Bomba Davası Savunma-2
Bomba Davası Savunma-2
İkinci Basım TEMMUZ 1986
KASTAŞ Yayınları
ÖNSÖZ
Okumakta olduğunuz kitap 1 nci basımı Ocak-1986’da yayınlanan ‘’Bomba Davası Savunma-1’’ adlı yapıtın devamıdır.
Tüm savunmam ekleriyle birlikte 10 klasör ve 5000 sahifeden oluşmaktadır. Savunmamın dökümü (fihristi) 1’nci kitabın 234 ve 235’nci sahifelerinde sunulmuştur.
Anılan sahifede2’nci klasör, 1’nci kısım olarak gösterilen ‘’Hazırlık Soruşturmasının eleştirisi ve ekleri’’ olduğu gibi sadece dili sadeleştirilerek bu yapıta alınmıştır.
Savunmam 1’nci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı neznindeki 2 numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinde 3-14 Kasım 1975 tarihleri arasında beş duruşma günü sözlü olarak özetlenerek mahkeme önünde yapılmış, daha sonra da yazılı olarak verilmiştir.
Olağan dışı ve yasa tanımaz bir uygulamaya yasal bir tepki olarak nitelendirilebilecek olan bu yapıt gerek sahife adedi gerekse mahkemeye sunulma süresi bakımından bir rekor sayılabilecek örnek oluşturduğu kanısındayım.
Birinci yapıtımın Önsöz’ünde beni yıllar sonra böyle bir girişime nedenleri açıklamış bulunuyorum. Bu nedenlerden biri de 1973 yılında Mahkemedeki sorgumla başlayan ve 1975 yılında Savunmamla sürdürülen bu yasal kavga da öne sürdüğüm savların bugün bile güncelliğini yitirmemiş olmasıdır.
Kuşkusuz toplumumuzu derinden yer alan, kişi hak ve özgürlüklerine ilişkin sorunların ortadan kalkmasını gönülden istedik. Ama ne var ki işkence başta olmak üzere, Ceza ve Tutukevlerindeki yasadışı uygulamalar, Güvenlik Kuvveleri ve Yargıya ilişkin sorunlar, bugün de Türkiye’nin hatta batınında gündeminde bulunmaktadır.
Bu bakımdan dünü bugüne bağlamak için yüzlerce kaynaktan yararlanılarak yapıta yeni kaynakça ve tamamlayıcı açıklamalar koyulma gereği duyulmuştur.
Aradan 10 yılı aşkın bir zaman geçmiş olmasına karşın, dün öne sürdüğümüz, gerçekliğini belgelerle kanıtladığımız savlar karşısında görevlerini yerine getirme gücünden yetersiz iktidarlar, bugün de benzer sorunların da sonuçları olarak tarihin sanık sandalyesine oturmuş bulunmaktadır.
Birbirini izleyen anılar dizisi ve sonuçta yayınladığımız birinci yapıt 1980’li yıllardan bu yana unutulmuş bulunan 12 Mart 1971 Muhtırasal Darbesini gündeme getirdi. Bu nedenle de 12 Mart 12 Mart 1986’dan bu yana basınımızın büyük bir bölümü konuya yer ayırmak gereksinimini duydular. Bu oluşumun içerisinde bazı yayın organları ise, dün birlikte çalıştıkları kişilerin korku ve kuşkularını azaltmak için onlara sütunlarını açtılar. Kamuoyunun niteliklerini yakından tanıdığı bu kişilerin ilkel mantığı ile kuşkusuz gerçeklerin örtbas edilmesi imkansızdı. Böyle olduğu içinde dün onlarla birlikte tertiplerden haberleri olan basın organları bu birlikteliği yansıtmak için, 12 Mart döneminden bu yana ellerinde bulunan hukuksal niteliği bulunmayan Kontr Gerilla örgütü ve Emniyet ifadelerini yayınlamak gereksinimi duyarken, polisiye romanlarda bile benzerine rastlanılmayacak Posta hikayeleri uydurdular.
Yapıtı okuduğunuzda göreceğiniz gibi bizler 13 yıl önce bugün yayınlanan, çoğu, işkenceyle elde edilen ikrarların Mahkemeye getirilmesi için sürekli çaba sarf etmiş bulunmaktayız. Yasal olan ve tüm yetilerini zorlayan ve bağlayan bu uğraşımızın önde gelen nedeni gerçeklerin ortaya çıkması ve adaletin sağlanmasını kolaylaştırmak idi. O gün buna cesaret edemeyenlerin bugün yasal hiçbir değeri bulunmayan ve mahkeme kararıyla çelişe bu belgeleri yayınlamalarının amacı karşı devrimci niteliklerden kaynaklanmaktadır.
Birinci yapıtımın önsözünde şöyle yazıyordum;
‘’12 Mart en önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirilmelidir. O dönemde halkın sosyal uyanış ve bilinçlendirilmesinden tedirgin olan dış egemen güçler, onların yerli işbirlikçileri ve işbirlikçilerine maşalık yapan işkencecilerin tümü, Amerika’da özel yetiştirilmiş ve yurt çapında Teknik Sorgulama denilen yöntemi uygulayarak sistematik işkence dönemini başlatmışlardır. Bu kadarı ile de kalmayıp açıkladıkları gibi (Sahte Operasyon)’larla Devlet Terörü düzenleyip tüm güçleriyle halkın sosyal uyanışını engellemek için tertiplere girişmişlerdir.’’
Benim yıllardan bu yana öne sürdüğüm Teknik sorgulama = işkence formülü bugün kabul edilmiş görülmektedir. Nitekim Emin Çölaşan’ın 16 Nisan 1986 günkü Hürriyet Gazetesi’nde bir polis şefiyle yaptığı Pazar sohbetinde, Polis şefi;
‘’İşkence yok, Teknik Sorgulama var’’ diyerek bu yalın gerçeği doğrulamış bulunmaktadır.
Polis şefi ‘’Teknik Sorgulama’’ dan, Cihat Akyol ‘’Haksız muamele ve sahte operasyondan’’ söz ediyor ve de 12 Mart sonrası işkence, Zulüm egemen oluyor. Sahte operasyonlarla, sahte davalar düzenleniyor. –Sabotaj Davası gibi- tüm bunlar bir rastlantı mıdır? Elbette hayır.
Gerek yapıtın oluşumunda katkıda bulunanlara ve gerekse öneri ve ilgilileriyle beni onurlandıranlara, değerli yazarlarımıza ve tüm okurlarımıza içten teşekkür ve saygılarımı sunarken, çocuklarımızın özlemleri yanında halkımızın da tüm özlemlerinin gerçekleşeceği bir düzene erişmemizi diliyorum.
Talat Turhan
23 Nisan 1986