1
Dizi Yazı

Bizim Gazete 21 EKİM 1996

Bizim Gazete 21 EKİM 1996

Yüzbaşı Henry KISSINGER -1-

Talat TURHAN

13–14 KASIM’da İSTANBUL’da gerçekleşecek kongrenin baş konuğu Kissinger, “Siyasette kirlenme ile Kaliteli Politikacı Konusunda bir konferans verecek. Bu kişiyi böylesine bir imajla halkımıza yeniden sunanlara ve kamuoyuna Kissinger’in içyüzünü yansıtmayı bir görev saydım.

— KISSINGER yaşamı boyunca yeraltındaki hükümet içinde amacım KISSINGER’in kişiliğinde ABD Emperyalizminin içyüzünü yeniden gözler önüne sermektir. NIXON – KISSINGER ikilisinin iktidar olduğu dönemde ABD emperyalizminin çirkin yüzü sayısız örneklerle ortaya çıkmıştır

TÜRKİYE Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile Ka­lite Derneğinin (KALDER) ortakla­şa düzenledikleri Kalite Kongresi 13–14 Kasım günlerinde İstanbul’da gerçek­leştirilecektir. Anılan kongre­nin baş konuğu Kissinger ‘Si­yasette Kirlenme ile Kaliteli Politikacı’ konusunda bir kon­ferans verip, karşılığında 50 bin dolar ücret alacaktır. (1)

Bu kişiyi böylesine bir imaj­la halkımıza yeniden sunanlar ya O’nun geçmişindeki olum­suzluklarından ya habersizdirler ya da eylem birliği içindedirler diye düşünmekteyim.

Kongre’den haberdar ol­duğum günden (18 EYLÜL) iti­baren yoğun bir çalışma içine girerek KISSINGER’in içyüzünü kamuoyuna yansıtmayı bir gö­rev saydım ve bu amaçla 12 EKİM 1966 günü Gazeteciler Cemi­yeti, Basın Müzesi Konferans Salonu’nda belgesel açıklama­larında bulundum. Amacım, 13 EKİM’den 13 KASIM’a kadar geçen süre içerisinde tüm de­mokratik kitle örgütlerini bir karşı kampanyaya dönüştür­mek ve Kissinger’in kişiliğin­de ABD Emperyalizminin iç­yüzünü yeniden gözler önüne sermektir…

Bilindiği gibi Dünya’nın ilk kurtuluş savaşını yapan Musta­fa Kemal’in önde gelen şiarı Tam Bağımsızlık, Anti Emperyalizm, Anti Kapitalizm’dir. 1950’den günümüze kadar geçen 46 yıllık sürede TÜRKİYE’yi ‘Küçük AMERİKA yapma özlemi içinde olanlar, anılan il­keleri tüketmişlerdir. 12’li darbeler bu süreci hızlandırmıştır.

Bu kadarı ile de yetinmeyip başta Devletçilik olmak üzere ATATÜRK İlkelerini sadece Laikliğe indirmeyi başarmışlardır. Atatürk’e karşı olan çevreler, farklı nedenlerle Anti-Laik bir tavrı benimsediğinden, Laik-Anti Laik çelişkisi bütün hızıyla tırmanmakta ve karanlık bir geleceğe ülkemizi sürüklemek­tedir.

Kemalizm ve ATATÜRK ilkele­ri ABD emperyalizmine bütü­nüyle ters geldiği gibi “Maz­lum Uluslar” için de kötü ör­nek oluşturduğundan, ABD iş­birlikçisi iktidarlar kullanılarak ortadan kaldırılmıştır.

NIXON – KISSINGER (2) ikilisi­nin iktidar olduğu dönemde ABD emperyalizminin çirkin yüzü sayısız örneklerle ortaya çıkmıştır;

Bugün ABD’de iki hükü­met var, biri görünen, diğeri görünmeyen. Birinci hükümet, yurttaşların gazeteler­den, çocukların yurttaşlık bilgisi kitaplarından öğrendikleri hükümettir, ikincisi ise, soğuk savaşta ABD’nin Politikasını yürüten birbiri içine geçmiş, gizli mekaniz­madır. Bu ikincisi, istihbarat toplar, casusluk yapar ve bütün dünyada gizli harekât planlar ve bunları uygular.

“Görünmeyen hükümet, resmi bir kuruluş değildir. Bu, görünen hükümetin bir­çok kısımlarından alınarak bir araya getirilmiş bireyler­den ve örgütlerden kurulu dağınık ve şekilsiz bir toplu­luktur. Merkezi Haber alma Örgütü bu topluluğun kalbi olmakla birlikte, görünme­yen hükümet, Sadece CIA’dan ibaret değildir. İs­tihbarat ailesi diye bilinen dokuz örgütle de (Milli Gü­venlik Kurulu, Savunma Ha­ber alma Örgütü, Milli Gü­venlik Örgütü, Kara Kuvvet­leri İstihbaratı, Deniz Kuv­vetleri İstihbaratı, Hava Kuvvetleri İstihbaratı, Dışiş­leri Bakanlığı Haber alma ve Araştırma Bürosu, Atom Enerjisi Komisyonu, Federal Araştırma Bürosu sınırlı de­ğildir.

