Cumhuriyet 17.11.1993
Cumhuriyet 17 Kasım 1993
Profesyonel Askerden Polise
1990 yılında imzalanan AKKA (Avrupa Konvansiyonel Kuvvet İndirimi Anlaşması)’na göre MERSİN Limanından 39. paralelin güneyinde kalan bölge indirim kapsamı dışında bırakılmak koşuluyla Türk Silahlı Kuvvetleri için saptanan tavan 530.000 kişidir. Reorganizasyon ve Modernizasyon çalışmaları kapsamı içerisinde dünyadaki değişim ve gelişim göz önüne alınarak Kara Kuvvetlerinde (1)
—Ordu ve Kolordu Karargâhları aynen korunacak,
— Piyade Tümeni 1 ‘e indirilerek, -Piyade Tugay sayısı 13’e,
— Zırhlı Tugay sayısı 14’e,
— Komando Tugayı sayısı ise 44’e çıkarıldı.
Toplamı 71 Tugaydan oluşacak Kara Kuvvetleri’nde 27 piyade ve zırhlı tugaya karşılık 44 komando tugayı bulunacaktır. Bu durumda Kara Kuvvetleri’nin yaklaşık üçte ikisinin Komando Birlikleri’nden oluştuğunu söyleyebiliriz. Yayımlanan dizi yazı ve yapıtlarımda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere Komando Birlikleri, Özel Savaş’ın yerüstü birliği sayılmaktadır. Özel savaş ise “Soğuk Savaşın ürünü olarak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada yaygın uygulama alanı bulmuş ve teoride Paris Şartı ile 1990 yılında son bulmuştur. Dünyada “Soğuk Savaş”ın bittiğinin var sayıldığı bir dönemde, ülkemizde Kara Kuvvetleri’nin komando ağırlıklı yapılması çelişik görülebilir…
FM 31–16 simgeli “Counter Guerrilla Operations” (**) adlı ABD resmi talimnamesinde bir komando tugayının kuruluş şeması verilmektedir. Komando birlikleri adı geçen ABD talimatnamesinde de açıklandığı gibi Gerilla Muharebesi yapacak düşmana karşı, Kontrgerilla Muharebesi yapacak şekilde düzenlenmektedir. Reorganizasyonu engelleyen unsurların en başında “tehdit değerlendirmesi” gelmektedir. Bu durumda Türk Kara Kuvvetleri’nin gelecekte ağırlıklı olarak, gerilla muharebesi yapacak olası bir düşmana karşı yapılandığı söylenebilir. (***)
Genel Kurmay Başkanlığı’nda yapılan bir “Öz sunuşta” (2) Harekât Başkanı’nca Özel Harp Dairesi’nin (****) Güneydoğu Anadolu’da kullanıldığı açıklanmıştır. Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı yeraltı ve yerüstü unsurları gerillaya karşı kontrgerilla muharebesi yapmak üzere yetiştirilirler. Bu amaçla kurulmuş ve eğitilmiş güçler yeterli görülmemiş olmalı ki jandarma birliklerine ek olarak Polis Özel Timleri kurulmuş ve Koruculuk Sistemi devreye konularak Güneydoğu’daki olayların önlenmesi denenmiştir. Yıllardan bu yana alınan ekletik tedbirlerle sonuç alınamadığı için de bu kez yeni bir yapılanmaya gitmek gereği duyulmuş ve Polis Özel Timleri’nin arttırılması kararı alınmıştır. Bazı durumlarda deneme yanılma yöntemi yararlı olabilir. Ancak on yıldan beri oluk gibi vatan evladının kanı aktığı bu olayda değil… Tanıdaki yanılgı yıllarca sürmüştür. “Bir Avuç Eşkıya” edebiyatı ile Deve Kuşu Politikası güdenler 50 kişilik karakola 500 kişi saldırınca ancak gerçekleri algılayabilmiştir. Tüm ülke sathında ve bölgede istihbaratın yeterli olmadığı yetkililerce kabul edilmektedir. Emir komuta beraberliği ve örgütlenmedeki sadelik prensipleri sağlanmamış ve baskında inisiyatif ele geçirilmemiştir… İktidarların öngörü eksikliğinden kaynaklanan tarihsel suç göz ardı edilmemelidir… Kara Kuvvetleri’nin yeniden yapılanması çerçevesinde modernizasyon gerekleri de düşünülerek 1986 yılında “Uzman Erbaş” yasası çıkartılmıştır. (3) ilk kademede: Kara Kuvvetleri’ne: 21.031, Deniz Kuvvetleri’ne: 31, Hava Kuvvetleri’ne: 143, Jandarma Genel Komutanlığı’na: 14.709 = 35.914kişilik Uzman Erbaş kadrosu verilmiştir. Bu miktarın zamanla 81.523 kişiye çıkarılması öngörülmüştür. 