1
SÖYLEŞİ

Habertürk Aynanın Arkasında

HABERTÜRK AYNANIN ARKASINDA
TARİH: 10 MAYIS 2006
TALAT TURHAN – EROL BİLBİLİK 12 MART ASKERİ DARBESİ ÜZERİNE

Erol Mütercimler: Aynanın arkasından merhaba, ben Erol Mütercimler ve ekip arkadaşlarım sizlere önce iyi akşamlar diliyorum. Efendim bu aynanın arkasında programında son günlerde tartışılan 6 Mayıs nedeniyle tartışılan önemli bir olayı bizde aynanın arkasından aynanın önüne çıkartmaya çalışacağız. Nedir efendim bu olay? Bu olay şu, 12 Mart 1971’de bir askeri müdahale söz konusu oldu, bu askeri müdahalenin ardından Türkiye çok ağır bir baskıyla karşı karşıya kaldı ki şimdi bunu konuklarımla birlikte bunun adını koyacağız ve Sayın konuklarım o nasıl bir terminolojiyle ifade edilebilir onu bizlerle paylaşacaklar. 12 Mart 1971 Askeri müdahalesinin hemen ardından hem silahlı kuvvetlerde, hem sivil kesimde pek çok tutuklama oldu, işkenceler oldu, öldürüldü insanlar ve daha da önemlisi üç genç idam edildi ve o günden bugüne kadar hep şu konuşuldu; Bu üç genç idam edilmemesi gerekiyordu, bu bir hukuk faciasıdır ancak bu bir siyasi intikamdır çünkü bir Adalet Partili Milletvekilinin ifadesiyle üçe üç olmuştur dendi. Yani 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından idam edilen üç siyasinin intikamının alınmış olduğu söylendi. Hep bunun üzerinde duruldu ancak buna geri dönüp de çok fazla bakmadık. Silahlı Kuvvetlerin içinde neler oldu? Ordu kendi evlatlarının nasıl yedi? Buna bakılmadı. Evet, efendim şimdi bu aynanın arkası programı Pazar günü Melih Meriç basın kulübünde biliyorsunuz bu konuyu ele aldı.  Bu konuyu ele aldı ama demin söylemiş olduğum çerçevesiyle daha çok üzerinde duruldu ve Üniversite gençliği, sivil kesim buraya bakıldı. Şimdi basın kulübünde ele alınmayan, ikinci yan aynanın arkasında ele alınacak. Böylece biz bir konunun hem bir fikri takip olarak sürdürdüğümüzü göstermek istiyoruz bir, ikincisi de konunun bütünlüğü açısından bunun ele alınmasını gerektiğini de düşünüyoruz. Efendim stüdyo konuklarımı sizlere tanıştırayım. Öncelikle sağımda Erol Bilbilik, 12 Mart sürecinde hemen kısa bir süre sonra Deniz Kuvvetlerinde subaydı, binbaşı rütbesiyle emekli edildi. Efendim sol tarafımda Sayın Talat Turhan, efendim hoş geldiniz.

Talat Turhan: Teşekkür ederim

Erol Mütercimler: Talat Turhan da, Erol Bilbilik de bizim için ekranların yabancısı değil. Talat Turhan 27 Mayıs 1960 Askeri darbesinden sonra yaklaşık 4 yıl sonra bu Genç Kemalistler Ordusu diye bir dava vardı, o dava sürerken emekli edildi Yarbay rütbesiyle. Ve Talat Turhan için orduda hep şöyle bir şey söylendi çok parlak bir subaydı ve bakıldığı zamanda geleceğin Genel Kurmay adaylarından birisi olarak o genç yaşta yıldızı parlıyor ifadesi kullanılır hep bakıldığında biyografisine ya da onunla ilgili analiz yapan kişiler meseleye hep öyle bakarlar. Evet, efendim şimdi her iki konuğumla yani ordu mensubu geçmişiyle her iki konuğumla şimdi aynanın arkasından aynanın önüne özellikle şunu çıkartmaya çaba harcayacağım. Gençlerin eline, işte Melih Meriç’in Pazar günü basın kulübünde bir soru vardı ya, gençlerin eline silahı kim verdi? Aslında bu gençlerin arkasındaki güç kimdi? Şimdi bende tabi merak ediyorum, her ki konuğuma da onu konuşmaya çalışacağım. Efendim bu güç ordumuydu? Ordu değilse bu gençlerin eline silahı verip bile bile bunları ölümün kucağına kim attı. Ve niçin hukukta çıkmaması gereken bir karar olarak bakılan o idamlar çıktı? Efendim öncelikle sizinle başlamak istiyorum çünkü siz 12 Mart sürecinde resmi görevdeydiniz. Sayın Talat Turhan demin ifade ettiğim gibi 1964’te emekli olmuştu ama siz işin içindeydiniz ve binbaşı rütbesindeydiniz değimli?

Erol Bilbilik: evet

Erol Mütercimler: Peki efendim bana lütfen şunu söylermisiniz, ordu mensubuydunuz ama böyle bir oluşu içersinde ben adına cunta diyeyim. Öyle biliyoruz, değilse bile cunta diye tanımlanmıyorsa nasıl tanımlanır onun tanımını siz koyun. Neden siz sol bir cunta kurmak gereği duydunuz?  Duydunuz da gençlerde, biz bildiğimiz şekliyle sizin arkanızdan sürüklendi geldi ve sonra işte bu ülkenin çocukları hayatlarını kaybetti, böylemi? Yoksa bunun başka bir yanı da var mı? Lütfen, buyurun…

Erol Bilbilik: Nerdeyse 12 Mart’tan bu yana

Erol Mütercimler: 35 yıl

Erol Bilbilik: 35 Yıl geçti, bu konuda tartışılıyor, fakat bu tartışma baştan metodolojisi yanlış. İki yönden yanlış, bir; darbe edebiyatıdır tutturuluyor bir. İkincisi de; darbeciler edebiyatı tutturuluyor ve aslı8nda biz diyoruz ki darbeci falan değiliz. Biz jakobenist ittihat terraki den gelen bir kuşaktan geliyoruz. Şimdi burada bu konulara açıklığa kavuşturmak için evvela iki tarif yapmama bana müsaade edin. O da şudur, Ordu Nedir? Bu tarifi koymadan ordunun işe el atmasını anlayamayız. Ordu benim analizime göre üç kategoride tariflenebilir bir kavramdır. İleri kapitalist ülkelerin ordusu yani çok gelişmiş ülkelerin kapitalist ülkelerin, emperyalist kapitalist ülkelerin ordusu. Bu ordu şöyle bir ordudur; Bu ordu sanayi devrimini yapmış işçi sınıfını doğurmuş ve işçi sınıfıyla kapitalist sınıfları arasında bir dengeyi kurmuş organlarını kurmuş bir ordudur. Burada ordunun işlevi yoktur, işlevsizleştirilmiştir dengelendiği için. Sendikalarla, demokratik yapılanmalarla ordu siyasi iktidarın yani kapitalist iktidarın vurucu kuvvetidir, şiddet uygulayıcısıdır. Bu ordu başka bir ordudur,

Erol Mütercimler: Yani bizim Türk ordusunun yapısıyla bunu karıştırmayalım.

Erol Bilbilik: Türk ordusuyla hiçbir ilgisi yok. İkincisi; bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin ordusu, farklı bir ordudur. Şimdi bizim gibi gelişmiş ülkelerin ordusu da şöyle bir özellik var. Bir; gelişmekte olan bir ordu olduğu için, bir kere sanayi sınıfı olmamıştır. Sanayi sınıfı olmadığı için onun işçi sınıfı, emekli tabakaları da olmamıştır. Dolayısıyla bir denge yoktur, sınıflar arası bir denge yoktur. Yani ekonomik açıdan, sosyal açıdan her açıdan bir denge yoktur. Burada boşluk nerededir? Bu dengesizliktedir. Bu durumda Komprador kapitalistler, komprador burjuvaziler burada bulununca bu orduyu emir aldıkları kapitalist gelişmiş ülkelerin kendileri taşeronu ve işbirlikçisi olduğu için orduyu böyle kullanabilirler onların adına. Bu az gelişmiş ülkelerde böyledir ama biz gelişmekte olan Türkiye ordusu üçüncü kategori, şöyle bir ordu; Şimdi biz Türkiye’nin, halkın bağrından çıkmış bir ordu halk bütünleşmesiyle Cumhuriyet devrimini yapmışız. Yani bir sanayi devrimi yok karşımızda işçi sınıfı yok dengeler yok ama doğrudan doğruya bir ordu var, halkın ordusu. İşte bu halkın ordusu, tam bağımsızlıklı Kuvayı Milliyeci, çağdaş, ilerici ve bir hareketi başlatmıştır. Bu ordu farklı bir ordudur, yani diğer ordulardan farkı budur. Bu aradaki dengeler olmadığı için, dengeleri halkın yararına uygulamak ve korumakla yola çıkan bir ordudur bu.

Erol Mütercimler: Peki, efendim şunu mu anlamalıyız?

Erol Bilbilik: Asker, sivil birlikteliği bu devrimci orduyu yaratmıştır. Bu devrimci ordu da Cumhuriyeti korumuştur. Dolayısıyla bu ordu derken, orduyu tariflerken biz kapitalist ülkelerin ordularını değil, gelişmekte olan ülke ordularını değil, onlarda kapitalist

Erol Mütercimler: Türk ordusunu kendi öz…. Şunu mu anlamalıyım Türk ordusu bu klasik yapılan tanımlamaların içersindeki orduların yapılarına benzemez.  Bu Türk ordusu kurtuluş aşamasında, kurtuluş savaşını yapan, ruhunu da Müdafa-i Hukuktan alan, devrimci bir yapısı var ve 1923 den 1971 gelindiğinde benim anladığım kadarıyla sizlerde ordu mensupları olarak yanı ruhu, aynı felsefeyi, aynı ideolojiyi benimsediğinizi ifade ediyorsunuz.

Erol Bilbilik: Evet, ediyorum

Erol Mütercimler: Ediyorsunuz. Peki, buradan yola çıkarak mı, siyasi yapıya karşı bir oluşumda yer aldınız?

Erol Bilbilik: Şimdi oraya geliyorum, böle bir ordu var elimizde, biz o ordunun devamıyız ama bu ordunun, bu nitelikteki ordunun ileri kapitalist ülke, emperyalist güçleri tarafından kuşatma altına alındığını görüyoruz.

Erol Mütercimler: Yani, özür diliyorum bağışlayın, meseleyi anlamaya çalışıyorum, lafınızı kesmeye uğraşmıyorum o nedenle bağışlayınız. Yani şu mu? Türk ordusu Amerika Birleşik Devletleri, NATO tarafından kuşatma altına alınmış bir ordudur?

Erol Bilbilik: Ordu durumunda.

Erol Mütercimler: Peki.

Erol Bilbilik: Yani Cumhuriyetin bizi kurarak, bizi Cumhuriyetin verdiği ordu bu ordu değil

Erol Mütercimler: Bu ordu değil, anladım.

