Bir gün alıp götürdüler… / Mehmed Kemal
Bir gün alıp götürdüler…
Mehmed Kemal
Bir kitap mıydı, yoksa bir ateş mi? Yapraklarını çevirdikçe gözlerim, elim yanıyordu. Bir lav parçasına değiyordum sanki… Üstünde “Cezaevi… Cezaevi…” yazıyordu. Kitabı yazarı: Neyyire Özkan!..
Her ülkede olduğu gibi bizde de hapishaneler ve hapishane edebiyatı vardı. Ama 12 Mart ve 12 Eylül hapishaneleri edebiyata ve tarihe özel bir biçimde geçecektir. Sanırım verilen örneklerle insanlık çok şeyler yitirmiştir. İnsanın insanlığını yitirmesi tarihin vahşet dönemine rastlar.
Anneler, babalar, bacılar, kardeşler, kocalar, karılar, yakınlar, uzaklar… Kimler varsa bu hapishanelerde yatanlarla birlikte yatıyorlar, onların çektiklerini yaşıyorlar. Adım açık seçik koymuştu yazar: “1980–1986 Türkiye Cezaevlerinden Kesitler…” Sadece kesit demek, her şeyi anlatmış olabilir miydi? Bu kesit değil bir kazandı, bir işkence kazanı kaynatılıyordu…
İlkede işkence var mı, yok mu? Artık tartışılamazdı. ‘Ne olur birazcık işkence varsa!’ sözleri geçersizdir.
Kitabı alıp okursanız, bunca olayın yalan olabileceği aklınızın köşesine yer edemez. En incelmiş işkence yöntemleri öğrenildikten, işkenceciler özenli bir eğitimden geçirildikten sonra girilmiştir olaylara…
Cezaevi… Cezaevi kitabını, Reha İsvan’ın Bir Ses’ini bir kıyıya koyalım… Celil Gürkan’ın, Talat Turhan’ın kitapları için ne buyrulacaktır! Biri ordu içinde sevilen, sayılan bir general, öteki sevilen, değer verilen bir yarbay… Ziverbey’deki işkence köşkünü anlatıyorlar… Başkaları da anlatıyor… Ama bir asker, öteki askerlere, askerlerin anlayacağı bir dille anlatıyor… Daha nasıl anlatsın?
Talat Turhan’ın yazdığı ‘Bomba Davası’ adlı kitabın ikinci cildi olan ‘İşkence’ bölümünden kimi satırları alacağım:
“… Bir zincir getirildi. Bu zincir 3 mm. kalınlığında ve 3 cm.lik birbirine geçen 18 halkadan oluşmuştu. Tüm uzunluğu 45 cm kadardı. Bu zincir baklalarının birbirine geçmesinden yapılmıştı. Zincir, 8 yapılarak bileklerime sarıldı ve iki bilek arasına bir kilit vuruldu. Normal büyüklükteki bir asma kilitti bu. Markasını bulamadım. Katmer katmer maden parçalarından yapılmıştı.(…) Yatağa yatmam istendi. Daha sonra bu yatağın pek konforlu olduğunu anlayacaktım. Yattığımda yeni bir zincir getirildi. Bu zincir ellerimdekilerle aynı cinsten idi. Uzunluğu 105 cm. kadar gelirdi. Bir ucu somyanın demirine takıldı ve eldeki gibi ve biraz daha büyük bir asma kilide bağlandı. Kilidin öteki ucu sol ayağıma dolanıyordu. Dolanan kısım 30 cm. kadardı. Ayaktaki kilidin numarası 49’du. Böylece ikinci işkence aracım görmüş oldum. Bilekleri birbirine bağlayan zincir, zincirleri birbirine bağlayan 18 no’lu kilit ve ayağa bağlanan pranga.”
Celil Gürkan da, İlhan Selçuk da, İlhami Soysal da Ziverbey’i böyle anlatıyordu. Hepsi mi yalan söylüyordu? (…)6