İlhan Selçuk (Cumhuriyet 9.12.1992)
İlhan Selçuk (Cumhuriyet: 9 Aralık 1992)
Kapıdaki Zincir ‘Türk Gladio’su Özel Harp Dairesi’dir”
Talat Turhan – Rafet Ballı söyleşisi (Milliyet: 16 Kasım 1990)
Ülkü Arman AÇIKLIYORUZ… (Hürriyet: 7 Şubat 1978)
“Kontrgerilla” yakıştırma bir addır Özel Harp Dairesi 1996 kuruldu ve o günden bu yana yurt içinde ve Kıbrıs’ta görev yaptı, takdirname aldı. 12 Mart döneminden sonra sık sık sözü edilen kontrgerilla, TBMM Bütçe Komisyonu’nda CHP’li iki parlamenterin, onları takiben de bazı eski generallerin açıklamalarıyla günün konusu haline geldi ve İktidarla muhalefet arasında giderek sertleşen bir tartışmaya yol açtı. Başta başbakan olmak üzere, kısa bir süre önceye kadar hükümette sorumluluk taşımış muhalefet liderlerinin, “Kontrgerilla yoktur” demelerine rağmen, “Kontrgerilla” diye bir örgütün olup olmadığı, varsa kime bağlı olduğu ve ne iş yaptığı, böyle bir örgüt yoksa bu adın nereden çıktığı en önemli sorular halini aldı. Tartışmaların uzaması, devletin istihbarat ve savunma örgütlerini de zor durumda ve hatta töhmet altında bıraktığı için, konunun bir an önce bütün yanlarıyla açığa çıkması gerektiği görüşü de yaygınlaştı. İşin gerçek yüzü, “Kontrgerilla” adını taşıyan resmî bir örgütün bulunmadığı. “Kontrgerilla” adı, 12 Mart döneminde, kendilerine “Şehir ve kır gerillaları” adını takan yeraltı Örgütleri mensuplarının sorguları sırasında ortaya çıktı. Sorgulamaları yapan görevlilerden birinin, bir sorgu sırasında, “Siz gerilla iseniz, biz de kontrgerillayız” dediği kısa sürede duyuldu ve “Kontrgerilla” diye bir örgütün varlığından söz edilmeye başlandı. 12 Mart döneminde, hem istihbarat, hem operasyonlar hem de sorguya çekmelerde Genelkurmay’a bağlı “Özel Harp Dairesi” adım taşıyan askeri birlik mensuplarının görevlendirilmiş olması yüzünden, ortaya atılmış “Kontrgerilla” adı, o güne kadar kamuoyunca tanınmayan “Özel Harp Dairesi” için kullanılmaya başlandı. SEFERBERLİK TETKİK KURULU Türkiye’nin NATO’ya girişinden sonra, Türkiye’nin savunma stratejisi yeniden düzenlenirken, Amerikalı uzmanların önerisi ile yeni bir birlik kurulması kararlaştırıldı. Birliğin kuruluş amacı ve görevi savunma stratejisinde şu şekilde belirleniyordu: “Düşman kuvvetlerinin saldırısı ve yurdun bazı bölümlerini ele geçirmeleri halinde, düşman kuvvetleri ile gayrinizami savaş yapacak, mukavemet gruplarını örgütleyecek. Düşman kuvvetlerinin yurt içine sızması halinde, onları bulup imha edecek.” Aslında, bu düşünce İkinci Dünya Savaşı sırasında, Alman işgaline uğrayan ülkelerdeki yeraltı mukavemet teşkilâtlarının faaliyetleri görüldükçe Türkiye’de de filizlenmeye başlamış, hatta o dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu konu ile bizzat meşgul olmuştu. Ancak o zamanki girişimler, istenildiği gibi bir birlik kurulması ve gerekli organizasyonun sağlanması ile sonuçlanmadı. Bu konuda önemli adımlar Türkiye’nin NATO’ya girişinden sonra atıldı ve kuruluşun çekirdeği teşkil olundu. Doğrudan doğruya Genelkurmay Başkanı’na bağlı olarak kurulan yeni örgüte “Kamuflaj isim” olarak “Seferberlik Tetkik Kurulu” adı verildi. Başına Tuğgeneral rütbesinde bir komutan getirilen “Seferberlik Tetkik Kurulu”na bağlı birliklerin teşkili için bir yandan Amerikan hocalar görevlendirilirken, öbür yandan da Türkiye’den Amerika’ya gayrinizami savaş eğitimi