Erol Bilbilik: Çünkü kapitalist Amerikan emperyalizmi bu halkçı nitelikteki, söylediğim nitelikteki orduyu ayakta tutamaz çünkü onu stratejik çıkarlarına aykırıdır. O mandacılığı savunan, sömürgeciliği savunan bir orduyu tutacaktır. Dolayısıyla bu halkçı orduyu, bu bağlamda bir ordu haline getirip mandacı bir ordu, mandacı bir ülke, sömürge bir ülke durumuna getirecektir.

Erol Mütercimler: Bu mu sizi rahatsız etti?

Erol Bilbilik: Bu bizi rahatsız ediyor çünkü bu bütün ordunun asli niteliğini yok ediyor, bir başka ordunun tahakkümü altına, kuşatması altına, sınırlanması altına giriyor. Bizim itirazımız buradadır. Halbuki, bu ordu buna laik değildir dediğim Cumhuriyet ordusudur. Dolayısıyla biz bunu görüyoruz, kuşatmayı da görüyoruz. Bu kuşatmayı da kısacası söyleyeyim, yani; 1947’de başlayan Thurman doktrini var sonra hızla gelip 1952’de NATO’ya giriyoruz. NATO’ya zar zor girdiğimizi de biliyoruz. Şimdi Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün ordusu 1952 yılında, 18 Şubat 1952’de NATO’ya girdiği zaman, o ordu şu şartlarla giriyor. Yani diyor ki; Kara kuvvetlerimin tamamını, Hava Kuvvetlerimin tamamını ve Deniz Kuvvetlerimin bir kısmını NATO’ya emrine veriyorum diyor. O şartla giriyor, hala o şart devam ediyor. Şimdi bu durumda durum nedir? BURADA Amerika bizim ordumuzu eline alıyor, bu mili orduyu, ulusal orduyu eline alıyor NATO’nun çıkarları adına, yani, Amerikanın çıkarları adına bir ordu konumuna getirmek istiyor ve getiriyor. Ve böyle bir ordunun komut kademesi NATO müttefikler başkomutanıdır. Onun emrinde onun direktifleriyle çalışan bir ordu durumuna getiriliyor. O da Amerika’dır çünkü biz karar mekanizmalarında NATO komuta karar mekanizmalarında yokuz. Ama nerede varız? İddia da odur zaten yıllardan beri NATO’yu savunanlar Türk ordusunun NATO’da olmasına rağmen ulusal bir ordu niteliği olarak kullanılabileceğini savunanların şeyi de şudur. Şimdi mekanizma şöyle; NATO konseyinde karar alınır, NATO konseyinde gerçekten bizim veto hakkımız vardır.

Erol Mütercimler: Pardon affedersiniz, bağışlayın. Şimdi o işleyişi anlatmaya teknik olarak geçmeyelim

Erol Bilbilik: Geçmeyelim, dolayısıyla ben ordumu

Erol Mütercimler: Sizi ne rahatsız etti?

Erol Bilbilik: Bizim ordumuzun NATO komutası emrine girmesi, NATO stratejisi doğrultusunda Amerika tarafından kullanılması ve bu ordunun Milli çıkarlarımıza yönelik olarak kullanmasının sınırlı hale getirilmesi, dolayısıyla Cumhuriyeti kurmuş, korumu, kurtarmış olan bir ordunun bu nitelikten uzaklaştırılması

Erol Mütercimler: Peki

Erol Bilbilik: Bizi en büyük rahtsız eden noktadır.

Erol Mütercimler: peki, iyi güzel de o zaman bu üniversite gençliği bu meseleyle niye ilgilendi 1973’de?

Erol Bilbilik: Şimdi oraya geleyim, biz dediğim gibi rahatsızız bu rahatsızlık yalnız bu bağlamda değil. Şimdi 1965 seçimlerinde %52 ile AP, Adalet Partisi

Erol Mütercimler: Süleyman Demirel liderliğinde

Erol Bilbilik: iktidara geldi. Ve o zamanda Türkiye’de 15 tane Türkiye işçi partisi Milletvekili ile Meclise girdi. Durum şu şimdi, Demokrat Partinin devamı olduğunu söyleyen ve onun hırsı, kini ve iktidara gelmiş bir Başbakanla birde o Başbakanın yanında 61’in Anayasasının getirdiği özgürlükçü Anayasayla Meclise girmiş Türkiye işçi partisi var. Buradan baktığınız zaman hem Anayasa bize büyük haklar getiriyordu özgürlükler, hem de giren parti Türkiye’nin gerçekten hangi taraftan nasıl kuşatıldığını kamuoyuna Meclisin içinde açıklama olanağına kavuşuyordu. Bu açıklamaların tümü gençliği harekete geçiriyordu, çünkü gençlik ulusalcı bir ulusalcılığın kuşatıldığını görüyor. Ve o Demirel’de gelir gelmez de %52 oy hesabıyla bütün kuvvetiyle bastırıyor. Hemen orada başlıyor, ilki bir yıl geçmiyor daha 65 seçimlerinden 1966 yılında bir Nixon raporu yayınlanıyor ve ilerici subaylar Amerikalılar tarafından tavsiye edilip, tespit ve tavsiye edileceği gün yüzüne çıkıyor. Ayrıca yine o dediğim günlerde yine bu atmosfer içinde çalışmalar başlıyor, Türkiye acaba nerelerde tıkanıklık var? Bir bakıyoruz ki 54 tane ikili, gizli ikili antlaşmalar bir kısmı NATO’yla ilintili bir kısmı değil. Ama 54 tane ikili antlaşmalar var ve bu 54 tane ikili antlaşmanın üç tanesi 50 yılı öncesi, otuz bir tanesi 50 ile 60 ve Süleyman’ın sadece 65’ten 66’ya kadar

Erol Mütercimler: Süleyman Demirel, Süleyman dediniz?

Erol Bilbilik: Sadece bir yıl zarfında 20 tane ikili antlaşma imzaladığını görüyoruz. Bu ikili antlaşmalar Türkiye’yi büyük sıkıntıya sokan antlaşmalar ve amerikan egemenliğini hukukta olsun, ekonomide olsun, güvenlikte olsun büyük ölçüde Türkiye’yi sıkıştıran antlaşmalar. Bu da yetmiyormuş gibi devamlı Sayın Süleyman Demirel, zamanın başbakanı Türkiye’yi her yeri karış karış dolaşıyor. Diyor ki; Türkiye’de Üs yok, tesis vardır. Halbuki biz biliyoruz ki, üslerde Amerikalılar var o üslere Türkler giremiyor, o üslerden bilinmeyen yönlere uçaklar uçuyor, malzemeler uçuyor taşınıyor, büyük bir sıkışma var. Ayrıca bir de bunlar ortadayken diyor ki; Ekonomi çok düzgün gidiyor, ben ekonomiyi şey yapıyorum diyor. Kalkınma hızı şu kadar, Milli gelir şu kadar arttı diyor. Bunların hepsi sıkışma noktaları. Tam o sırada bakıyorsunuz, Milli Nizam Partisi kuruluyor, Erbakan siyasete soyunduruluyor. Bir noktada bakıyorsunuz Amerika bastırıyor, haşhaş ekimini yasakla diyor. Bu haşhaş ekimini yasaklaması Amerika sıkıştırıyor. Süleyman Demirel devam ediyor diyor ki; ekonomi çok güzel ve her şey, hala da Sayın Süleyman Demirel o iddiada halbuki ekonomi böyle ölçülmüyor. Çünkü, ekonomi güzel diyorsun ama o ekonomide nemalanan halk kesimleri değil. Mutlu bir azınlık nemalanıyor, Süleyman Demirel ithal ekonomisi birlikte Türkiye burjuva sanayicilerini yeşertmeye, güçlendirmeye çalışan bir ekonomi modeli, tabi komprador sanayi burjuvazisi.

Erol Mütercimler: Bu söylemiş olduğunuz fotoğraf mı gençliği rahatsız etti?

Erol Bilbilik: Gençliği müthiş rahatsız ediyor, ondan sonra tabi Üniversitedeki şeyler haksızlıklar maksızlıklar var. Bir de tabii solda ve sağda müthiş bir faşizan hareketlenme, kümelenme var. Bir grup partiler veya örgütler savaş talimleri yapıyor, harp talimleri yapıyor, öldürme talimleri yapıyor. Bir taraf sağı sola vuruyor, bu sol darbe yiyince, solda hareketlenip sağı vuruyor. Yani dolayısıyla bir sağ sol çatışması oluşuyor

Erol Mütercimler: Öyle gösteriliyor.

Erol Bilbilik: Gösteriliyor, söyleyeceğim, ve Üniversitelere bu saçılıyor. Bu şiddet de bu yoğunlukta işler devam ederken Sayın Süleyman Demirel; Yollar Yürümekle Aşınmaz, ondan sonra “bana sağcılar adam öldürtüyor diyemezsiniz” söylemleriyle halkı geriyor. Yani gerginlik stratejisine doğru Türkiye’yi götürüyor. Tabii burada olan şey şu, yalnız bu sıkıştırma Amerika’nın Türkiye’de dizayn ettiği bir modelle yürütülüyor. O model de şu, dediğim gibi kısaca geleyim şimdi Türkiye NATO’ya girdi dedik, NATO’ya girerken NATO antlaşmasında yer almayan ve gizli bir madde var o gizli maddeye göre 6 ay zarfında bir yapılanmaya gideceksiniz. O yapılanmanın ismi GLADİO’DUR yani SÜPER NATO’DUR, KONTRGERİLLA gibi tabirlerle ifade edilir ama esas GLADİO’DUR, SÜPER NATO’DUR. Bunu kuracaksın diyor, kuruldu ve her 6 ay süreyle her 6 ay’da bir gizlice istihbarat alanında işte bu gibi alanlarda sürekli bir görüşme yapacaksınız, gizli diyor. O örgüt Türkiye’de var, ve o örgüt Amerikan emperyalizmi adına çok gizli yapılanmayla sağın içine giriyor, solun içine giriyor, sağdakileri soldakileri, soldakileri sağdakilere vurduruyor. Yani Türkiye’de

Erol Mütercimler: Yani iki tarafın eline de silahı GLADİO dediğiniz veya NATO dediğiniz bu örgüt veriyor.

Erol Bilbilik: Amerika,

Erol Mütercimler: Amerika veriyor.

Erol Bilbilik: Bu örgüt eliyle veriyor, yalnız bu örgüt değil tabii. CİA bunun içinde, o GLADİO örgütü işte ilk ifadesi GALDİ O’NUN Lord Carrington’un 21 Mayıs 1986 tarihili Newsweek dergisindeki makalesidir. Şimdi o makale burada ve bu makaleye göre bu örgüt A Light Coordination Comission, burada yazıyor ben bunu 7 senede elde ettim bu orijinal metni. Bu örgüt çalışıyor, CIA çalışıyor ondan sonra bu örgüt çalışıyor bu örgütün her taraf uzantıları var kafa kafaya getiriyor.

Erol Mütercimler: Tamam, bağışlayın

Erol Bilbilik: Amerika’da işin içinde.

