Dünya Gazetesi 8.5.1967
Dünya Gazetesinde 8 MAYIS 1967
Talat TURHAN’ın Silahlı Kuvvetler Birliği ve İnfazlar Hakkında Açıklaması
Sayın Emin AYTEKİN’in hatıraları, “Silahlı Kuvvetler Birliği” kuruluş nedenlerini ve çoğunlukla İSTANBUL gurubunun çabalarını açıklaması yönünden bu konudaki gerçeklere ışık tuttu… İtiraf etmeliyim ki aynı örgütün ANKARA gurubunda aktif rol almış bir kişi olmama rağmen bu ilginç açıklamadan faydalanmış bulunuyorum.
Kanaatimce “Silahlı Kuvvetler Birliği”nin kuruluş felsefesi ve çabalarını eleştirmekte büyük faydalar vardır. Bu inancımın etkisi nedeni ile de yazıyorum.
Çok komplike ve kritik bir dönemde tarih sahnesinde rol almış bu örgütü açıklığa kavuşturmak iddiasında değilim elbette objektif bir otokritik yapmağa çalışarak gerçekler hizmet çabasındayım. Yazdıklarımdan hoşlanmayanların miktarı çoğaldığı ölçüde başarılı olduğuma inanarak mutluluk duyacağım.
1- Silahlı Kuvvetler Birliği’nin kuruluşu
a- Silahlı kuvvetler adına geçici olarak yönetime el koyan “Milli Birlik Komitesi” bu görevini başarılı yapsa idi böyle bir kuruluş olmayacaktı. Oysaki çok kısa bir sürede birbirini yemeğe başlayan bu ekip daha 13 KASIM’da emanete yeterli olmağını göstermişti… Gerçi ihtilal bir kedi gibi kendi evlatlarını boğardı ama 27 MAYIS öylesine benzemiyordu… Bu ihtilal beyaz ve centilmendi… Tarihi ve sosyal realiteye önemsemeyen böyle bir ihtilal yıktığı zihniyeti ve onun temsilcilerini yiyemediği içinde kendi evlatlarını yemesi mukadderdi… O halde “Silahlı Kuvvetler” eserine sahip çıkmalı idi. bize göre örgütün kuruluş nedeni bu noktada düğümlenir…
b- 235 Generalin bir kalemde emekliye ayrıldığı bir dönemde ve henüz aradan dört ay bile geçmemişken. T. Slh. K.’lerinde bırakılmış bir avuç Generalden direnme beklemek hayal olurdu. Onlar, aksine, komitenin benimsenmesine imkân olmayan sınırsız re kanunsuz davranışları karşısında sessiz kalmağı kendileri için daha ehemmiyetli görüyorlar ve itaat ediyorlardı… İşte bu nedenle de “Silahlı Kuvvetler Birliği” de aşağıdan – yukarı bir oluşma göstermiştir.
c- Bu örgütü kuranlar böylesine vatanperverane hislerle işe koyulmuşlardır. Ama zaman içinde Birlik güç kazanınca sızmalarda başlamıştır. Sırf çıkarlarını ön planda tutan oportünistlerin yönetici kadroya girmesi ve bu kuruluştan ürken politikacıların iğrenç çabaları maksat ve gayenin çöküntüsünün ilk nedeni olmuştur.
d- Bu ortam içinde “Silahlı Kuvvetler Birliği”, yönetici kadrosunda idealistlerin yanında “Silahlı Kuvvetleri”, CHP’nin dümen suyunda olmasından başka fikri olmayanlardan tutunda, “Milli Birlik Komitesi” üyesi olmak fırsatını kaçırmış ve o özlemi duyanlara varıncaya kadar bir çokları yer aldılar. Hatta bu kuruluşta olmayı daha emniyetli sayan bir kısım komite üyeleri bile “Silahlı Kuvvetler Birliği”ne dahil olmuşlardı… Bu etkenlerle samimiyet unsurundan uzaklaştırılan bu örgüt de belirli dünya görüşüne sahip olmaksızın yüzeydeki palyatif tedbirlerle 2’nci “Milli Birlik Komitesi”ni gütmüş ve “Silahlı Kuvvetlerin” Milletine verdiği şeref sözü gerçekleşmesine çalışmakla yetinmiştir. Bu fonksiyonunu yürütürken yakın tarihimizden ders almamış “Gölge İktidar” kalmakla da hata, işlemiştir, muhakkak ki 2’nci “Milli Birlik Komitesi”nin en büyük suçu iktidarı üzerinde gölge bîr iktidar olan “Silahlı Kuvvetler Birliği”ne tahammül etmesidir.
Bazı tabii Senatörlerin zaman zaman ve bilhassa infazlar konusunda bu gerçeği ikrar etmiş olmaları kendileri adına büyük bir talihsizlik olmuştur. Elbette her iktidarın hesabı Yüksek Adalet Divanı önünde sorulmaz. Ama her iktidar tarihe hesap vermek zorunluluğundadır. Tarihçi ise iktidar üzerinde kuvvet ve hatta şüphe bulunmayan iktidarları haysiyetli olmakla vasıflandırır.