için subaylar gönderilmeye başlandı. GAYRİNİZAMİ SAVAŞ Gayrinizami savaş eğitimi, bu çeşit savaşlara katılacak erat, erbaş ve subayların, nizami savaş yapacak olanlardan farklı bir şekilde yetiştirilmesini amaçlıyordu. Bu çeşit savaşlara girecek olanlar, gerilla savaşının bütün inceliklerini bilecekleri gibi genellikle düşman hatları içinde ya da gerisinde görev yapacakları için her an ele geçme tehlikesiyle karşı karşıya olduklarından “Sert, katı ve mukavim” olmaları da öngörülüyordu. Buna paralel olarak, düşman eline geçtikleri zaman sorguya dayanmaları, kendileri düşmanı ellerine geçirdikleri zaman ise sorgu tekniğini bilmeleri gerekiyordu. Yetiştirilen askerler, günün birinde ihtiyaç duyulması halinde, yurdu işgal edecek düşmana karşı. İkinci Dünya Savaşı’nda örnekleri çok görüldüğü şekilde, “Mukavemet hareketi”ni oluşturacaklardı. Bu yüzden, bu çeşit eğitim gören askerlerin kimlikleri, terhislerinden sonra, “Seferberlik Tetkik Kurulu”nca muhafaza ediliyordu. Bu birliklerde eğitim görmüş subay ve astsubaylar da emekliye ayrıldıktan sonra dahi “Seferberlik Tetkik Kurulu” emrinde ihtiyat olarak kullanacaklardı. Subayların da astsubayların da askerlerin de eğitimleri sırasında “Psikolojik yetiştirme”leri özel bir yer tutuyor. Eğitim görenler, “Gerektiğinde her türlü özel düşünce ve duygulardan kendilerini kurtaracak şekilde” yetiştiriliyorlardı. Bu eğitimleri gören subaylar ayrıca “Hiçbir sırlarını açıklamamak, birlik hakkında konuşmamak, verilen görevleri kayıtsız şartsız yerine getirmek” için yemin ediyorlar, yeminlerinde “Aksi takdirde cezalandırılacaklarını” peşinen kabul ediyorlardı. ÖZEL HARP DAİRESİ 27 Mayıs 1960’dan sonraki dönemde, ordunun ihtiyaçları yeni bir anlayışla ele alınır ve savunma stratejisinde günün şartlarına göre düzenlemeler yapılırken “Seferberlik Tetkik Kurulu” adı ile anılan bu askeri kuruluş da geliştirildi. Cevdet Sunay’ın Genelkurmay Başkanı olduğu sırada, kuruluşun adı “Özel Harp Dairesi” olarak değiştirildi ve çalışmalara daha ağırlık verildi. Savaş zamanı kullanılmak üzere düzenlenen plânlar da yeniden ele alınıp gelişen şartlara uyduruldu. Amerikan askeri yardımının bir bölümü de bu kuruluşa ayrıldı ve özellikle 1965–1969 yılları arasında Özel Harp Dairesi’nde görevli çok sayıda subay ve astsubay eğitim için Amerika’ya gönderildi. 1960’dan itibaren düzenlenen stratejilerde, Özel Harp Dairesi’nin görevleri ana hatlarıyla şu şekilde belirleniyordu: 1-Düşmanın yurdun bir bölümünü işgal etmesi halinde, o bölgede yeraltı mukavemet teşkilâtı organize etmek, 2- Yurt içine sızacak düşman kuvvetlerini bertaraf etmek, 3- Ordunun düşman ülkelere hareketinde, geri bölgenin güvenliğini sağlamak, 4- Yurt içinde düşmanla işbirliği yapmaya kalkışacak grupları etkisiz bırakmak. 1967 yılma kadar herhangi bir istihbarat faaliyetinde bulunmayan Özel harp Dairesi, bu tarihlerde, Barzani hareketinin gelişmesi üzerine “İç güvenliği sağlamak” üzere bazı tedbirler aldı. Özel Harp Dairesi’nin aldığı tedbirler arasında, istihbarat yapmaya başlamak da geliyordu. Özel Harp Dairesi de istihbarata başlayınca, o sırada MİT Müsteşarın bulunan Fuat Doğu’nun da isteği üzerine, Özel Harp Dairesi- MİT ilişkileri arttı. Bu arada bazı sivil kişilerin de istihbarat faaliyetlerinde çalıştırılmak üzere Özel Harp Dairesi’ne alınmaya başlandıkları görüldü. Aynı tarihten itibaren Özel Harp Dairesi iç güvenlik konularıyla da ilgilenmeye başladı. Öne sürüldüğüne göre bu tarihten sonra, Özel Harp Dairesi’nde görevli bazı subaylar, emekliye ayrılıp Emniyet Genel Müdürlüğü Genel Güvenlik Dairesi’nde göreve başlarken, yine aynı kuruluştan emekli olan bazı subaylar da Millî İstihbarat Teşkilâtı’nda görevlendirildiler. 