Erol Mütercimler: Tamam anladım, affedersiniz. Şimdi Sayın Talat Turhan’a döneceğim ama şunu doğrumu anladım diye bir kez daha size soruyorum efendim. İşte Pazar günü Melih’in yaptığı o programda sürekli olarak sorulan soru buydu, kim sokağa itti? Kim ellerine silah verdi? Kim bunları ölüme götürdü? Sorusunun yanıtı o zaman şöyle bir noktaya geliyor, bağışlayın, şöyle bir noktaya geliyor, Türk silahlı kuvvetleri, Türk ordusunun mensubu olan subaylar değil ölüme iten. Amerika Birleşik Devletleri ama bu silahı bu çocuklara teslim eden ve bunları da sokağa iten GLADİO dediğiniz bu örgütlenme. CIA burada hem onların ajanları hem buradaki uzantısı. Doğrumu efendim?

Erol Bilbilik: Evet,

Erol Mütercimler: Teşekkür ediyorum, şimdi döneceğim efendim size. Sayın Talat Turhan, şimdi 1964’den beri yazıyorsunuz. Ve şimdiye kadar 20 cildin üzerinde oldu değimli kitap?

Talat Turhan: Evet,

Erol Mütercimler: Sıkı Yönetim mahkemelerindeki savunmanız 4500 sayfa,

Talat Turhan: Evet

Erol Mütercimler: peki efendim, şimdi Sayın Erol Bilbiliği anlıyoruz. Binbaşı rütbesinde subaydı ve bu Türkiye’nin gidişini, işte biz bunu beğenmiyoruz işte anlattıkları bu NATO yapılanma, bir sürü rahatsız oldukları, özetlemeyeyim yeniden belli. Peki, siz emekliydiniz ve 7 yıl’da ordunun dışındaydınız, ne oldu da sizi getirdi bu davaya bulaştırdılar? Yani yoksa siz mi bu işlerin arkasındaki gizli kuklacı aslında siz miydiniz ki bütün bu oluşumları siz mi yönetiyordunuz ki bilinmiyordu alındı. Ve 12 Mart döneminde silahlı kuvvetler mensubu olarak en ağır işkenceleri siz gördünüz. Niye bu kadar ağır işkenceye maruz kaldınız?

Talat Turhan: Oraya geleceğim

Erol Mütercimler: Bunun asli sebebi ne? İsterseniz oradan başlayalım, buyurun.

Talat Turhan: Şimdi Harrold ……….. diyor ki; Suç ve Ceza arasındaki oransızlık halkın sempatisini suçlunun üzerine çeker. Ben 23 Nisan 30 Nisan tarihleri arasında İzmir kitap fuarındaydım, her gün imzada kaldım. En çok satan kitap Deniz’in kitapları. Niçin? Çünkü kamuoyu vicdanı bu idamı içine sindiremiyor. Bir istatistik yapılsa Deniz Gezmiş asıldığı günden bu yana kaç kişi çocuğuna Deniz ismini koydu? Müthiş bir rakamla karşılaşacağız. O halde yargı yada idare haksızlık yapmamalı. Her haksızlık yeni kahramanlar yaratıyor ve gençliğin idolü haline gelmiştir Deniz Gezmiş, bunu ben somut olarak gördüm.

Erol Mütercimler: Bu 23 Nisan 29 Nisan arasında

Talat Turhan: arasında somut olarak gördüm.

Erol Mütercimler: 35 Yıl sonra bu durum geldi.

Talat Turhan: Stant da en çok satan kitap bu iki kitaptı

Erol Mütercimler: Birisi Deniz Gezmiş’in savunması, öteki Deniz Gezmiş’in hayatı. İleri yayınlarından çıkan bir kitap.

Talat Turhan: Hayatı, şimdi yani burada suçluluk ya da suçsuzluk tartışılmamalı bana göre. Bana göre suçlu olan düzendir. Düzenin suçlu olduğu bir yerde İnsanlar suçu arka planda kalır.

Erol Mütercimler: Ne kast ediyorsunuz düzenden, demin Sayın Erol Bilbiliğin,

Talat Turhan: Şunu kastediyorum

Erol Mütercimler: Çizdiği Resim midir bu düzen?

Talat Turhan: o resin var tabi, o resim var ama

Erol Mütercimler: Onun dışında ne var?

Talat Turhan: Şimdi yargı, sivil yargı dahi, en yetkili ağızlardan bağımlı olduğu ifade ediliyor.

Erol Mütercimler: Yargı bağımlı!

Talat Turhan: Bağımlı olduğu ifade ediliyor, Avrupa Konseyi bağımlı diyor halen. Ondan sonra bir yetkili çıkıyor cüzdanla vicdan diyor. Mesela benim babam yargıç, 1905 mezunu. Çıktığı vakit, okulu bitirdiği vakit yarbay maaşı alıyor. Cüzdan vicdan yoktu demek o zaman. Dolayısıyla onlardan üst yargıya gelince

Erol Mütercimler: Yani sıkıyönetim Mahkemelerine gelince

Talat Turhan: Gelince, DGM’ye gelince. Bunlar, bunların doğru karar verdiği % 90 ben ifade edemem çünkü somut olarak benim davada MİT müdahalesi resmi belgeyle ortadadır. Biraz sonra göstereceksiniz. Şimdi neden ben 12 Mart döneminde çok ağır işkencelerden geçtim? Bir kere Türkiye’de bir antikomünist bir cephe var bu tarihte, bir de ulusal cephe var. Antikomünist cepheyi başını çeken insanlar var, kim bunlar?

Cevdet Sunay, Memduh Tağmaç, Turgut Sunalp, Faik Türün, Cemal Turan. Daha da sayabiliriz, Yağmur Kemal Örs, bu cephe tümüyle Amerika’ya bağlı. Mesela ben bir kitabımda yazıyorum, Savunma–1 adlı kitabımda yazıyorum Genel Kurmay Başkanı olduğu vakit Memduh Tağmaç. J-5 bir çalışma götürüyor

Erol Mütercimler: J-5 Nedir?

Talat Turhan: Joid-5 yani sivil işler Joid-5, Kara, Deniz, Havanın beşincisi. Orada Türk – Yunan ilişkileri ve Ege sorunu hakkında NATO’ya gideceksiniz diyor, Türk tezini bu şekilde savunun, fırlatıp atıyor. Ben burada oturduğum sürece diyor, Amerikalılarla ilgili hiçbir çatışma çıkabilecek bir mesele önüme getirmeyeceksiniz diyor.

Erol Mütercimler: Yani Amerikalılara iyi davranacaksınız diyor, onlar iyi çocuklardır diyor. Öylemi?

Talat Turhan: O kadar, Her şey Amerika’ya göre şekillenecek diyor ve bunu somut olarak da uyguluyor.

Erol Mütercimler: Türk Genel Kurmay Başkanı bunu söylüyor

Talat Turhan: Başkanı! Başkanı! Ben 1960-1962 döneminde Milli Savunma Özel Kalem Müdürüydüm. O dönemde görevim itibarıyla bu kişilerle şahsen çatıştım ve bunlar bana düşman oldular. Bu düşmanlığı bir suretle tatmin etmek için çeşitli tertiplere giriştiler. İşte, Genç Kemalistler Davası, bu davada soruşturmaya mahal olmadığı karar verildi o gece 21 Mayıs oldu 3 gün sonra yargılandım. Kemalist olmaktan yani.

Erol Mütercimler: Evet, Genç Kemalistler Ordusu, İleri yayınlarından çıktı. İzleyicilerle de paylaşmış olduk. Buyurun efendim.

Talat Turhan: Şimdi, Kemalist Olmak ne demektir? Kemalist olmak demek tam bağımsız olmak demek, tam antiemperyalist olmak demektir, antikapitalist olmaktır. Bir kere bu temel ilkeler, onun dışında 6 ilke var devletçi olmaktır diyelim. Şimdi bu günümüze Laikliğe indirgendi bu, bütün bu değerler ortadan kalktı. Biz ulusalcı cephe olarak bu tezi savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz. Gençler de bunu savunuyorlardı onun için hayatlarını kaybettiler. Örneğin

Erol Mütercimler: Yani gençlerde Kemalist miydi diyorsunuz?

Talat Turhan: Bakın

Erol Mütercimler: Ama onlar kendilerine biz Marksist-Leninist’iz dediler!

Talat Turhan: Şimdi bir hava var o tarihte, Dünyada sola doğru kayış var. Bu kayışın Türkiye’yi etkilememesi mümkün değil. Dolayısıyla hem sivil gençlik hem ordu gençliği Marksist/Leninist’ten etkilendi. Ama tam bağımsızlık şeyini şiarında göz ardı etmedi.

Erol Mütercimler: Peki,

Talat Turhan: Bunu açıkça Mahir Kaynak, Mahir Kaynak bile söylüyor.

Erol Mütercimler: Yani 12 Mart’ın MİT mensubu ve 12 Mart’ta sol grup subayların tepesine binilmesini sağlayan ve raporları veren Mahir Kaynak, evet

Talat Turhan: 68 Kuşağı Sovyet güdümlüsü değildir.

Erol Mütercimler: 68 Kuşağı Sovyet güdümlüsü değildir!

Talat Turhan: Değildir. Türkiye’de değişik hareketleri Avrupa’da gibi Sovyet destekli değildir. Tam bağımsız Türkiye istiyordu gençler Hem Amerika Hem de Sovyetlere karşı. Şimdi bu tespit Mahir Kaynağın ağzından geldiğine göre, gençlerin tam bağımsız şiarını şey edelim.

Erol Mütercimler: Peki tam bağımsızlık isteyen gençleri raporlayan Mahir Kaynağı nereye koymak gerekiyor bu durumda?

Talat Turhan: Şimdi Mahir Kaynak, Mahir Kaynak,

Erol Mütercimler: Gerçi konumuz o değil ama şimdi siz bunu okuduğunuz için merak ettim. Doğal olarak izleyiciler de merak etmiştir.

Talat Turhan: Tabii şemamız var, gösteriyorsunuz,

Erol Mütercimler: Göstereceğim evet.

Talat Turhan: Mahir Kaynak, Madanoğlu davasında muhbirdi.

Erol Mütercimler: Peki, efendim

Talat Turhan: Ajandı

Erol Mütercimler: Burada bırakalım.

Talat Turhan: Ajanlarında çeşitli ajanları var,

Erol Mütercimler: Burada noktalayalım, peki efendim. Kendisi de yok Cevap Hakkı doğurmak istemiyorum.

Talat Turhan: Şimdi Dünya Gençlik hareketi, 1968’de Fransa’da başladı. Bu hareket bütün Dünya’ya yayıldı. Hareketin başındakiler 3M harfi taşıyorlardı, büyük M. Üç tan, birincisi MARX, İkincisi MAO, üçüncüsü MARKUS. Markus kimdir? Frankfurt okulundan Amerika’ya giden orada çok büyük desteklerle Markisizimi sulandırmaya görevlendirilen CIA ajanı.

Erol Mütercimler:  Evet, Markus için hep CIA ajanı, CIA mensubu denir.

Talat Turhan: Öldükten sonra çok yayın yapıldı.

