOOGS, Haziran 1976 ayında TARIM-İŞ Sendikasının ADANA’DA tarım işçileri eğitimi için düzenlediği seminere de katılmıştır. Daha sonra, AAFLI Genel Direktör Yardımcısı Chuck GRAY’ın Türkiye’de yaptığı inceleme sonucu, deşifre olduğu anlaşılan CIA Ajanı EMANUEL BOGGS görevinden alınmıştır. (Cumhuriyet, 8 Ağustos 1976)
Kuşkusuz, BAKANLAR KURULU KARARI ile TÜRK-İŞ, AAFLI ilişkisi bugünde devam ettiğine göre, CIA ajanı olduğu saptanılan sendikacı EMANUEL BOGGS’ UN yerine bir başka ajan, her halde Amerika’dan gönderilmiştir.
Yukarıda yer alan açıklamalar, Amerikan emperyalizminin dünyadaki çıkarlarını koruyan CIA ile onun yan kuruluşları olan AID ve AAFLI aracılığıyla senelerden beri, TÜRK-İş’le sıkı ilişkide bulunduğu hakkında yadsınmaz kanıtları sergilemektedir.
(5) TÜRK-İş’in DİSK’i suçlaması:
TÜRK-İŞ -CIA-AAFLI ilişkilerinin tüm boyutlarıyla aydınlığa çıktığı bir dönemde, TÜRK-İş’in Ankara’daki gazete ve ajans bürolarına bir broşür dağıttığını görüyoruz:
Broşürde, “DİSK’in WFTU (Dünya Komünist İşçiler Federasyonu) ile işbirliğinden” söz ediliyordu.
WFTU, İngilizce WORLD FEDERATİON OF TRADE UNIONS sözcüklerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma olup, gerçek anlamı “Dünya Sendikalar Federasyonu”dur.
Görüldüğü gibi, özellikle “KOMÜNİST” kelimesi eklenerek kısaltmanın, gerçek anlamı değiştirilmiş ve DİSK’in suçlaması yoluna başvurulmuştur. (Cumhuriyet, 8 Ağustos 1976)
TÜRK-İş’in kendisine yönelik ağır suçlamalar karşısında, susmayı yeğlemesine karşın, DİSK Genel Sekreteri Mehmet Karaca, WFTU suçlamasını yalanlamıştır. (Cumhuriyet 10 Ağustos 1976)
Gerçekten TÜRK-İş’in savladığı gibi, DİSK’in suç teşkil eden ilişkileri varsa, ilgili ve sorumlu makamlar bu ilişkiyi saptamakta görevlidir.
(6) TÜRK-İŞ-CIA-AID-AAFLI ilişkilerinin tüm boyutlarıyla saptanılmasının özellikle Sayın Çağlayangil’in CIA-MIT ilişkilerini doğrulayan açıklamaları karşısında (Politika, 9–21 Mart 1976) ulusal çıkarlarımız açısından sayısız yararları vardır. Türk işçi hareketinin doğal doğrultusunda gelişmesi, ancak bu konudaki gerçeklerin aydınlanmasına bağlıdır.
Tabii bu görevin yapılmasını MC’den beklemek gibi, kendimizi hayale kaptıracak değiliz. Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu, TÜRK-İŞ, AAFLI ilişkisi hakkında, TÜRK-İŞ içinde, Halil Tunç’a yöneltilen önergenin yanıtsız bırakılması gerçeğidir.
Halil Tunç, D. G.M. konusunda M.C. ve işveren sözcülüğünü yapmadan önce, örgütünü ve Türk işçi hareketini yakından ilgilendiren Sayın Halit Mısırlı-oğlu önergesinin yanıtını, hem TÜRK-İŞ ve hem de kamuoyuna açıklamak gereksinimini duymalıydı.
Tunç, aynı zamanda başında bulunduğu örgüt ve kişiliği adına, şahsına yöneltilen bu çok ağır suçlamalardan, kendisini senatörlüğe atayan Sayın Cumhurbaşkanı nezdinde de kurtulmak zorunluğundadır.
Doğal olarak TÜRK-İŞ-CIA-AAFLI ilişkisini gerçekleştiren başta NAİM TALU olmak üzere, 12 Mart sonrası döneminin iktidar sorunları, bu konuda da Türk ulusuna hesap vermek tarihi yükümlüğü altındadırlar.
(7) İlginç bir rastlantı:
(a) TGS broşüründe açıklandığı gibi, Türk-İş -CIA-AAFLI ilişkilerinin oluşmasında Naim Talu ve Halil Tunç işbirliği içindedirler.
(b) Bu iki kişi de Sayın Cumhurbaşkanı, Kontenjan Senatörü idiler.
