1
Dizi Yazı

Yeni Asya: 22.2.1991

Yeni Asya: 22 ŞUBAT 1991

DİZİ YAZI

ABD İslam’a karsı

Mustafa AYDIN / Talat TURHAN Söyleşisi

Talat TURHAN: İslâmiyet üçüncü dünya ülkelerini birleştirebilir

Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN, komünizmin yı­kılmasından sonra ABD’nin yeni düşmanının İslam olduğunu belirterek, 3. Dünya Ülkeleri arasında bir araya gelmeye ve bir güç meydana getirmeye en mü­sait gücün İslâm olduğunu kaydetti

ABD’nin, TÜRKİYE’yi kendi menfaatine uygun bir ye­re getirmek istediğini ifade eden TURHAN, bugüne ka­dar ANKARA, TEL-AVİV, KAHİRE arasında bir “şeytan üç­geninin” bulunduğunu belirterek, “Bu üçgene şimdi RİYAD da dâhil olabilir” dedi

Mustafa AYDIN

Temel mesele,  şu anda TÜRKİYE NATO İçerisinde çifte standartlı tek ülke, yarısı silahtan arındırılacak. Yani silah­sızlanma içinde mütalaa ediliyor. Diğer yarısı ise si­lahlanmanın içerisine itili­yor. Eğer o bölge ve bütün Ortadoğu’yu kapsayacak bir AGIK yapılırsa, o zaman mesele bir çözüme ulaşabilir di­ye düşünüyorum…

Şimdi 21 KASIM 1990 günlü Hürriyet gazetesinde Ertuğrul ÖZKÖK şunları yazıyor. PARİS AGIK toplantısına katılan kişilerden bir tanesi şöyle diyor:

“45 yıl boyunca dünyayı ikiye bölen ideolojilerin de ölüm fermam imzalanıyor. Dünya faşizmden sonra, ko­münizmi de tarihin içinden çıkılmaz labirentlerine gömüyor. Bütün dünya barışa koşuyor”

AGIK aldığı kararlar içeri­sinde VİYANA’da “Çatışma önleme Merkezi” kuruyor ve dünyanın barışa girdiği, dünyanın barışa ulaştığı herkesin nefes aldığı, silahlanmanın bittiği denilen AGlK toplantısından iki ay geçmeden ve de AGlK bir “Çatışma önleme Merkezi” kurmasına rağmen bir sıcak savaş başladı.

Neden? ABD orada diyor ki, “Güvenliğimiz KUVEYT’e kadar uzanır” ve bundan önceki yazılarımda da söyle­diğim gibi BM bu olayla iyi imtihan vermemiştir, ilk ön­ce ABD eylemi yapmış­tır. BM’den o eyleme uyarlı kararlar çıkmıştır. Yani ABD ilk önce askerini gön­derdi, daha sonra BM’den… Asker göndermek İçin karar alındı… Burada dünya lider­liğini ilan etmiş ABD’nin pervasız davranışları var. Şimdi AGlK toplantısında günde­min ilk maddesi AKKA (Av­rupa Konvansiyonel Kuvvet Anlaşması) Bu anlaşmaya göre, NATO ile “VARŞOVA Paktı” Avrupa’da 20 bin tank, 7 bin top, 30 bin araç, 6800 uçak, 200 savaş helikopteri olabilecek­ti. Yani her iki bloğa ayrılan pay buydu. Bu miktarı ara­larında bölüşeceklerdi. AKKA’ya göre, NATO’ya bağlı 16 ülkenin silah indirimi % 10–15 azaltacaktı. Buna karşılık “VARŞOVA Paktı”nın silah indirimi % 50–60…

Şimdi NATO’nun elinde % 10 ile 15 silah yok edilmek üzere kaldı. 1985’lerden bu ya­na “Out Of Area” doktrini ile ve AGIK’te TÜRKİYE sıcak bölge ilan edilmiştir. Oradan alınmış silahların buraya ve­rilmesinden daha doğal bir şey olamaz.