Erol Bilbilik: Yayın yapıldı, belgelendi o.

Talat Turhan: Evet, Şimdi düşünebiliyor musunuz, Dünya Gençlik Hareketini idollerinden bir tanesi Marx ve Mao ölmüş. Ama Markus yaşıyor, gençler Markus’u idol olarak kabul ediyor.

Erol Mütercimler:  Ama aynı Markus’u CIA güdümlü

Talat Turhan: CIA ortaya koyuyor. Şimdi bu hareket, bu tip hareketler yayılır. Nasıl yayıldı? İtalya’ya yayıldı, Almanya’ya yayıldı, Japonya’ya yayıldı. İşte İtalya’da Kızıl Tugaylar, Almanya’da Baden Manhof çetesi, öbür tarafta Kızıl ordu falan Red Army Fraction falan. Şimdi artık Markus ne diyor? Tek Boyutlu Adam adlı kitabında, bugünkü devletler çok güçlüdür. Bu devletleri örgüt kurarak yıkamazsınız! Herkes bulunduğu yerde şey etsin diyor, karşı gelsin. Yani bireysel terörizmi kutsuyor ki, ileride amerikan emperyalizmine karşı tehlike teşkil edecek unsurlar temizlensin. Mekanizma bu. Bu iş o kadar ileri gitti ki, bir tarafta Mari……. tezleri, şehir gerillacılığı. Bir tarafta kır gerillacılığı tezleri ve de bunu yayın yapan anti yayınları. Leblebi gibi anti yayınları bomba imal etme kitabı satıyor. Böyle bir ortam Türkiye’de böyle bir ortam. Şimdi Mari…… esinlenenler var onlar eylem yapıyorlar, kır gerillasını başarılmış somut örnekleri var. Nedir bu? İşte MAO başarılı olmuş 1949 yılında öbür tarafta Küba’da

Erol Mütercimler: CHE başarılı olmuş Küba’da. Küba örneği var

Talat Turhan: Bolivya’ya girmiş, Bolivya’da daha yayılmasın diye CIA şeyi öldürüyor, CHE’de onun için idol olmuş şimdi, ya Dünya’da idol olan bir kişi. Demek ki emperyalizm kendi amaçları doğrultusunda her şeyi kullanıyor terörü de kullanıyor.

Erol Mütercimler: Peki, bu sağı nereye koyuyorsunuz burada örneğin O dönemde şimdi MHP, Ülkü ocakları, Adalet Partisi gibi?

Talat Turhan: Şimdi, sağı nereye koyuyorum, biliyorsunuz Amerika bir düşman yaratıyor her zaman o düşmana yandaş arıyor. O dönemde soğuk savaş dönemindeki düşmanı kimdi? Kominizim! O zaman kendine bağımlı olan tüm ülkelerde antikomünizmi örgütledi, finanse etti destekledi. Antikomünizmin yandaşları var ülkede, sermaye bir kere işbirlikçi sermaye komünizmi ……37-38…… can havliyle …………… Din otomatikman giriyor, komünistler gelecek dinimi elimden alacak ve şu anda Amerika dini kullanıyor Türkiye üzerinde. 38-01 bir adamı götürdü Amerika’da yerleştirdi orada mesul ediyor, ileri niyetleri için ki kitaplarımda yazıyorum bu bölgede Osmanlılaştırma diye bir plan var. Büyük Orta Doğu Projesinin parçası, Gülen okulları da bu coğrafyada ilerideki kadroları oluşturacak. Yani Türkiye üzerinde çok kötü, dini kullanıyorlar şu anda. Neden kullanıyorlar

Erol Mütercimler: Yani şöyle bir şey mi söylüyorsunuz, pardon doğrumu anladım! Gülen okulları dediğiniz o okullarda yine demin Sayın Erol Bilbiliğin çizmiş olduğu o dönemdeki ilgili çerçeve gibi yine CIA güdümlü okullar mı?

Talat Turhan: Bu bölgede yani bu bölge bizim, BOP bölgesinde diyorum. Ben ona BİP bölgesi diyorum kitaplarımda

Erol Mütercimler: Peki

Talat Turhan: Bu bölgede Gülen okullarında yetişen kadrolar ileride parça parça burada ülkeler oluşacak ve bir ağabey devleti Türkiye, Osmanlı modeli uygulanacak. Clinton bile Osmanlı tarihi okuyordu!

Erol Mütercimler: Anladım, Peki, yani öyle bir fonksiyonu olacak diyorsunuz. Peki, 1971’e götürdüğünüz zaman bu bize 2006’da anlattığınız meselenin 1971’le bir ilgisi var mı?

Talat Turhan: Şimdi

Erol Mütercimler: Anlamamızı sağlayacak bir anahtarımı bu?

Talat Turhan: Şimdi oraya geleceğim efendim. Şimdi Gülen diyor ki; Neval Sevindi’ye verdiği röportajda. Kitapta ben kitaplarımda yazıyorum, “Amerika şu anda dünyanın dümenindeki ülkedir, bize düşman olabilir, düşman olsa da itaat edeceğiz diyor”. Şimdi biz Atatürk çocuklarıyız, evlatlarıyız, biz kimseye itaat etmeyiz, sadece ülkemizin çıkarlarına itaat ederiz onun peşinde koşarız. Şimdi böyle bir şey var. Şimdi bu ikilinin Antikomünist cephenin ikincisinin üçüncü ayağı şoven milliyetçiliği finanse etmektedir, işte sağ terör orada oluştu. Şimdi bir kısmı nadir oldu ve bunu kabul ediyorlar, açıklıyorlar ve milliyetçi bir yapı oluşuyor. Onun içersinde oradan yapmış olduğu yanlışın farkında insanlar çıkıyor.

Erol Mütercimler: Yani şimdi o zaman demin Erol beyin söylemiş olduğu bir meseleyi şimdi siz de teyit ediyorsunuz. Yani ABD işte bu adına GLADIO, SUPER NATO dendi bu oluşumlar hem sağı hem solu Türkiye’de kullandı.

Talat Turhan: Evet, bakın ben size somut bir örnek vereyim

Erol Mütercimler: Lütfen, onulanda bir ara vereyim

Talat Turhan: Hapishanede koridorda konuşuyoruz, bir genç geldi yanıma

Erol Mütercimler: Kaç yılı hapishanede?

Talat Turhan: 1973, işte volta atıyoruz, olum dedim sen hangi davadan yargılanıyorsun? “Dev-Genç dedi”. Ne yaptın sen dedim? “Ben dedi bayrağın üzerine kırmızı bayrak çekmişim”.

Erol Mütercimler: Beyazıt Kulesine?

Talat Turhan: Çekmedin mi yani dedim! “Yok abi dedi, bana mal ettiler”. O zaman git dedim beni tanık göster, binde bir tanıklığımı kabul edeceklerini tahmin etmiyorum! Gitti beni tanım gösterdi, mahkeme kabul etti, indim aşağıya.

Erol Mütercimler: yalancı tanıklık mı yapacaksınız?

Talat Turhan: Hayır, olayı biliyorum!

Erol Mütercimler: Olayı biliyorsunuz, nedir olay?

Talat Turhan: Dedim ki; bana lütfen uzun söz hakkı verin ki size faydalı olayım dedim.

Erol Mütercimler: Ama burada uzun söz hakkı kullanmayacaksınız değimli?

Talat Turhan: Hayır, kullanmayacağım. Erol kadar kullanacağım. Daha 10 dakikam var. Şimdi, söyleyeceklerim dedim, devletin duyarlı bir örgütünü ilgilendirir gizli celse karar alın. “Hayır dediler”.

Erol Mütercimler: Bir dakika müsaade edermisiniz o zaman, çocuklar benden bir ara istiyor. İzleyiciler de o aradan sonra şu ilginç olay için ekran başında kalınız lütfen. Şimdi kısa bir ara veriyorum dönüşte Sayın Talat Turhan’la bu Beyazıt’taki kuleye bayrak çekilmesi olayıyla devam edeceğiz.

Erol Mütercimler: Evet efendim şimdi bıraktığımız noktadan sürdürüyoruz reklam arasına girerken Sayın Talat Turhan’ın bıraktığı nokta şuydu, benim araya girdiğim nokta şuydu, Beyazıt’taki kuleye bayrak çekilmesi meselesi var. Bayrak çekmediği halde bayrak çekti, kızıl bayrak çekti diye itham edilen DEV-GENÇ’li için, DEV-GENÇ’li yi kurtarmak için olayı gerçek yanını bilen Sayın Talat Turhan’dan mahkemede ve o ifadesi veriyor ve o noktada bırakmıştık.

Talat Turhan: Evet baktım ki sözümü kesecekler çok yüksek tondan çok hızlı olarak devam ettim. Beyazıt kulesine şu anda Unkapanı’nda nakliyecilik maskesi altında ticaret yapan filan adam oğlu, iktisat fakültesinde okuyan filan kişi, çektirmiştir. Yanında şu şu kişiler vardır, yanındaki kişiye şu marka bir araba hediye edilmiştir, bunu ben veriyorum. Öbür kişi Paris’e gönderilmiştir eğitim için, ajanlık eğitimi için. Savcı kalktı dedi ki; tanık dedi, eski bir asker. Subjektiif değer yargıları ifade etmiştir, tanıklığın kıymeti yoktur. İsim veriyorum, yer veriyorum, mahal veriyorum. Söz istedim, söz vermediler, kalktım dedim ki; bu savcı, 10 yıl evvel filan gazetede, sağcı bir gazetede muhabirdi dedim. Ben bundan başka türlü

Erol Mütercimler: Muhabirdi savcı!

Talat Turhan: Muhabirdi evet! 10 yıl evvel, ben bundan başka türlü

Erol Mütercimler: Peki savcı orada askeri savcı olarak bulunmuyor mu?

Talat Turhan: askeri savcı ama 10 yıl önce muhabirlik yapmış

Erol Mütercimler: Oradan orduya alınmış,

Talat Turhan: Evet, bu savcıdan başka bir açıklama beklemem dedim, döndüm mahkemeye, yukarıda sanığın dedim konuşturmuyorsunuz beni. Burada tanığım konuşturmuyorsunuz, biz haklıyız dedim. Bir daire çizdim, zaman bunu gösterecektir. Evet biz haklıyız çünkü tam bağımsızlığı antiemperyalizmi, antikapitalizmi savunuyoruz. Birinci dünya savaşına kadar emperyalizm İngiltere’nin tekelindeydi, şu anda azgın bir emperyalizm Amerika’nın elinde. Azgın bütün ezilmiş halkları soyuyor, sonra tek tek tek ülkeleri düşürecektir

Erol Mütercimler: Peki şansımız var mı Amerika’ya karşı? Sayın Talat Turhan duydunuz mu?

Talat Turhan: Var, her zaman var! Her zaman var, her zaman var.

Erol Mütercimler: Peki o zaman niye şansınız olmadı?

Talat Turhan Hangi zaman?

Erol Mütercimler: 1971’de?

Talat Turhan: haa 1971’de neden olmadı oraya geliyorum.