Görünmeyen hükümet, görünüşte diğer hükümetin normal kısımlarıymış gibi gelen birçok birim, örgüt ve bireyleri de içine alır. Dıştan özel gibi görünen ticaret şirketleri, ya da kurumlan, gö­rünmeyen hükümetin birer organı olabilir. Bir bakıma yeni yeni farkına varılan ger­çek şudur ki, bu görünmeyen hükümet 190 milyon Amerikalının hayatına şekil verir. Barış, Savaş gibi ana karar­lar halkoyunun bilgisi dışında alınmaktadır”. (3)

KISSINGER ABD’deki yaşamı­na bu ikinci hükümetin en seç­kin bir temsilcisi olarak başla­mış olup Nixinger döneminde de 40’lar Komitesi Başkanı sı­fatıyla (CIA dahil bütün istih­barat örgütleri bu komitenin denetimindeydi) devlet ada­mlarına cinayet, başka ülkele­rin seçimlerine müdahale, dar­be düzenleme vb. gibi Gizli Operasyon kararları aldırmıştır. Göz ardı etmememiz gereken gerçek;

“12 MART 1971 darbesin­de de CIA vardır ve bu dönem­de KISSINGER 40’lar Komitesi başkanıdır”.

KIISINGER yaşamı boyunca yeraltındaki hükümet içinde bulunduğu halde yerüstü hükü­metin seçkin bir temsilcisi ola­rak görünmeyi becermiş bir ki­şidir. Bu becerisi, O’nun istih­baratçı, Özel Savaşçı yanından gelmektedir.

Şimdi KISSINGER’in özgeçmi­şine bakarak bu yanına göz atalım: KISSINGER, 1923 yılında ALMANYA’da Yahudi kökenli bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Gençliğinde hortlayan ırkçılık ve nazizmle tanıştı. Babasının önsezisi sonucu 1938 yılında ailece ABD’ye göçtüler. 1943 ‘e kadar geçen süre içinde muharecetin tüm sıkıntılarını yaşadı. Bu süreçte annesi aşçı­lık yaparak ailenin geçimini sağladı. Delikanlılık dönemine (15–20 yaş) denk gelen bu dö­nemdeki parasal güçlükleri hiç unutmadı. ABD istihbarat, ör­gütleri muhacirlerle çok ilgili­dir. Bu ilgi sonucu Kissinger, geleceğin “süper yıldızı” olarak vatandaşlık hakkı alır almaz is­tihbarat camiasına katılıp gö­rünmeyen hükümet içinde seç­kin görevlere getirildi (4)

KISINGER 1943 yılında 20 yaşında iken askere alınmış ve ABD ordusu karşı casusluk bö­lümünde görevlendirilmiştir. 1943 yılında O’nu GÜRCİSTAN’da “Camp Gordon’da” gör­mekteyiz. Görevi, Alman esir­lerini sorgulamaktır. Bu tür sorgulamaya Teknik Sorgula­ma denilmekte, genellikle iş­kenceye başvurulmaktadır. ABD, hegemonyası altına aldı­ğı tüm ülkelere bu yöntemleri öğretmiş ve AID kanalıyla İşkence Aletleri ihraç etmiştir. Bu konulara ilişkin ayrıntılar yapıtlarımda verilmektedir. İşin ilginç yanı çok yönlü ve tehlikeli bir istihbarat örgütü olan AID bir bankanın ortağıdır(*) ve bu banka TÜRKİYE’nin “Küçük AMERİKA”ya dönüştü­rülme sürecinden bu yana sağ­ladığı kredi desteğiyle işbirlik­çi ticaret ve sanayi kesimi oluşturmuş ve bu kesimin çı­karları ABD çıkarlarına koşut olduğu için gerektiğinde para­nın korkunç gücünden yararla­narak politikaya yön vermeye kalkışmaktadırlar. Böyle bir ortamda doğal olarak demok­rasi söylevi havada kalmakta­dır…

Nelson A ROCKEFELLER Baş­kan EISENHOWER’a yazdığı mek­tupta;

“ABD ile işbirliğine hazır yer­li işadamlarına yardımı artır­mak ve böylece bu işadamları­nın ilgili ülkenin ekonomisin­de kilit noktaları ele geçirme­leri, buna dayanarak politik etkilerinin artması sağlanma­lıdır” diye yazmaktadır”.

(“Olta­daki Balık” M. Emin DEĞER)

Bu anlayış EISENHOWER’den bu yana egemen kılınmış ve iş­birlikçi kapitalistler yetiştiril­miş ve bu kişiler de ülke dü­zenlerine egemen olma çabası içine girmişlerdir. Oluşturulan bu sisteme, Enternasyonal Ka­pitalizm denilebilir. Fakat emperyalist ülkeler Yeni Dünya Düzeni söylemiyle dünyaya yutturup hegemanyolarını pe­kiştirmek istemektedir.

Bu durumda Demokrasi an­lamını yitirmekte “Buinisesesokrasi”ye dönüşmektedir. Pi­yasa Ekonomisi sözleri, Dünya ve ülke çapında (Zengini daha zengin, fakiri daha fakir) yap­mayı amaçlayan ifade olup, Atatürk’ün Devletçilik ilkesinin tam karşıtıdır diye düşünü­yoru

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....

anlaşmalı boşanma

anlaşmalı boşanma