Tarihin lanetinden kurtulmak için elindeki istifa silahının kullanmak fırsatını kaçıran iktidar sahiplerinin mazeretleri değersiz ve o ölçüde önemsizdir.
2- Silahlı Kuvvetler Birliği Komutanlar
İlişikleri zaman, zaman gerçeği değiştirmek ya da konuyu hafife almaktan, fayda uman bazı çevreler hayasız bir tutumla ellerindeki imkanlar istismar edilerek inkar edilmiştir. Bu döneme ait dokümanlar zaman geldiğinde açıklanacak ve sahte kahramanların maskeleri çöplüklere fırlatılacaktır. Şimdilik şu kadarını ifade etmeliyim ki “Silahlı Kuvvetler Birliği” bugün en üst kademelerde bulunan komutanlarla sıkı bir işbirliği içinde bulunmuş ve bunu idame ettirmişlerdir.
“Silahlı Kuvvetler Birliği” prensiplerinin Gn. Kurmay Başkanlığınca o tarihlerde emir olarak orduya tamim edilmesi gerçeği bu ilişkinin belirli bir örneği sayılmalıdır. Hiyerarşik istek ve ilişkilere rağmen, CHP militanlarının “saray entrikalarına” taş çıkartacak oyunlarının da etkisi ile bu ekipte yemininden dönmesini bilenler, yeminine sadık kalmak haysiyetini gösteren kişilere galebe çalmışlardır. Galiplerin akıl, mantık ve silah arkadaşlığı kavramlarına uymayan tutumları zaman içinde orduyu buhrandan buhrana sürüklemiş, olaylar olayları takip etmiştir.
3- İnfazlar ve “Silahlı Kuvvetler Birliği”
Yassı ada kararlarının infazı konusu da zaman zaman çeşitli maksatlarla, değişik hesapların gerçekleşmesi için “Silahlı Kuvvetler Birliği”ni yermek için kullanılmıştır. Hatta bazı çevreler, bu yerciyi kin ve ihtiraslarını tatmin için sömürerek kendilerine şeref sözü verdikleri eski silâh arkadaşlarını ipe götürmeğe muvaffak oldukları gibi af kanununun eşitlik ve umumilik prensibine uymasını önlemek sureti ile unutulmaz ve affedilmez hukuki hataları işlenmesine sebep olmuşlardır.
Yanlış ve yersiz bu kanaati gidermek için “Silahlı Kuvvetler Birliği” üç tutumunu açıklamakta fayda görürüm.
a- Bu konuda en yetkili ve sorumlu makamlarda oturan kişilerin hukuka ve Mahkeme kararlarını hiçe sayıcı aşiretçi tutumlarına karşılık. “Silahlı Kuvvetler Birliği” hukuka saygılı olmak prensibini benimsemiştir. Şöyle ki infazlardan önceki dönemde durumu tartışan “Silahlı Kuvvetler Birliği”, Yüksek Adalet Divanını vicdanı ile baş başa bırakmak kararını almış ve bu kararı arasından seçtiği bir heyetle (Kur. Alb, Talat AYDEMİR, Kur. Alb. Emin ARAT, Dnz. Alb. Nazım ORKAN) Genel Kurmay Başkanına duyurmuştur. Genel Kurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları Jandarma Umum Komutanı ve Gn. Kur. 2’ci Başkanında bulunduğu bir toplantı tertip etmiş ve arkadaşlarımız “Silahlı Kuvvetler Birliği”nin bu kararını arz ederek, Genel Kurmay Başkanı Yüksek Adalet Divanı Başkanına bir mektup yazmaya ikna etmiştir.
Bu mektup yazılmış Silahlı Kuvvetlerin görüşünün hukuka saygı olduğu Yüksek Adalet Divanı Başkanına bildirilmiştir. Bu gerçek karşısında, “Silahlı Kuvvetler Birliği” baskısından bahsedenlere demagog denmesi gerekmez mi.
b- Yassıada kararlarının onaylanmasından bir kaç gün önce CHP militanları, “Milli Birlik Komitesi”nde onlarla iştirak halinde olanlarla, “Silahlı Kuvvetler Birliği” içinde bulunan CHP hizmetkarı üyelerin müşterek bir entrikası neticesi Komiteden Genel Kurmay Başkanlığına bir telkin yapıldı.