Erol Mütercimler: Lütfen

Talat Turhan: işte yani beni hasım olduğum için hepsine birden o dönemki MİT başkanı, bunu bana Avukatım ifade etti. O MİT yazısı üzerine, konuşmaya başladıktan sonra İstanbul bölgesi MİT başkanı Turan Deniz benim Avukatım Hidayet ……. İle görüşüyor, Talat bey üstüme gelmesin diyor. Bana diyor Nurettin Ersin emir verdi, Talat Turhan’ı bir tertip içersine sok ve icabına bak. İşte bu emir öyle yazılmıştır. Ban de Turhan Deniz’e kitaplarımda diyorum ki; Avukatıma söylediğin şeyi açıkla, o zaman dedim hakkımı helal etmem. Öldü gitti adam, benim hakkımla gitti. Şimdi, aldılar beni bir yerde bir ay işkence yaptılar. Akıl almaz işkence! Yazıyorum.

Erol Mütercimler: Ziverbey köşkünde

Talat Turhan: Ziverbey, ve işkenceciler kendilerine KONTRGERİLLA diyorlardı. Yani derin devletle orada tanıştım ben. Bu KONTRGERİLLA denildiği araştırmaya başladım, KONTRGERİLLA örgüt değil bir yöntem. Kimin yöntemi? Özel savaşın yöntemi! O zaman Türkiye’de özel savaşçılar var.

Erol Mütercimler: Yani demin Erol Bilbiliğin söylediği GLADİO’NUN bir parçası mı?

Talat Turhan: GLADIO daha sonra, şimdi ben 1973’den itibaren böyle bir örgütün varlığını bu konuda bir parlamento araştırması yapılmasını Başbakanlığa, Kara Kuvvetleri Komutanlığına, Genel Kurmay Başkanlığına dilekçeyle bildiriyorum. 12 Haziran 1973 bugüne kadar 10 kere parlamentoda girişim oldu, bir sonuç alınamadı. Demek ki Türkiye’de devlet üzerinde bir devlet var. O devlet, o devletin adı beli değildi. Ne zamanki 1990 yılında GLADIO patlak verdi İtalya’da, adı belli oldu. GLADIO ne yapıyordu orada? Sağ ve sol terörü idare ediyordu. Bologna katliamı var 80 kişi öldü, katliamın arkasında iki kişi çıktı ve hapis cezası aldı. Birisi P2 Mason locası Lucio Gelli, diyor ki; ben CIA’den her ay on bin dolar alıyorum üç tane yapıyordum diyor. Yani CIA terörün arkasında her yerde, öbür tarafta da askeri istihbarat şefi …49-23… İtalya’da ortaya çıkınca GLADIO’nun, NATO’ya bağlı bir gizli örgüt olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla NATO kendi bağlı bütün ülkelerin yer altına giriyor ve yer altını finanse ediyor. Onu da kendi çıkarları doğrultusundaki düzeni yönlendiriyor. Bunu Kemal Yamak birkaç ay evvel yazmış olduğu şeyde, her yıl 1 milyon Dolar alıyordum diyor. Yani şimdi düşünebiliyor musunuz bir ülke Amerika’dan para alacak, yer altını idare edecek!

Erol Mütercimler: Yani Kemal Yamak 1 Milyon Dolar alıyorum derken, cebime alıyorum demiyor değimli?

Talat Turhan: Hayır, hayır, örgüte

Erol Mütercimler: Örgüte, buradaki

Talat Turhan: O Kemal Yamak, yıllar sonra yazmış olduğu kitapta benim bu konudaki mücadeleme hak veriyor.

Erol Mütercimler: Peki o zaman o parayı niye alıyormuş? Sonra niye size yıllar sonra hak veriyor? Onu da izah ederseniz ondan sonra Sayın Erol Bilbiliğe bir sorum var çünkü bu anlattıklarınız ışığında.

Talat Turhan: Evet, bunu ben veririm size okursunuz.

Erol Mütercimler: Tamam

Talat Turhan: Şimdi, ondan sonra aldılar beni yargıladılar ama kavga benim üzerimde değil. Gürler, Batur Kayacan’ı ekarte etmek istiyor. Kim ekarte etmek istiyor? Sunay, Tağmaç, Türün. Yani bu bir iktidar kavgası olsa, cuntanın muntanın bir kavgası olsa, başımın üstünde yeri var. Hayır, Türün ifade etti bunu, açıkladı bir gazetede. Bana Genel Kurmay Başkanlığına vaat etti diyor Cevdet Sunay. Şimdi Genel Kurmay başkanı olabilmesi için bunları temizlemesi lazım. Bomba davası diye bir davayla aldılar beni içeriye

Erol Mütercimler: Müsaade ederseniz burada nokta koyayım, Erol beye şimdi bu demin söylemiş olduğunuz cunta ile ilgili o arada küçük ayrıntıyı soracağım. Ondan sonra size döneceğim çünkü bu BOMBA DAVASI önemli bir dava özellikle genç kuşak bütün bunlar bilmiyor. Tabii 35 yıl önceki olaylardan söz ediyoruz. Şimdiki Üniversite gençliği 20 yaşında. O nedenle enteresan. Sayın Bilbilik, efendim siz Ankara’dasınız bu demin söylemiş olduğunu Kemalist ruhla, Kemalist ideolojiyle ülkenin gidişini beğenmiyor, bir dur diyecek bir hareketi başlatıyorsunuz ki, Mustafa Kemal’de böyle yapmıştı. Şimdi bu çok anlaşılır bir şey, kabul. Peki siz bütün bunları yaparken öbür taraftan Üniversite gençliği, sonrada ifade ettiler, Mahkemedeki ifadelerle sıkça dile getirdiler ki onlarda Marksist-Leninist. Peki bu iki ideoloji nerede nasıl örtüştü ki, halbuki örtüşebilir görünmüyor. Nerede örtüştü ki bir size eklemlendiler? Veya eklemlenmediler! Biz eklemlendi diye biliyoruz. Şimdi bu bir. İki, sorumu da sorayım araya girmemek için. Siz de ikisini lütfen bağlayınız. Siz ordu mensubusunuz, rütbeli subaylarsınız bunu yapıyorsunuz ama içinizde MİT, CIA cirit atıyor, sonra hepinizi ihbar ediyor ve 9 Mart’ta sizler tasfiye ediliyorsunuz. Nasıl göremediniz ki, biz içimizden ihbar ediliyor, ajanlar bizimi içimizde gelip konuşlanmışlar. Bunu nasıl fark edemediniz? Ondan sonra olay arkası nasıl geldi?

Erol Bilbilik: Birinci soruya cevap şudur; biz bir hareketi dizayn ediyoruz söylediğim anlamda.

Erol Mütercimler: Evet , tamam o anlaşıldı.

Erol Bilbilik: Gençlikte ulusalcı bir arayış içersinde Türkiye’nin bu sarmaldan kurtarılması için. Şimdi Deniz’in örgütlediği hareketler var, Mahir Kaynağın örgütlediği hareketler var,

Erol Mütercimler: Mahir Çayan mı, Mahir Kaynak mı? Hareketleri var

Erol Bilbilik: Mahir Çayan, hareketleri var Deniz’in Türkiye Kurtuluş ordusu diyelim, son şeyi daha önce de DEV-GENÇ’te de zaten bulunuyor

Erol Mütercimler: Türk Halk Kurtuluş Ordusu dediler sonra

Erol Bilbilik: Ondan sonra, Evet ordusu dediler. Mahir Çayan’ın Türk Halk Kurtuluş Ordusu Cephesi

Erol Mütercimler: THKPC

Erol Bilbilik: Cephesi, Partisi var. Sarp Kuray’ın götürdüğü bir hareket var, DEV-GENÇ’in Atilla Sarp başkanı. Yönetimde bir süre bulundu, Sarp’ın götürdüğü hareket var. Sarp’ın Dr. Hikmet Kıvılcım’la birlikte çalışmaları var. Merih’in belli gruba var, Proleter devrimci aydınlıkçılar var. Bir sürü gençlik örgütlenmesi var. Bu örgütlenmeden hem biz haberdarız, hem onlar bizim örgütlenmemizden haberdar. Demin doğru söylediniz, eklemlenme yok. Yani birbirin takip var çünkü esas itibarıyla onlarda Marksist-Leninist diyor ise de, evvela bir ülkeyi, evvela kurtarılması gerektiği noktasında bir fikirleri var. Biz hiçbir zaman örgütsel bağlantılar içinde onlarla olmadık.

Erol Mütercimler: Subaylar olarak olmadı

Erol Bilbilik: Subaylar olarak, yani takiplerimiz olmuştur, onlar da bizi izler durumda ama hiçbir şekilde örgütlenmemiz yoktur, birlikte örgütlenmemiz yoktur biz bunu biliyoruz. Şimdi onların içinde ben bunu 1996 ‘da Cumhuriyet’te tam sayfa Leyla Tavşanoğlu’da söyleşide yazdım. Dedim ki; MİT ve CIA hepimizi kullandı dedim. Yani Deniz’leri kullandı, dediğim GLADIO. Mahir’leri kullandı, Sarp’ları kullandı, Merih Belli’leri kullandı, Hikmet Kıvılcımlar, herkesi kullandı. Bizi de kullandı. Bizim içimizde de var, bizim içimizde CIA var. Bildiğimiz insanlar var, onları içinde de var.

Erol Mütercimler: Peki sağıda kullandı mı?

Erol Bilbilik: Sağı da aynen kullanıyor, hiçbir farkı yok. Amerika öyle bir dizayn ediyor ki, Amerikan emperyalizmi bir ülkeyi esir almak için hangi unsurlar varsa o unsurların içersinde mikro milliyetçiler içinde, ırkçılar içinde, dinciler içinde, Kemalistler içinde, ulusalcılar, her yerde her zaman var. Neyle var? Dediğim gibi GLADIO örgütü olarak var. GLADIO örgütü ne zaman kuruluyor? 1952’de NATO’da. Aynı tarihte seferberlik tetkik kurulu 1952’de kuruluyor. Amerikan yardım kurulu binasının içinde. Yani bu GLADIO, biz ona yakıştırdığımız terim, KONTRGERİLLA yakıştırması. Ama özünde 1952 yılında Amerika böğrümüze girmiş GALDIO örgütü SUPER NATO diye tabir edilen örgütlenmeyle, bundan kurtuluş yok. Yani orada Sağ’da vuruşanlar var, Sol’da vuruşanlar var. Sağ’la Sol’u vuruşturan güç emperyalist güç ve emperyalizmin küresel hegemonyasının sürdürülmesi için bunları organize etmek durumunda, durum bu. Şimdi ikinci soruya nasıl anlamadığınıza

Erol Mütercimler: bir dakika, şimdi o soruya gelmeden önce şunu d bağlarmısınız o zaman. İkisinin arasında köprü olarak şunu yapalım mı. Peki, Genel Kurmay Başkanıyla dört Kuvvet Komutanı bunu neresinde duruyor bu işin?

