Nazlı Ilıcak işkenceyi nasıl yazdı?
Nazlı ILICAK işkenceyi nasıl yazdı?
Yeni Asya: 25 KASIM 1990
Tahir AKA – Talat TURHAN Söyleşisi
— Emekli Yarbay Talat TURHAN, Tercüman gazetesini “Kontrgerilla”nın yandaşı olmakla suçladı.
— Yazar Nazlı ILICAK’ın da “12 MART 1971 Cuntaları” adlı seri yazılarıyla, tamamen Ziverbey Köşkü işkencecilerini savunduğunu belirten TURHAN, “Bu yazılarda işkence ile alınan, fakat mahkemeye getirilmeyen ifadelerin ortaya çıktığını” söyledi.
Özel Harp Dairesi, “Kontrgerilla” Seferberlik tetkik kurulu, Özel Savaş Grupları, faili meçhul cinayetler, sabotajlar, katliamlar… Bütün bunlar, son günlerde TÜRKİYE’nin gündemini işgal eden, hayretler uyandıran terimler… Ve yine bunlar TÜRKİYE’nin şimdiye kadar pek bilmediği, ne işe yaradıklarına akıl sır erdiremediği şeyler.
Şimdi artık TÜRKİYE gündeminde cevabı verilemeyen cevabının olup olmadığı dahi bilinemeyen birçok soru var… Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN’nın bu soruların cevaplarının ne olabileceği mevzuunda enteresan görüşleri var.
TÜRKİYE’nin gündeminin dış kaynaklı olarak belirlendiğini usturuplu bir şekilde söyleyen Talat TURHAN, “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü” sorgulamalarından sonra ortaya çıkan “Kontrgerilla” tartışmalarında Tercüman ve Son Havadis gazetelerinin bu teşkilata savunduğunu belirtti.
Tercüman Gazetesi yazarı Nazlı ILICAK’ın da “Kontrgerilla”cılarla çok yakın ilişkilerinin olduğunun ortaya çıktığını söyleyen TURHAN, bunun en bariz delili olarak da İlhan SELÇUK’un mahkemeye arz edilmeyen ifadelerinin yıllar sonra Nazlı ILICAK tarafından yayınlanmasını gösterdi. İlhan SELÇUK “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”de işkence ile alınan ifadesinde akrostişli olarak; “İşkence altındayım, zincire vuruluyorum” diye yazıyor. Bu ifadenin Nazlı ILICAK tarafından da fark edilmeden yayınlandığını görünce İlhan SELÇUK “Ziverbey Köşkü” adlı kitabını yazıyor.
Milli İstihbarat Teşkilatının ABD’nin tesirinde ve çoğu kez emrinde olduğunu TÜRKİYE’de ilk kez ortaya koyanlardan biri olduğunu söyleyen TURHAN, istihbarat teşkilâtlarının Milli olması gerektiğini söylüyor… Rahatsız olmasına rağmen sorularımıza itinayla cevap veren Talat TURHAN’la yaptığımız görüşmemize dün kaldığımız yerden devam ediyoruz;
—Tahir AKA: TÜRKİYE’nin gündemi dışarıdan çeşitli şekillerde değişik çevreler tarafından tespit ediliyor. Yani, TÜRKİYE’nin gündemi tamamen dış kaynaklı diyebilir miyiz?
—Talat TURHAN:Şimdi, Hikmet ÖZDEMİR bir kitap yazdı… Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce… O kitapta karar mekanizması ile ilgili bir şema koyuyor. Yani bir devlette karar mekanizması nasıl çalışır? Bu mekanizmayı çok iyi kavramak lazım, acaba gerçekten devleti, yani böyle yarı müstemleke konumuna düşmüş bir yerde, ülkeyi acaba gerçekten görünürdeki iktidarlar mı idare ediyor, yoksa görünmeyen güçler mi idare ediyor? Şimdi bütün bu olaylara baktığımız vakit bir karanlık güç edebiyatı var TÜRKİYE’de… Bir görünmeyen gücün varlığını herkes söylüyor, fakat o gücün ne olduğunu hiç kimse ortaya koyamıyor? Burada, biz de rahatlıkla bu tür iktidarlar görünmeyen güçlerin kontrolü altında diyebiliriz.
—Tahir AKA: Kimdir bu görünmeyen güçler?
—Talat TURHAN:Bu güçler İstihbarat örgütleridir. Eğer bu güç iktidarları doğru bilgilerle donatırsa iktidarların alacakları kararlar da doğru ve sağlıklı olur. Ama eğer bu güçler bir yabancı istihbarat örgütünün etkisi altına girmişlerse, o zaman o güçler zaten iktidarları o yabancı istihbarat örgütünün doğruları istikametinde enforme ederler. Kaldı ki az gelişmiş ülkelerde iktidarları kendi yapısına uyarlı bir hale getirmek için de çok yoğun bir çaba gösteriyor o dış güçler… Şimdi bir yandan iktidarlar dış güçlerin isteklerine uygun bir şekilde oluşturuluyor, bir yandan da İktidarları enforme eden istihbaratın dış güçlerin etkisi altında olduğunu düşündüğümüzde bütün kararlar o dışgüçlerin istekleri doğrultusunda alınıyor. Şimdi bu pratikte nasıl oluyor? Bir yanda Milli Güvenlik Kurulu, bir yanda Milli İstihbarat Koordinasyon Merkezi var. Bunlar bir araya geliyorlar. Bu iki kurulda oluşan kararlar Başbakana yansıyor. Yani Başbakana benimsetiliyor bu kararlar. Ondan sonra Başbakan geliyor, grubunu çağırıyor, “Şu konuda bir yasa teklifi yapmamız lazım” diyor. Ona benimsetiliyor, ondan sonra da yasaya dönüşüyor. Demek ki mekanizma böyle çalışıyor… Bu yapılanmayı eğer dış güçler etkisi altına almışsa, yönlendiriyorsa ki, Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu zaten bütün istihbaratçıların bir araya gelmesinden meydana gelen Başbakanın, MİT müsteşarının bulunduğu bir kurul. O kurula dış güçler tesir etmişse, direkt veya endirekt, o zaman o ülkenin kararları dış güçlerin çıkarları doğrultusunda alınıyor diyebiliriz.”