(c) Ve gene ilginç bir rastlantı olarak Cumhuriyet Senatosunda yapılan bir konuşmada, TALU ve TUNÇ’UN hem senatörlükten ve hem de başka görevlerden para aldıkları buna karşın Senatoya devam etmediklerini açıklamıştı. TALU, suçlamayı kabullenmiş olmalı ki, senatörlükten istifa etti. Oysa Tunç, başka yerden para almadığını iddia etti, senatörlükten istifa etmedi. Oysa bilindiği gibi Sayın Tunç, 600 bin liralık bir parayla ilgili eleştirilerin hedefi olmaktadır.
9- S O N U Ç
a- 1974’ten bu yana Türk-İş gündeminde bulunan ve Yol-İş Genel Başkanı Sayın Halit Mısırlıoğlu’nun 21 temmuz 1976 günü yapılan Türk-İş Yönetim Kurulu Olağanüstü Toplantısında verdiği, Türk-İş-CIA-AAFLI’yla ilgili önergeyi bugüne kadar yanıtlanmış değildir.
b- Aynı toplantıda Sayın Halil Tunç, “Halit Mısırlıoğlu’nun AAFLI sözleşmesinin feshedilmesi
“Türk halkına ihanet içinde olan işçi liderlerinin bulunduğu kanısına varanlar, kuşkusuz işbirlikçileri işçi örgütlerinin içinden atma görevi İle de karşı karşıyadırlar. Bu görevi onların en iyi şekilde yapacaklarına inanmak isteriz.”
yolundaki önergesini inceleyip, gelecek yönetim kuruluna götüreceğini’ söylemiştir. Konunun göz önüne alınarak Türk-İş Yönetim Kurulu Olağan* üstü Toplantıya çağırılması ve Türk-İş’in Amerikan casusluk örgütleriyle ilişkisi açıklığa kavuşturulmalıdır.
c- Konu ana muhalefet partisince Meclis Araştırması haline getirilmişti ve bu araştırma, en azından aşağıdaki hususları içermelidir.
1-Türk-İş-CIA-AID-AAFLI ilişkilerini sağlayan girişimlerinin boyutları saptanılmalı ve sorumlular ortaya çıkarılmalıdır.
2- Amerikan fonlarından yararlanarak, Amerika’da eğitim gören, Türk-İş mensuplarının ne zaman, nerede, ne süre, hangi tip eğitimden geçirildiği saptanılmalıdır.
3- Türk-İş-AAFLI işbirliği sonucu, Amerika’ da müşavir, eğitici, araştırmacı v.s. namlar altında Türkiye’ye gelen kişilerin adlan ve faaliyetlerin boyutları saptanılmalıdır
4- Türk-İş’e kurulduğundan bu yana, CIA-AID-AAFLI aracılığıyla aktarılan dolarların nerede, ne zaman, ne miktarlarda ve hangi amaçlarla kullanıldığı saptanılmalıdır.
d- Yapılacak Meclis Araştırması sonucu öne savlar doğrulanırsa, sorumluları hakkında gerekli yasal işlemlere başvurulmalıdır.
e- Bu konudaki gerçekler aydınlandığında, esasen Türk-İş bünyesinde olmalarına karşın, D.G.M’ler konusunda demokratik direnmeye katılarak, işçi sınıfı safında yer alan, başta Sosyal Demokrat Sendikalar olmak üzere diğer sendikaların, İşçi sınıfı içinde kendilerine yaraşır örgütlerle bütünleşmeleri sağlanacak, Türk işçi hareketi ve dolayısıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şubesi Başkanı Ümit Gürtuna, Sosyal Demokratik Sendikalar Merkez Komitesi üyesi sıfatıyla da verdiği demeçte:
“Tüm totaliter yasalar, işçilerin emekçilerin kalbine saplanmaya hazır birer hançerden farksızdır.
Son yıllarda Türk işçisi sıkıyönetim dönemlerinde, bunun en büyük tehlikesini içten hissetmiştir. Bu nedenle D.G.M.’leri savunanlar ve hele savunucular arasında yer alan sözde işçi liderleri, Türk halkına ihanet içindedirler” demiştir.
Sayın Ümit Gürtuna, bu demecinin önce yayınlandığı broşürde de, Türk-İş-CIA-AID-AAFLI ilişkilerini Amerikan belgelerine dayanarak ortaya koyarak bu konudaki mücadelede öncülük etmiş olmaktadır.
Bu duruma göre, Türk-İş-CIA-AAFLI ilişkileri karşısında ilk önce kendi durumlarım saptamak durumunda olan sendikalar, Türk-İş’e bağlı Sosyal Demokratik Sendikalardır.
D.G.M. konusunda işçi sınıfı adına yasal kavga veren bu sendikaların işçi sınıfı çıkarlarını korumak için başlattıkları yasal girişimleri sürdüreceklerine, Amerikan emperyalizmiyle işbirliği yapmamış işçi örgütleri içinde yerlerini alacaklarına inanıyoruz,
Türk halkına ihanet içinde olan işçi liderleri bulunduğu kanısına varanlar, kuşkusuz işbirlikçileri işçi örgütlerinin içinden atma görevi ile de karşı karşıyadırlar. Bu görevi onların en iyi şekilde yapacaklarına inanmak isteriz.