1967–1969 yılları arasında, Özel Harp Dairesi-Millî İstihbarat Teşkilatı-Emniyet Genel Müdürlüğü ilişkileri yoğunlaştı. SİLAHLI HAREKETLERE KARŞI 1969 ve özellikle 1970 yıllarında öğrenci olaylarının gelişmesi, silâhlı sol grupların terör hareketlerine girişmesi üzerine, bu kuruluşlar da faaliyetlerini hızlandırdılar. Ordu içindeki bazı subaylar ve askerî öğrencilerin, sol gruplarla ilişkilerinin ortaya çıkması üzerine, Silâhlı Kuvvetler içindeki operasyonlarda Özel Harp Dairesi görev aldı. 12 Mart döneminde girişilen operasyonların çoğunda, Özel Harp Dairesi elemanlarından yararlanıldığı gibi, sorgulama ekiplerinde de bu daire mensupları yer alıyordu. Hakkında çok şey yazılmış bulunan ve hâlâ tartışılan sorguya çekme işlemlerinde, genellikle, Milli İstihbarat uzmanları sorulan hazırlıyor, Özel Harp Dairesi elemanları da sorgulamayı yapıyorlardı. Bu sorgulamalardan birinde, “Kendilerinin gerilla olduğunu” öne süren bir sanığa karşı, sorgu ekibinden birisi, “Siz gerilla iseniz, biz de kontrgerillayız” dedi. Bu söz hızla yayıldı ve “Kontrgerilla” adlı bir örgütün varlığından söz edilmeye başlandı. 1973 SEÇİMİNDEN SONRA 1973 genel seçimini takiben CHP-MSP hükümeti kurulduğunda, CHP içinde bazı gruplar ve kişiler, “İşkence” iddialarının üzerine gidilmesini istediler. Başbakan Bülent Ecevit o sıralarda herkes tarafından öne sürülen “Kontrgerilla” iddiaları hakkında Genelkurmay’dan bilgi istedi. Genelkurmay, Başbakan Ecevit’e, Kontrgerilla diye bir kuruluş olmadığını” bildirdi ve “Dilerse Özel Harp Dairesi hakkında kendisine bir brifing verilebileceğini” söyledi. Ecevit bu isteği kabul etti. 1974 yılında Başbakan Ecevit ve birkaç bakanın katıldığı bir brifing düzenlendi. Tam yedi saat süren brifingde, Başbakan Bülent Ecevit’e Özel Harp Dairesi’nin kuruluş amacı anlatıldı ve bu birliklerin Türkiye’nin gizli savunma stratejisinin bir bölümünü oluşturduğu belirtildi. Öne sürüldüğüne göre aynı brifingde, Özel Harp Dairesi’nin yurt içinde silâhlı ayaklanma girişimleri hazırlayan gruplarla da mücadele ettiği ancak, “Kontrgerilla ve işkence” konusunda ortaya atılan iddiaların Silahlı Kuvvetler bünyesinde üzüntü yarattığı da anlatıldı. Artık o sayfaların kapanmasının huzur sağlanması yolunda en büyük adım olacağı söylendi. Ecevit, brifingi teşekkürle karşıladı ve kuruluşun ihtiyaçlarının karşılanması için Özel Harp Dairesi emrine bütçeden 15 milyon lira verildi. Yine öne sürüldüğüne göre, Ecevit, Genelkurmay ve Özel Harp Dairesi temsilcilerine, “Geçmişin üzerine bir sünger çekileceğini, Af Kanunu’nun işkence yaptıkları öne sürülenleri de kapsayacağını, bu nedenle endişelerin bir kenara bırakmasını, ancak kuruluşun bundan sonra iç güvenlik işlerim, bu işlerle görevli olan örgütlere bırakılmasının yararlı olacağını” söyledi. KIBRIS SAVAŞI’NDA Özel Harp Dairesi elemanları, Kıbrıs Savaşı sırasında, adaya ilk çıkan birlikler arasında yer aldılar ve başarılı olduğu Genelkurmay’ca da belirlenen hizmetler gördüler.