Erol Bilbilik: Bir kere Genel Kurmay, Cevdet Sunay Amerika, Genel Kurmay Başkanı Amerika, bizim Deniz Kuvvetleri Komutanı Amerika, Washington yani bunlar Amerika, kapı gibi Amerika eksenindeler. Oradan Milli eksene yakın olan Muhsin Batur var, Faruk Gürler var. Bunlar var, bu eksende. Yani Millici eksene yakın ama ötekiler tamamıyla Amerika, tamamıyla Washington, her şeyi de biliyorlar. Bunların, bu örgütlenmenin içindeler. Yani biliyor bu GLADIO örgütlenmesi şusunu busunu, çarpışmayı, hepsini biliyor. O kadar biliyor ki; 3 Mart 1971’de Kara Harp Okulu salonunda Memduh Tağmaç zamanın Genel Kurmay’ı yaptığı bir konuşma var. “Biz her şeyi biliyoruz, hepinizin yaptıklarını biliyoruz. Sosyal gelişme ekonomik gelişmenin önüne geçti bunu durduracağız hiç merak etmeyin, kumanda bizdedir”. Açıkça söylüyor, Amerika karşımızda konuşuyor.  Emri almış bastıracak. Olay bundan ibarettir. Şimdi ikinci kısımına anlayıp anlamamı geçmeden önce bir eklenti yapayım.

Erol Mütercimler: Lütfen

Erol Bilbilik: Şu eklenti vurguladığım, 52’de girmiştir Gladio’ya 73’lerde değil. Angrotti ile Avrupa’da çıkışın, gerçek adının bulunuşu o tarih ama var o. Şimdi ikincisi Herber Marcus Frankfurt okuludur, Amerikadır, Herber Marcus esas itibariyle CIA üst düzey yönetiminde büyük bir analizcidir. Profesördür ve dizayn etmiştir. Dünya, küresel hegemonyanın, dünya hakimiyetini kurma için küresel bir istikrarsızlığa dünyayı yöneltmiştir, Amerika yapmıştır. Ve o maksatla Paris’ta görevlendirilmiştir ve bir gecede Paris’te Sorbon Üniversitesinin sınırları içersinde başlamıştır hareket ve oradan sağa. Bunun da amacı şudur; Amerika’ya baş kaldıran Degol iktidardadır 1968’de Degol iktidardadır. Amerika’ya kafadan baş kaldırmıştır, NATO’dan çıkıyor, ifade etmiştir. Askeri kanadından çıkmıştır, siyasi kanadında kalmıştır. Paris’ten NATO’yu kovmuştur Brüksel’e -1. büyük bir suç işliyor emperyalizme karşı, ikincisi de gerçek Avrupa birliğini kurmak istiyor. Avrupalıların kuracağı bir Avrupa birliği projesi içinde Amerika’nın kendi Avrupa birliği projesinin tam karşısında, ikincisi bu. Üçüncüsü de, Degol müthiş bir iş yapmıştır, Petrole bağımlılığı ortadan kaldırabilmek için ilk defa Degol, iki süper gücün yaşadığı bir ortamda Rusya’dan Fransız sanayicisi doğal gaz boru hatlarını çektirmiş ve Fransız sanayisini doğal gaza bağlayan tek liderdir dünyada, ilk lider. Bunun tartışmaları çok yapılmıştır. Dolayısıyla Amerikan stratejisi açısından Degol’un şutlanması gerekir. Ulusalcı, laik bir

 

Erol Mütercimler: Yani iktidardan düşürülmesi gerekir

Erol Bilblik: O operasyon odur, ama yalnız o operasyon değil, Dünya’ya yaygınlaşmıştır bizede gelmiştir

Erol Mütercimler: Yani Fransa’da da o Fransa’ya bakış bütün ülkeler ve Türkiye’ye bakıyor

Erol Bilbilik: Tabii, o arada aynı

Erol Mütercimler: Ama Türkiye’deki siyasi iktidarı demin ortaya koydunuz, dediniz ki; ama o iktidar ulusalcı bir iktidar değil. Zaten yüzü Amerika’ya dönük

Erol Bilbilik: Hayır, ilaveten geliyor gençliği kırdırmak için zemin hazırlıyor

Erol Mütercimler: Peki, Siyasi iktidarda değil problem bu sefer. Dinamik unsurları kırdırmak için geliyor.

Erol Bilbilik: Tabii, esas sorun sistemle oynuyor sistemle.

Erol Mütercimler: Yani o zaman demin Sayın Talat Turhan’ın söylediği sistem meselesi o zaman.

Erol Bilbilik: Sistemle oynuyor, ötekiler taktiklerdir, sistemle stratejik hedef. Şimdi dolayısıyla bu var. Şimdi bu o kadar şey ki, ben Montere’de bir eğitimdeyken, bu stratejiyi bana açıklayan kişi Roman Chriskozky.

Erol Mütercimler: Montere hangi ülkede efendim?

Erol Bilbilik: Montere California Üniversitesi

Erol Mütercimler: Amerika Birleşik Devletlerinin

Erol Bilbilik: Bizim hocamızdı, açıkladı. Ben Atom Santralleri, multi milyarderdi o zaman 1969 Nixon dönemi onun danışmanı, her hafta gidiyor o bana açıkladı. Fransa’ya gideceği Degol’u çökertmek için doğal gaz enerji hattından, Atom enerjisine, Nükleer Enerjiye

Erol Mütercimler: Nükleer enerji

Erol Bilbilik: Kurdular. Dolayısıyla bu olaya bu eklemeli. Anlayıp anlamadığımıza gelince

Erol Mütercimler: Evet lütfen

Erol Bilbilik: Şimdi biz Kemalist bir ordunun insanı olarak kişisi olarak bu iş için öne çıkmış insanlarız. Bir örgütlenmemiz var ve biz gözlerimizle görüyoruz içimizde CIA var şu var bu var. Ama biz bir kere yola çıkmışız, yani geriye dönmemiz imkansız! Yani Türkiye elden gidiyor, içimize sızan var sızmayan var. Yarı yolda mı bırakacağız? Biz ölümü göze almışız gidiyoruz bu Donkişotluk da değil. Bir dava var o davada kuşatılmışlık içinde götürüyoruz biz, olay budur. Herkes öyle götürmüştür ama goradan sapanlar gerileyenler, teslim olanlar olmuştur o olabilir. Dolayısıyla olayın özü budur, orada bu işi savunanlar tarihte yerlerini alacaklardır.

Erol Mütercimler: Peki, anlamakta zorluk çektiğim bir konu var! Sanıyorum ben, izleyicilerimin büyük kısmı da benim gibi anlamakta zorluk çekiyorlardır. Daha doğrusu kafaları karışmıştır, zorluk çekiyor demeyeyim bağışlasınlar beni. Kendi adıma söylüyorum zorluk çekme meselesini. Türk ordusu Kemalist ordu, bakıyoruz, eğitimine bakıyoruz, baştan beri ruhu o. Peki ne oldu, ne oldu da sizin ifadenize, Genel Kurmay Başkanı, iki tane kuvvet komutanı bunlar Kemalist çizgiden saptı gitti. Amerika’nın istemlerini seslendiren üst düzey Genel Kurmay Başkanı ve iki kuvvet komutanı haline geldi.? Yani nasıl bir şey olabilir bu?

Erol Bilbilik: O şimdi, o şöyle oldu, onlar dedim nitelikte idiler Amerika’ya teslim oldular, onlar da Amerika’ya teslim oldular.

Erol Mütercimler: Çıkar mı sağladılar?

Erol Bilbilik: Hayır teslim oldular

Erol Mütercimler: Para mı aldılar? Ne yaptılar?

Erol Bilbilik: Hayır, teslim oldular!

Erol Mütercimler: Ne kast ediyorsunuz?

Erol Bilbilik: Ne para aldılar, ne çıkar sağladılar hiçbirisi yok

Erol Mütercimler: Bunların hiçbirisi yok!

Erol Bilbilik: Bu burada teslim oldular, 9 Mart günü teslim oldular.

Erol Mütercimler: Yani siz demin Talat Turhan’ın söylediği, ben görevde olduğum sürece Amerika’nın aleyhine masamın üzerine hiç kimse bir şey koymayacak. Bir de teslimiyetin böyle bir boyutu var, illa çıkar sağlamak gerekmiyor!

Erol Bilbilik: Hayır, teslim oluyorlar. Nasıl ki Atatürk hareketiyle yola çıkan bir sürü insan sonradan gerilmişse, teslim olmuşsa, bunlarda teslim oldular. Teslim tarihi de 9 Mart günü hava ve deniz kuvvetleri komutanlığında yapılan toplantıda teslim olmuşlardır. Kime teslim oldular? Amerika’ya teslim olmuşlardır.

Erol Mütercimler: Peki 9 Mart’ta onlar teslim oldular, peki size ne oldu 9 Mart’ta?

Erol Bilbilik: şimdi bize olan belli, Talat Turhan Yarbayım, Kurmay Yarbayım, benden önce aynı hayatı yaşadı, çok ağır yaşadı. Bize ne oldu, bende atıldım yani atıldım, dedi ki seni atıyoruz. Listeyi istediler, ilk 16 kişidir atılan. Baktılar bir Binbaşı var, buna Binbaşılar minbaşılar girdi diye Genel Kurmay Başkanı bakmış bu adam Binbaşı. Bunu erteleyin demiş. Bakıyor 1970 yılında Binbaşı olmuş, üstün başarı ödülü var mükafat almış, 10 ay sonra sicilen atılıyorsun. Uçağa bindirdiler yüklediler İskenderun’da, iki ay sonra atıllar. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ikinci subay daha yok, yani emekli olmadan atılan. Tüm hizmetleri sıfırlanan, başka hiç kimse yok. Yirmi buçuk yıldır subaydım, sıfır. Ne emekli ne hiçbir şey, bunu ben yadsımak için söylemiyorum. Bir süre sonra da Talat Albaylarda zaten oralardaydı, yani işkence köşküne bizde gittik.

Erol Mütercimler: Sizde aynı Ziverbey köşküne, Talat Turhan yanına mı sizde geldiniz?

Talat Turhan: Çok ağır, çok ağır, bakın şema bu.

Erol Mütercimler: Siz verin onu bana ben göstereyim, siz üzerinde konuşun.

Talat Turhan: Ben 9 Mart’çı değilim çünkü 9 Mart’çılar beni ararlına almadılar!

Erol Mütercimler: Evet, niye almadılar?

Talat Turhan: Efendim, bir karar almışlar, onlar devrimci ordu gücü diye bir güç kurmuşlar.

Erol Mütercimler: Devrimci ordu gücümü sizin gücünüz?

Talat Turhan: 1 Eylül 1969,

Erol Mütercimler: Niye söylemiyorsunuz efendim orduda örgütünüzün adını?

Erol Bilbilik: Hayır, hayır söylerim canım saklı gizli yok

Talat Turhan: Şimdi DOG, DOG diye bir örgüt kurmuşlar. Ben 1969-1970 12 Mart’a giden İstanbul’u örgütleyen kişiyim.

Erol Mütercimler: Öylemi suçlanıyorsunuz? Örgütleyen kişi misiniz?