Bu telkinle Yassıada kararlarının onaylanmasına Genel Kurmay Başkanı ile Kuvvet Komutanlarının katılması isteniliyordu. Teklifin Devlet yönetimi yönünden anlamı açıktı. Komite sorumluluktan kaçınmak için, bir yandan iktidarı zerindeki gücü tescil ettirmek isterken diğer yandan T. Slh. K.’lerini Millet önünde kana susamış vampir durumuna getirmek gibi korkunç bir zihniyet taşıyordu…
Genel Kurmay Başkanı “Silahlı Kuvvetler Birliği”ne ulaştırtırlığı bu teklif tezekkür edilerek surat ve nefretle reddedildi…
Teklif, “Silahlı Kuvvetler Birliği”nin (Orduyu politikadan uzaklaştırmak) kuruluş prensibine ve adalete saygı kararına uymadığı gibi Milletle Orduyu karşı karşıya getirmek gibi basiretsiz bir şikâr hesabının usunu olduğu için reddedildi.
Bu sakat zihniyet sahiplerinin teklifleri reddedilmiştir, ama, zaman içinde oyunlarının devamını önlemek mümkün olamamıştır.
“ORDU+CHP=değişmez iktidar” formülünü düstur ittihaz edenlerin ihtirasları sınır tanımıyordu. Onlar için bu neticenin elde edilmesi için her şey mubahtı. “Silahlı Kuvvetler Birliği” dolayısıyla T. Slh. K.’leri tarafsız bir tutumdan yana mı, ta ki CHP sempatizanları çoğunluk elde edinceye kadar T. Slh. K.’leri ile oynanmalı idi. Kurucu Meclis bu formüle uygun kurulmalı secim kanunları bu maksada hizmet etmeli idi vs… Gözleri “iktidar ihtirasıyla”, yuvalarından fırlamış çirkin politikacıların oyunları “Silahlı Kuvvetler Birliği”nin bütün çabalarına rağmen önlenememiş ÇANKAYA PROTOKOLUNA politikacılar yanında imza koymak hatasına düşen Komutanlar T. Slh. K.’lerini politikanın kucağına atmış olduklarını idrak edemedikleri gibi, politikacı da bu vesika ile Kumandanlı demokrasinin temelini attığının farkına varamamıştır.
22 ŞUBAT’ları basit bir alarm olarak görmekte ısrar edenler idraklerini bu noktalara kadar indirilmelidirler.
c- Yassıada kararlarının onaylanacağı gün (15 EYLÜL 1961) “Silahlı Kuvvetler Birliği” umumi heyeti olarak olağan üstü bir toplantı için Jandarma Subay Okulunda toplandık bu toplantı önemli kararlar alınmasını gerektiren, bir güne rastlıyordu ama sorumluluktan kaçınmayı şiar edinenler gene aramızda yoktu… Onlar dönmeğe başlıyorlardı. Döndüler de fakat kızarmadılar…
Yassıada’dan alınan ve doğruluğu asla teyit edilmeyen bir haberi dahi tezekkür ettik. Bu haber, Yüksek Adalet Divanının verdiği kararlar Komitece tasdik edilmezse Yassıada’da beklenilmeyen olayların meydana gelebileceği merkezinde idi.
Durum tartışıldı ve “Silahlı Kuvvetler Birliği” adana infazların sonuna kadar Yassıada da kalmak ve orayı kontrol etmek görevi ile bir Kurul seçildi. Bu Kurul, Kur. Alb. Emin ARAT, Kur. Alb. Ahmet ÖNDER ve o zaman Kur. Yzb. olan benden teşekkül ediyordu. Emrimize tahsis edilen özel bir uçakla İSTANBUL’a geldik bizim örgüte dahil bulunan Yassıada irtibat bürosu Başkanı Kur. Alb. Namık Kemal ERSUN’a durumu bildirerek adaya gitmek için bot istedik. “Silahlı Kuvvetler Birliği” almış olduğu tertip, hareketimizden hemen sonra, Genel Kurmay Başkanına duyuruluyor. Heyetimizi az gören Başkan, aynı maksatla görevlendirdiği Deniz Kuvvetleri Komutanı Necdet URAN’ı hemen peşimizden ikinci bir uçakla İSTANBUL’a gönderiyor. Dnz. K.K. bize Yassıada. İrtibat Bürosunda mülaki oldu ve durumu açıkladı. Bizim Kurul geri döndü, kendi aldıkları görev icabı Yassıada’ya gittiler infazların sonuna kadar orada kaldılar.
Bu gerçek’te “Silahlı Kuvvetler Birliği” infazlardaki hassasiyet ve samimiliğini göstermesi yönünden ilginçtir. Yalan ve yanlış haberler ve iğrenç kulis oyunları sonucu vicdanları yanıltmış olanlar, bu açıklamam karşısında hangi çıkarcı çevrelerin gerçek dışı ve maksatlı gayretleri neticesi olumsuz kanaat sahibi bulunduklarını idrak etmeli, insanca davranışlar dışında daima adi komplo kurmayı meslek edinenlerin tesiri ile vatanperver ve mazlum kimseler hakkında vicdanlarını lekeleyecek inancı hükümlerden ve ön yargılardan kaçınmalıdırlar.