Ancak bu silahların TÜR­KİYE’ye gelmesini “TÜRKİ­YE’ye yardım” diye yutturmak mümkün değil. TÜRKİ­YE Batı’nın hedeflerine ve menfaatlerine hizmet etmek için silahlandırılıyor. Çünkü 40 yıl içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri NA­TO standartlarına ulaştırıl­mamıştır.

— Mustafa AYDIN: AMERİKA’nın TÜRKİYE’ye yardımı arttıracağı şeklin­de söylentiler yapılıyor. Sizce bunun doğruluk de­recesi nedir?

Talat TURHAN: Hem bir ittifak içerisinde tutacaksınız ülkeleri, hem de bir şey vermeyeceksiniz. Bu olayın bir yönü… Şimdi deniyor ki, “Amerikan yardı­mı bu sene artırıldı”. Ne ol­muş, 7 yüz küsur milyon dolara çıkacakmış… Basında çıkanlara göre 186 milyon dolar artış var. Şimdi TÜRKİ­YE’yi bu kadar riske atacak­sınız. Buna karşılık 186 milyon dolar vereceksiniz. TÜR­KİYE’nin geçen yıl sadece yabancı sigara için ABD’ye verdiği para 251 milyon do­lar… Yani sigara dumanının parasını bile vermiyor bu adamlar… Bu kadar riske atacaksınız bu ülkeyi bu kadar insanın canını, kanını, malını, mülkünü, parasını, pulunu çarçur edeceksiniz, buna karşılık 186 milyon dolar lütfedecek ve biz Türkler de bunu “duman” olarak geri vereceğiz!

Bugün çok pahalı bir savaş var. Günde 1 milyon dolar gidiyor. Bir kısmını SUUDİLER veriyor, bir kısmını şeyh veriyor, bir kısmını bu işte çıkarı olan ülkeler veriyor… Peki, bu para kimden çıkıyor? Bu para bizden çıkıyor. Savaşan ABD askerinin parası­nı TÜRKİYE veriyor. TÜRKİ­YE gibi ülkeler veriyor… Na­sıl veriyor? Petrol fiyatları artıyor mu? Evet, petrolün artan fiyatının parası SUU­Dİ ARABİSTAN bütçesine bir ek gelir getiriyor mu, evet, o ek gelir de ABD’nin haksız savaşına gidiyor… Üçüncü Dünya, ülkeleri, az gelişmiş ülkeler, gelişmek­te olan ülkeler ne derseniz deyin bu tuzağın farkına varmalıdır!

Burada yapılmak istenen nedir? Yapılmak istenen, ne demokrasinin, ne insan hak­larının, korunması, ne de SADDAM’a ders ver­mektir. Yapılmak istenen “ortağını korumaktır”… KUVEYT şeyhi İNGİLTERE ve ABD’nin ortağıdır. Bu arada da dünyanın petrol rezervinin büyük bölümüne hükmeden bu böl­gece egemen olmak suretiyle de Kuzeylilerin rahatını sağ­lamak için savaşılıyor.

Üçüncü Dünya Ülkele­ri içerisinde en köklü en tehlikeli güç İslam kabul edilmektedir. Petrol rezervlerinin çoğu İslam ülkelerinin egemenliği altında bulunuyor.

O zaman bunların arası­na nifak sokacaksınız. Na­sıl sokacaksınız? İşte ABD’nin yanında olanlar, ABD’nin karşısında olanlar diye bunun birçok yöntemi var…   Mezhepleri çatıştırırsınız, liderleri çatıştırır, liderlerin arasına İhtilâf korsunuz, yüzeli bin tane numara yaparsınız…. Bunların arasına nifak sokacaksınız; çünkü bu 3. Dünya Ülkeleri içersinde bir araya gelmeye ve bir güç oluşturmaya en müsait güç İslam’dır….