Talat Turhan: Kabul ediyorum

Erol Mütercimler: Haa, siz kabul ediyorsunuz

Talat Turhan: Örgütleyen kiyim ben. Sonra Celil Gürkan’ın bu örgütün başına geçmesini sağlayan kişiyim ben

Erol Mütercimler: Tüm general Celil Gürkan,

Talat Turhan: Evet, Celil Gürkan buradan gitmeden Hava Kuvvetleriye, Deniz Kuvvetlerini temsilen temas ettiren kişiyim. Celil Gürkan Ankara’ya gitti, Ankara’da Devrimci Ordu Gücüyle karşılaştı. Devrimci Ordu Gücü diyor ki; biz aralarımıza sivil almayacağız. Bunu ……01-08-09……kitabında yazıyor. Ben sivilim!

Erol Mütercimler: Siz o nedenle alınmıyorsunuz

Talat Turhan: Şunu söylemek istiyorum, yumurta omletle yapılır, devrimde devrimciyle yapılır. Devrimcinin sivili, askeri olmaz.

Erol Mütercimler: Yani şimdi Ankara’dakileri devrimci diye kabul etmiyor musunuz?

Talat Turhan: Hayır, onlarda kendilerini devrimci sayıyor, bende kendimi devrimci sayıyorum ama ben sivil olduğum içi aralarına giremiyorum. Ve de Celi Gürkan, bir seneyi beraber götürmüş olmamıza rağmen Devrimci Ordu Gücüne karşı beni savunmuyor.

Erol Mütercimler: Siz devrimcimisiniz yoksa İhtilalcimisiniz?

Talat Turhan: Ben hem devrimciyim, hem ihtilalciyim.

Erol Mütercimler: efendim siz devrimcimisiniz yoksa ihtilalcimisiniz

Erol Bilbilik: Şimdi ben hem devrimciyim hem ihtilalciyim. Yalnız çok önemli bir noktaya geldik

Talat Turhan: Yalnız, yalnız ben Türkiye’de bir tek devrimci ve ihtilalci tanıyorum, Atatürk. Devrimciyim ve ihtilalciyim diyen adam isteğini hedefine ulaştıran kişidir. Biz başarısız devrimcileriz. Devrim yapmak istedik, engellendik. Neden? Aramıza CIA girdi şu girdi bu girdi. Şimdi be 1970-1971 arasında olayın içinde yokum, dışlanmışım. Ama olayı izliyorum, mesela 3 Mart’ta büyük bir toplantıya katıldım. Türkiye’de ne olup bitiyor benim yer kapmam önemli değil. Ben Türkiye’ye ne yapabilirim diye düşünüyorum, ama beni sivil olarak kabul eden Devrimci Ordu Gücü, Doğan Avcıoğlu ve ekibini sivil kabul etmiyor içine alıyor Devrimci Ordu Gücü. Herhalde Erol beni doğrulayacaktır, bir sürü insan var onların isimlerini saymayalım ama bir kişiyi sayalım. Altan Öymende sizinle beraber miydi? Devrimci ordu gücünün içindemiydi?

Erol Bilbilik: Şimdi böyle bakamayız, izah etmem lazım.

Erol Mütercimler: Peki o zaman müsaade edin izah etsin bakalım

Talat Turhan: Hayır ben bitireyim, izah etsin

Erol Mütercimler: Peki

Talat Turhan: Şimdi dolayısıyla, ben olayı izliyorum. Baktım ki 6 ay kala, 12 Mart’a 6 ay kala bir Korgeneral ararlına sızmış.

Erol Mütercimler: Atıf Erçıkın

Talat Turhan: Evet, gittim ikaz ettim bu adamla bir yere gidemezsiniz dedim bir.

Erol Mütercimler: Kimi ikaz ettiniz?

Talat Turhan: oradaki lider kadrodan birkaç kişiyi ikaz ettim. Daha sonra

Erol Mütercimler: Kim mesela lider kadrodan, bir isim, kim?

Talat Turhan: Onlar bugün bunu kabul etmezler çünkü o zaman kedilerine dezavantaj olur.

Erol Mütercimler: Peki,

Talat Turhan: O yüzden isim vermiyorum.

Erol Mütercimler: Peki anlaşılmıştır efendim.

Talat Turhan: 1970’in Aralık ayının sonuna doğru, Faruk Ateşdağlı denilen değerli bir insan, benden 20 yaş büyük. Ama hayatımız hep beraber geçti, kitaplarımda da hep yazıyorum. İnancının ilkesinde intihar etti. Yani Semih Sancar’ım komutanıydı, Semih Sancar Akbank’ta yönetim kurulu üyesi olduğu için söyledi suratına ve intihar etti. Bu gün ir kitap çıktı, Ali Erman diye bir general yazdı. Semih Sancar yurt dışına gittiği adamdan oğluna para vermesini istiyor. Ve bu adan Ankara’da bizim karşımızdaki cephenin sıkıyönetim kumandanı! Böyle şey olmaz, böyle şey olmaz. Şimdi Faruk Ateşdağlı, şeyle dostluğu var, abisi şeyin, atıf Erışıkların. Dedim Atıf Erışıklar’la konuş bunu Celil Gürkan’a intikal ettir. Geldi bana dedi ki; yılbaşını geçmemek suretiyle darbe yapacağız, bütün sağcıları ortadan kaldıracağız. Şimdi bakın şurada Endonezya katliamı diye bir kitap var elimde. Endonezya’da 5000 komünist öldürdüler! Bu Demokrat Partiden bugüne kadar bütün antikomünist cephesinin kursağında kalmıştır.

Erol Bilbilik: 500,000

Talat Turhan; 5000

Erol Bilbilik: Hayır 500,000! Komünist öldürdüğünü söylüyor

Talat Turhan: Peki, öldürülmüştür!

Erol Mütercimler: Dehşet bir rakam. 500,000!

Erol Bilbilik: 500,000!

Talat Turhan: 500,000 diye tanımladılar. Phoenex programı gereğince Colby söylüyor, 20,000 kişi öldürülmüştür. Yani şimdi böyle bir ülke var karşımızda. Türkiye’de de bunu yapmak isteyenler çıktı, hatta hatta basına da yansıdı. Mesela Cemal Turan, dev kurt diye bir planla 10,000 kişiyi götürecek falan diye basına yansıyan şeyler var. Şimdi bunu yamak istiyor ve bu adam arkadaşlarımla beraber çalışıyor! Nihayet Celil Gürkan bana dedi ki; İstanbul’dan kötü haberler alıyorum bir konuş dedi. Geldim buradaki Generalle konuştum. Yani Faruk Gürler ekibinin buradaki General benim arkadaşımdı Lütfü Erol.

Erol Mütercimler: Şimdi İzmir’de, Lütfü Erol beyi ben bir programıma çıkartmıştım.

Talat Turhan: Evet, görüştüm, kitabı da var biliyorsunuz.

Erol Mütercimler: Evet,

Talat Turhan: yazıyor o görüşmenin sonucunu ama bana görüşmeye neden olan sebep buradaki işte 12 Mart’a giden süreçte hazırlık yapan insanlardan bir tanesi, mesela İlhan Selçuk …01-14-21… öldürmeyi planlıyor. Ve bu adamın bir tanesi gitti Faik Türün’ün genel sekreteri oldu. Böyle bir ortam! O da geçti, 3 Mart’ta bir toplantıya girdim, 5 General var, 5 İhtilalci var. Atıf orada, ben olayı izlemeye gidiyorum.

Erol Mütercimler: Ama sizi toplantıya alıyorlar.

Talat Turhan: Alıyorlar tabii, alıyorlar ama dışlanmış bir adam olarak yine giriyorum aralarına. Türkiye’de neler olup bitiyor bunu bilmem lazım. İşte şurada bakanlar kurulu listesi falan yapmışlar.

Erol Mütercimler: Evet fendim, onlar biliniyor.

Talat Turhan: Şurada Bakanlar kurulu listesi yapmışlar.

Erol Mütercimler: Sayın Talat Turhan, onlar biliniyor! Hep biliniyor onlar anlatıldı efendim

Talat Turhan: Hiç ben onlarda yokum. Şimdi ev sahibi en sonunda dedi ki; Paşalar, Paşalar! Türkiye2nin bugünkü koşulları bir devrimi gerektirir mi, gerektirmezmi? Eğer gerektirirse önündeki bütün engeller aşılır. Görüyorum ki siz iradenizi Faruk Gürler’e bağlamışsınız, eğer siz Faruk Gürleri aşamıyorsanız bırakın bu paşalığı! Bunu söyleyen adam Faruk Gürlerin Avukatı!

Erol Mütercimler: Rütbesi neydi?

Talat Turhan: Rütbesi falan yok, Avukat

Erol Mütercimler: Sivil avukatmı?

Talat Turhan: Sivil Avukat

Erol Mütercimler: Asker değil, sivil Avukat

Talat Turhan: Sivil Avukat, zaten bu provakasyon yapılmalıydı ki Faruk Gürler ve ekibi Tağmaç’ın kucağına otursun. Aldı bantı, 15 dakika da bir çişe gidiyor bant değiştiriyor, o tarihte büyük bantlar yok. Götürdü Faruk Gürler’e dinletti, bak senin adamların seni öldürmek istiyor Faruk Gürler geçti Tağmaç’ın safına.

Erol Mütercimler: Memduh Tağmaç’ın safına

Talat Turhan: Safına geçti, Muhsin Baturla beraber o safa geçti. Dolayısıyla o arada 50 subayın toplantısı var, şey daha iyi bilir. Orada da provakasyon yapıyor Atıf Erçıkan yapıyor. Dolayısıyla böyle bu olay olumsuza gitti ama bunun hesabını ben verdim. Bomba davasında 9 Mart’çıların başarısız hareketinin hesabını ben verdim. Oraya Erol’la 6 kişi aldılar 1 sene sonra Faruk Gürler, Muhsin Batur Kayacan’ı sanık ilan ettiler, mahkemeye getiremediler. Bu hesabı ben verdim.

Erol Mütercimler: Tamam oraya döneceğiz, efendim bu anlatılanlar noktasında dediniz ki; böyle bakıldığı zaman burada bir sakat yan var.

Erol Bilbilik: Evet,

Erol Mütercimler: Peki bakılması gereken taraf nedir

Erol Bilbilik: Şimdi bir sürü yanlış var bir kere tarih huzurunda onları düzelteyim ben.

Erol Mütercimler: Düzeltiniz.

Erol Bilbilik: Şimdi, Celil Gürkan’la biz beraberiz, Talat Yarbayım İstanbul’da. Biz Celal Gürkan gece gündüz beraberiz, ben binbaşıyım ama Celil Gürkan’la her gece beraberim, her yerde.