5 yıllık uygulama sonucunda: Kara Kuvvetleri’ne: 206, Deniz Kuvvetleri’ne: 16, Hava Kuvvetleri’ne: 35, Jandarma Genel Komutanlığı’na: 6.217 = 6.774 uzman erbaş alınmıştır. Kadroları doldurma oranı yaklaşık: Kara kuvvetinde: % 1, Jandarmada: % 50’dir. Uzman erbaşlara 1992 rakamlarına göre aynı derecedeki devlet memurunun çok üzerinde maaş verilip olanaklar sağlanmış olmasına karşın, yukarıda açıklıkla görüldüğü gibi yeterli başvuru olmamıştır. TEMMUZ/1993 ayı içerisinde iktidar yeni olanaklar sağlayarak uzman erbaşlığı özendirme kararlan almıştır. Bu kişilere emeklilik, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve lojman gibi yeni haklar tanınmıştır. Asgari ücretin olabildiğince düşük tutulduğu, işsizliğin kol gezdiği bir ülkede, parayla asker bulmakta güçlük çekilmesinin nedenleri siyasi partilerimizce tüm boyutlarıyla araştırılmaktadır… Bir gazetede “Teröre Karşı Özel Güç” (4) başlığı altında TBMM Başkanlığı’na verilen yasa önerisi yayımlandıktan çok kısa bir zaman sonra, benzeri doğrultuda kararlar alınmış ve askerliğini komando olarak yapıp terhis olan erler parasal özendirilerek Polis Özel Timleri’nin çoğaltılması öngörülmüştür. Ya bu girişimlerde beklenen sonuç alınamazsa, bir başka yapılanma için ülke ekonomisinde dayanma gücü kalacak mıdır? Aslında, “MHP, devlete yardımcı olmak” anlayışını terk etmemiş görünmektedir. Şimdi de bu girişime destek vererek kendisine ilerisi için militan güç yetiştirme sevdası içinde olaya sıcak bakmaktadır. (5),(6) “Cumhuriyeti korumak ve kollamak” amacıyla kurulmuş örgütler dururken bir parti PKK’yı nasıl kazıyacaktır? Adı geçen parti sempatizanı eski-yeni 5000’e yakın militanın bu güce katılmaya çalıştığı gazeteler manşet olan haberler arasındadır. Geçmişte ülkeyi bir kan gölüne çevirdiği gerçeği herkesçe kabul edilenlerin bu çabalarının doğurabileceği sonuçlan, Orta ve Güney AMERİKA ülkelerinde olup bitenleri uzaktan izleyenler bile kolayca algılamakta ve dehşete düşmektedirler. Böylesi özel kimliğe sahip birliklerin faaliyetleri sonucu ülkemizde yaşayan insanların artık bir daha kardeşçe ve birlikte yaşama olanağının da kalmayacağını vurgulamak isterim. Tüm kişi ve kuruluşların bu konuda duyarlı olmaları gerekmektedir. Tarihsel örneklerinde de görüldüğü gibi, bu tür “özel kuruluşları” kurmak kolay, ortadan kaldırmak olağanüstü güçtür. Hâlâ politik çıkar içinde olanlara fırsat verilmemelidir. Bölgede on yıldır süregelen olaylar “Bir Avuç Eşkıya” ya da “Teröristlikle” tanımlanması kanımızca en büyük yanılgıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri zaman zaman sınır dışı ve sınır içi olmak üzere Kara ve Hava müşterek harekât düzenlemektedir. Bir avuç eşkıyaya müşterek harekât düzenlenmez… Kim ne derse desin bölgede sosyal, politik, ekonomik ve askeri amacı bulunan, tüm dünyada örgütlü çok boyutlu ve çok uluslu bir gerilla savaşı sürmektedir… Savaş, aşama aşama üçüncü safhasına gelmiş gibi görünmektedir. “Gerilla’ya” karşı Kontrgerilla Savaşı verilir. Bu amaçla kurulmuş birliklerin bölgede bulunduğu yetkililerce açıklanmıştır. Gayri nizami harp diye de tanımlanan bu savaş türü özel birliklerle yani askerlerle yapılır, diğer güçlerin askere yardımcı olması düşünülebilir. “Dere geçerken at değiştirilmez” diye bir atasözümüzü anımsıyorum. Bu espri içinde bir yandan Genel. Kurmay Başkanı’nın görev süresini uzatacaksınız. “Terörle mücadelesinde engin tecrübesinden yararlanmak için”, hem de yöntem değiştirip asker yerine polisi öne çıkaracaksınız. Biz bu tavrı anlamakta güçlük çekmekteyiz. Kuşkusuz çok boyutlu ve çok uluslu Güneydoğu Bölgesi’ndeki sorunları şiddet yoluyla çözüm bizim benimsediğimiz bir tutum değildir. Aslında bu çıkmaz sokakta şiddet-şiddeti doğurduğu için iktidar, şiddet dışı tedbirlere geç de olsa yönelme gereği duymuştur. Şiddet yolu seçenlerin asker yerine polis ya da paramiliter güçleri öne çıkarma yönteminin sakıncalarını ana hatlarıyla gözler önüne sermeye çalıştım.
Bölgedeki ayrılıkçı harekete destek veren güçler ülkemizi bir “Kaosa” mı itmek istiyor? ABD eski Büyükelçisi Abramovritz’in bugünlerde “Türkiye parçalanabilir” şeklinde (7) rapor vermesi rastlantı mı?
Kaynakça ve Açıklamalar
(*) Yn: Güneydoğu Anadolu Bölgesi
(1) “Orduda 21. yüzyıl hazırlıkları tamam” Evren Değer – Cumhuriyet: 8 Temmuz 1992
(**) FM: Fiedel Manual: ST: Sahra Talimnamesi
(***) Yeniden yapılanma.
(2) 4 Aralık 1990 tarihli gazeteler (****) Halen adı Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak değiştirilmiştir.
(3) S&H No: 1 /92 “2000’li Yılların profesyonel ordusu” Evren Değer
(4) Ortadoğu- 9 Temmuz 1993
(5) “Müftüoğlu – MHP, özel ordunun destekçisi olacak”
(6) MHP’li Rıza Müftüoğlu “PKK’yı 1 yılda kazırız” Milliyet: 8 Ağustos 1993
(7) “Abramowıtz’in Türkiye Raporu” Milliyet–1 Temmuz 1993