Ve de tarihe baktığımız zaman Pan-İslamist akımları görüyoruz. ABD CIA ajanı Graham FULLER’in de ifade ettiği gibi, TÜRKİYE’ye RUSYA üzerinde Pan Türkist, Pan İslamist bir rol vermek isti­yor. Neden? TÜRKİYE’yi nasıl olsa yedeğine almış. TÜRKİ­YE’nin kendi çıkarına uygun bir İslami liderlik içerisinde etkin olmasını istiyor, gele­ceğin dünyasında…

Onun için, bundan evvelki yazımda “Şeytan Üçgeni” olarak ifade ettiğim olay bugün dörtgene dönüştürülmüş vaziyettedir… 3 ŞUBAT 1990 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Prof. Oral SANDER’in Körfez Savaşı hakkında görüşleri var. Sayın Prof. Diyor ki;

“Savaş sonrası bölgede dörtlü bir akt kurulabilir. RİYAD da, ANKARA, TEL AVİV, KAHİRE eksenine katılabilir ama bu tür çözümler uzun vadeli olmuyor ve karşı güçlerin oluşmasına yol açıyor. Bence savaş sonra­sında TÜRKİYE için en önemli olanaklardan biri AGIK dü­şünce ve uygulamasını Ortadoğu ya taşımak, bir Ortado­ğu AGIK için girişimlerde bulunmaktır”.

ABD’nin yeni düşmanı: İslam

ABD eski başkanlarından Richard NİXON 1985 yılında “Super Power Summity, Foreigne Affair” (Süper Güç Zirvesi, Dış ilişkiler) de şöyle diyor:

“Sovyetler, sadece Sovyetler Birliği nüfusunun üçte biri Müslüman olduğu için değil, 3. dünya Uluslarında Müslüman devrimi, Sovyet Devrimi ile halkın desteği için rekabet halinde oldukla­rından “Müslüman Radika­lizmin” yükselmesinden özellikle kaygı duymalıdır”.

ABD’nin İslam hakkın­daki politikası böyle… Bir de ABD’li siyasal gözlemcilerin SADDAM’ı değerlendirirken şöyle ifadeleri var:

“Bir yılan gibi boğazına ka­dar tırmanan korku yüzün­den ya intihar edecek, ya ya­pacağı stratejik bir hata yüzünden hezimete uğraya­cak. Ya şeytani bir plan so­nucu öldürülecek, ya da bir kâbus gibi görünmesine rağmen, tırmanan İslam, hareketinin kahramanı olacak”

(Los Angeles Times’dan 29 OCAK 1991 Milliyet), Yine Cumhuriyet gazetesi­nin Dış Basından köşesinde La Republica gazetesinden yaptığı alıntıda şöyle deni­yor:

“Zehirli bir savaşla karşı karşıyayız. Bu zehrin ilk kurbanı “barışçı kültürü” oluyor. Barışçılar “SADDAM Müttefiki” sayılıyor. Barışçı­ları düşman gösteren bu ayı­bın bir an önce sona erdiril­mesi gerek. Savaşın yaydığı ikinci zehir ise paralel ola­rak yürütülen iki kutsal sa­vaştan kaynaklanıyor. Batı’nın kutsal savaşı daima tartışmaya açık olan “Ulus­lararası Hukuk” adına yapı­lıyor. Bu da karşı tarafı bir Müslüman Kutsal Savaşı adına harekete geçiriyor. Bu iki ideolojinin karşı karşı­ya gelmesi çek yıkıcı sonuçlar doğuracak. Çatışma sınırlı kalsa da bunu artık bölgesel bir çatışma olarak adlandırmak mümkün değil”. (28 OCAK 1991)

İslam alemi ve TÜRKİYE

“The Sunday Telegraph”ın 3 ŞUBAT tarihli haberinde şu ifadelere yer veriliyor:

“SADDAM, IRAK’ın başındayken barış yapılmasını isteyenler var. Bu tıpkı ALMANYA ile barış yapıp HİTLER’i işbaşında bırakmaya benzer. SADDAM Hüseyin’i destekleyen Üçüncü Dünya’da onun kötülüğüne alet oluyor. Bir zamanlar büyük uygarlık yaratmış olan İslam şimdilerde sadece susturulması gereken, susturulmaya layık bir duruma düştü. Bunu ise Osmanlılığı terk etmiş laik TÜRKİYE sağlayabilir. TÜRKİYE bu amaca varmada kullanılabilir”. (Cumhuriyet, 4 ŞUBAT 1991)

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....