Erol Mütercimler: Celil Gürkan Tüm General,

Erol Bilbilik: Tümgeneral. Şimdi, Celil Gürkan’a çıkıp yüzüne karşı bir toplantıda değil, en az üç toplantıda, Atıf Erçıkan Atatürk devrimlerine baş kaldırmış bir kişinin torunudur dedesi Bolu dağlarına çıkmış bir insandır, bu CIA ajanıdır dedim. Açın okuyun 12 Mart’a beş kala Celil Gürkan üç yerde Kemalist olduğuna inandım, aşırı zekalı Erol Bilbilik bize budur dedi diye. Açın okuyun! İlk defa söyleyen benim, sonra benimle birlişkte söyleyen Yılmaz Akkılıç’tır ve İbrahim Keskin’dir. Biz üçümüz defalarca bana kitabının arkasına teşekkür mektubu koymuştur ve metinde üç yerde ilk defa Yılmaz Akkılıç ve şey bizi ikaz etti o değerli Atatürkçü kardeşimin lafını dinlemedi dedik kitabı ortada. Başka kimseden söz etmiyor, bizden. Bu bir, burayı düzelteyim. İki,

Talat Turhan: Yok, ben sizin bu işte olmadığınızı söylemiyorum!

Erol Bilbilik: Hayır, hayır düzeleyim. Öyle bir ifade ediyorsunuz ki, biz bunu gördük söyledik, şakır şukur.

Talat Turhan: O sizin söylediğiniz doğru, bende söylediğimi ifade ediyorum.

Erol Bilbilik: Haa, tamam o zaman o. İkinci şey şudur, Sayın Talat Yarbayımın şeyin evinde z Fakik’in evinde. İsmini vermedi ben söyleyeyim, Avukat Fakih Özfakih. Eski Konya Milletvekili, İsmet İnönü’nün yakınıdır, yani. O onun evinde yapılan bir toplantı var o toplantıda Emekli Hâkim Yarbay, bizim Emin Değer filan da var, Sayın Talat Turhan’da var, General’ler de var, Erçıkan’da var.

 

Erol Mütercimler: Ama siz yoksunuz

Erol Bilbilik: Ben yokum, oralarda olurmuyum hiç. Çünkü o tolantı Orhan Kav….. zaten karşı cephede, İrfan Solmazer zaten karşı cephede, onlar oradalar.

Erol Mütercimler: Onların ne işi var onlar da emekli subay!

Erol Bilbilik: Onlar da o hareketelrin içinde, bizimle değil onlar. Yani farklıyız, biz dediğimiz organizasyondayız. Buradaki topalantıda Emin Değer benim ikazlarımdan sonra yeniden durumu tahlil etti yıllar sonra. Sayın Talat Turhan’ın bulunduğu toplantı budur, orada izah ettiği olay da budur. Orhan Kamibay teker teker hangi subay nerede ne görevde diye liste veriyor Atıf Erçıkan’a. Yani bizim CIA ajanı dediğiz Atıf Erçıkanla birlikye ve beraberve butoplantıda burada hepsini yazıyor Emin Değer. Hepsinin listesini biliyor, o liste bizim tasfiye listemiz. Çünkü niye veriyor ben Cumhuriyette çok açık ve net yazdım, Orhan Kamibay, İrfan Solmazer’ler Amerikan cephesindedir dedim, faşist cephesindedir dedim. bizimle ilgisi yok. Burada açıklık getirmiş olayım ondan sonra Ömer

Erol Mütercimler: Sayın Talat trurhan’ada söylüyor, toplantı bir provakasyon toplantısıdır bu.

Erol Bilbilik: Tabii, provakasyon diyor ona açıkça söylüyor

Talat Turhan: Orada Orhan Kamibay başka zaman verebilir, o konuda sizinle beraberim ve bunu da yazıyorum. Neden yazıyorum? Çünkü Orhan Kamibay Şekür Öktem denilen bir adamla birlikte sabah akşam. Şekür Öktem’de malum, Tamam!

Erol Bilbilik: Biliyor

Talat Turhan: Şimdi bunu ben yazıyorum kitaplarıma. İŞmdi burada

Erol Mütercimler: Pardon, siz biliyorsunuz. Siz malum, siz şifreyi verdiniz ben ve seyirciler bilmiyorum. Sizin bildiğiniz nedir?

Talat Turhan: Hayır, hayır Orhan Kamibay liste vermedi orada, başka zaman vermiş olabilir. Ne verdi? Silahlı Kuvvetlerin yapısından söz etti, yani Karakuvvetleri şu kadarı devrimcidir

Erol Bilbilik: O demek o, o demek o!

Talat Turhan: Kara kuvvetleri şudur, hava kuvvetleri budur.

Erol Bilbilik: O demek o!

Talat Turhan: Böyle bir şey yaptı.

Erol Bilbilik: O demek o

Talat Turhan: İsim vermedi

Erol Mütercimler: Pardon, Şöyle bir şey mi demek o? Yani bir liste veriyor, şu kadarı şu. Şu demektir bu kadar adamı tasfiye edin.

Erol Bilbilik: Tabii o demek o. Şimdi dolayısıyla bu olay budur. Gelelim Lütfü Erol olayına İzmir’de yaşayan. Şimdi biz Lütfü Erol’la o zaman 66. Tümen Kurmay Başkanı zanediyorum. O onunl toplantı için geldik, Balmumcu’daki evinde, kendi Amiral lojmanı, oturduk. Oturan Erol Bilbilik olarak ben, kurmay albay İlyas Albayrak ve Sayın Talat Turhan’ın avukatı olan Hidayet Ilgan. Hava, kara pilotu, kara pilotu Albay ve Hukuk mezunu aynı zamanda. Üçümüz geldi, İstanbul’u gözden geçiriyoruz. Nedir, nedir falan diye. Bizim elimize bir liste verdiler, İstanbul grubu. O listede baktık İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu, Ali Sirmen hepsi götürülüyor.

Talat Turhan: Aynı şeyi söylüyoruz

Erol Bilbilik: Aynı şeyi. Bunu veren ama aynı değil! Bunu veren kim? Bunu veren Lütfü Erol. Lütfü Erol veriyor bunu. Kimle veriyor? Yanında Deniz Kurmay Albay birisi var, Kara Kurmay Albay birisi var, meşhur, öldü Allah rahmet eylesin. Onlar veriyor ve o listede Mümtaz Soysal’da var. Bu idam fermanının veriyor.

Talat Turhan: İdam kararı alan kişiler sonradan da Faik Türün’ün kadrosuna geçiyor.

Erol Bilbilik: Kadrosuna geçiyor ve İstanbul’daki teşkilat bu Lütfü Erol’un organize ettiği teşkilat baştan aşağı CIA, Şeref Atlay’ından tut eski Havva Kuvvetleri Halis Nurcan’dan tut, hepsi amerikancı ve ajanlar ve Kontrgerillacı hepsi. Biz baktık bitmiş iş, gitmiş bu iş. Olay budur. Şimdi

Erol Mütercimler: Yani orada mı fark ettiniz bu işin sizin açınızdan bittiğini?

Erol Bilbilik: Hayır, çoktan fark ettik, burada bu derece olduğunu görünce artık şaşkınlık, koştuk gittik Ankara’ya, dedik durum bu. Ondan sonra çağırdık şeyi, İsrail evlerindeki şeye gitti Yılmaz abi Atıf Erçıkan’ı çıkartı getirdi o gece, duman ettik orada. Bunu bitirdik biz. Ama

Erol Mütercimler: Ne anlama geliyor, duman etmek bitirmek?

Erol Bilbilik: Şöyle, yani teşhir ettik açık bir biçimde ve Celil Gürkan’a dedik ki, bunu at. Biz buna her şeyi anlattık dedik, yani orada nokta kondu. Bu bir. İkinci önlemli şey şudur; şimdi Devrimci Ordu Gücü diye bir güç var. Şimdi zaman zaman bunu bir tehdit olarak Baki Tuğ’da kullanır ama dava açamamıştır, açamamıştır. Bu güç var, bu güç nedir? Bu güç biz ne diyoruz biz ayrıyız, yani biz 9 Mart’çı güç 12 Mart’çı güç değil. Farklı bir güç var.

Erol Mütercimler: Onu biliyoruz, bütün kamuoyu biliyor.

Erol Bilbilik: Biz bu gücün unsurlarıyız ve bizim gücümüzün içinde lider kadrosunda hem sivil var hem asker var. Tam tersine öteki gruplar sıfır sivil yüz asker esas orada problem. Ayrılık noktası,

Talat Turhan: Neyse efendim, ben İstanbul’da

Erol Bilbilik: Dolayısıyla bu durum budur, bu güç vardır güçlü bir güçtü bu genç subaylar,

Erol Mütercimler: devrimci Ordu Gücü

Erol Bilbilik: Devrimci, ilk defa burada telaffuz ediliyor bu. Biz bunu bir sürüde bildirilerini yayınladık böyle bir güç var. Bizim hareketimiz bize eklemlenmeye çalışan, bizim içimize girmeye çalışan hareketlerin dışındadır dediğim bağlamda doğrudan doğruya bir çağdaşlaşmacı antiemperyalist, antifaşist ve karma ekonomiden yana bir sivil asker birlikteliği hareketidir. Dediğim anlamda Türkiye’nin elden gitmesini durduracak bir harekettir, tek harekettir. Ama şimdi öyle bir durum oluyor ki bir sürü kitaplar yazıyorlar ben 12 Mart’çıyım demesi lazımken Lütfü Erol çıkıyor diyor ki 9 Mart’çıyım. Alakası yok bunların

Erol Mütercimler: Ama o da erken emekli edildi?

Erol Bilbilik: Olsun canım, Kitaplarında yazmış, haberi yok!

Talat Turhan: Efendim izin verirseniz

Erol Bilbilik: Haberi yok dünyadan

Talat Turhan; İzin verirseniz ben bir toparlayayım, şimdi beni teyit etti Sayın Bilbilik. Ben Devrimci Ordu Gücü değilim, fakat 12 Mart’a giden kadro içersinde İstanbul’da çok büyük işlevlerim var, görevlerim var, örgütlenmelerim var. Devrimci Ordu Gücü bu yapının üzerine oturdu ve beni dışladı, dışladı. Dışlanmış olmama rağmen bunun hesabını ben verdim.

Erol Mütercimler: O zaman bakıyorum, İstanbul’da örgütlenmeniz varsa sizin o zaman tutuklanmanız doğal.

Talat Turhan: Bende diyorum ki bu bir tarihi hesaplaşmadır, burada ben feri failim, asli failler 9 Mart’çı kadrodur. Burada da zaten veriyorlar, getirin buraya beraber yargılanalım, bu tarihten hesaplaşmayı verelim. Veremiyoruz, neden veremiyoruz? Çünkü bütün yargıya MİT müdahale ediyor. Lütfen okur musunuz şu MİT emrini, lütfen okur musunuz bakın bir beş on kişi bir araya geliyor Anayasa değişikliği için karar alıyor.

Erol Mütercimler: Verin okuyayım izleyicilere

Talat Turhan: buyurun, yani böyle bir ülkede mahkemelerin doğruluğundan söz edebilirmiyiz?

Erol Mütercimler: Bu ekip içinde brifingi hazırlarken tebellür eden fikir Anayasanın 30. maddesine sıkı yönetim hallerinde yakalanan kimseler 30 gün içinde Hâkim önüne çıkarılır şeklinde hüküm konmasında ittifak halindedir.

Talat Turhan: Evet,

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....

anlaşmalı boşanma

anlaşmalı boşanma