—Tahir AKA: Uğur MUMCU’nun tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani önceden gayet bu mesele tartışılsın, konuşulsun derken, aradan beş altı gün geçtikten sonra, Bu konuda “havanda su dövme, hayali teoriler” vb. gibi ifadeler kullandı…
—Talat TURHAN:Bilemiyorum tabi… Her gazetenin bu olaya karşı bir tavrı var… Yalnız Cumhuriyet gazetesi bu olayı bırakmış değil Bugün de (22 KASIM 1990) İlhan SELÇUK yazı yazıyor… Cumhuriyet gazetesinin tavrına bakmak lazım… Ama bir de bazı basın organları var ki bunu es geçiyor. Birkaç makale dışında bir Hürriyet gazetesi, sonra Günaydın’da da bir kaç haber var. Tercüman gazetesi es geçiyor, Türkiye gazetesi es geçiyor… Şimdi bakmak lazım niye es geçiyorlar? Bana göre es geçenlerin tavrı, İktidar tavrıyla birbirine paralel. Çünkü iktidar da böyle bir şeyin ortaya çıkmasını istemiyor, şimdi basının bir kesimi de istemiyor. İnkâr ediyorlar… O konuya girmek istemiyorum. O konunun deşilmesini istemiyorum. Tabi burada Tercüman’la Son Havadisin çok değişik bir konumu var Tercüman ve Son Havadis gazetesi arşivleri karıştırdığınız vakit göreceksiniz ki sürekli “Kontrgerilla”nın yandaşı olmuş durumdalar! O dönemde… Faik TÜRÜN‘ün desteğinde ve “Kontrgerilla”nın yandaşı olmuşlardır. Daha geçenlerde adından çok sık söz edilen, halka zulüm yapmak önerisinde bulunan Eski Özel Harp Dairesi Başkanı Tümgeneral E. Cihat AKYOL görüşlerine uzun süre Tercüman gazetesinde yer verdiler.
Tercüman gazetesi Faik TÜRÜN‘e de yer verdi… Cihat AKYOL hiç bir şey söylemedi bu konuda. Bakın (Talat TURHAN bu yazıları topladığı dosyasından okuyor) “Emekli Tümgeneral Cihat Akyol anlatıyor. Kontrgerilla, Hatıralar ve Bir Kampanyanın iç Yüzü”. Servet KABAKLI, Tercüman 6 OCAK–12 ŞUBAT 1986.
Aslında Tümgeneral (E.) Cihat AKYOL 1986 yılında, kendisini savunmak için “Kontrgerilla” adıyla bir kitap yazdı. Ancak kitapta hiçbir şey bulamadım. Sadece savunma psikolojisi var.
Bunun gibi Eski İSTANBUL Sıkı Yönetim Komutanı Orgeneral Faik TÜRÜN’e de yer verdi Tercüman gazetesi. Tercüman gazetesi ile Son Havadis’in konumu bu. O zaman anılan gazetelerde Sıkıyönetim ve İstihbarat örgütleri arasında yakınlık söz konusu. Kaldı ki, bunu başka yerde bir daha söyledim. Nazlı ILICAK da bu konuda “12 MART Cuntaları” adlı seri yazılarıyla tamamen “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”nün İşkencecilerini savundu. Yazı dizisi 12 MART 1986 günü başlamış Tercüman’da ve 17 NİSAN 1986’ya kadar devam etmiş. Aradan bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen Nazlı ILICAK, işkencecilerin savunmasını yüklendiği görülüyor. Bu yazıları kitap haline de getirdi. Buraya baktığımız vakit “Kontrgerilla Köşkünde” işkencecilerin zorla aldığı fakat mahkemeye getirmediği ifadeler ilk kez yayınlandı. O zaman otomatik olarak “Kontrgerilla”yla Tercüman Gazetesi arasında bir İrtibat var olduğunu düşünebiliriz. Bu savımız bir varsayım değil.
Nitekim İlhan SELÇUK bunun farkına vardı. Yani, mahkemeye intikal etmemiş ifadesinin aradan üç dört yıl geçtikten sonra bir gazetede yayınlandığının farkına vardı. Bunun üzerine “Ziverbey Köşkü” kitabını yazdı. Orada akrostişli olarak “işkence altındayım” diye el yazısı ile yazmış olduğu ifade bu gazetede yayınlanınca bakın dedi, “Ben işkence altında olduğumu İspatlamak için bu ifadeyi yazmıştım, şimdi ortaya çıktı” dedi.
Yani demek ki, bazı gazetelerin işkencecilerle yandaş olması söz konusu, yandaş olduğu için de o konuyu es geçmesi doğal. İlhan SELÇUK bugün aynı konuyu işlemeye devam ediyor.