Daniele Ganser Kitabında
Daniele Ganser ‘’NATO’nun Gizli Orduları’’
Kitabın 6-7 sayfalarında; Batı Avrupa”da NATO gizli ordularının keşfedilmesinin ardından Türkiye”de, CIA irtibat subayı Türkeş”in kontrgerilla altında faaliyet gösteren gizli gölge orduyu ağırlıkla Bozkurtlardan oluşturduğu açığa çıkartıldı. Ancak gerek Bozkurtların sahip olduğu geniş halk desteği gerekse de 1990″lı yıllarda bile zorbalıklarını devam ettirmiş olmaları nedeniyle, Türkiye”den çok az kişi meseleyi açıkça dile getirme cesareti gösterebildi. Bu cesareti gösterenlerden biri subay Talat Turhan“dı. Talat Turhan 1960 darbesinde yer alan isimlerden biriydi. Dört yıl sonra ordudan Topçu Kurmay Yarbay rütbesiyle emekli edildi. Türk emniyet sisteminin en karanlık yıları hakkında konuşmayı sürdürdüğü için, 1971 darbesinden sonra ordu Turhan”ı ortadan kaldırmaya çalıştı ve kontrgerillanın işkencesine maruz kaldı. Daha o zamanlar Turhan şu açıklamada bulunmuştu: “Bu, NATO ülkelerinin gizli birimidir.” Ancak 1970″lerin Soğuk Savaş konseptinde kimse Turhan” ı dinlemeye yeltenmedi.18* Kontrgerilla işkencesinden sağ kurtulan Turhan, yaşamını kontrgerilla gizli ordusunu ve Türkiye”deki örtülü faaliyeti araştırmaya adadı. Ve konuyla ilgili üç kitap yayımladı.19* “1990”da İtalya”da NATO tarafından organize edilmiş CIA tarafından desteklenen Gladyo adlı bir yeraltı örgütü bulunduğu ve bu örgütün ülkede düzenlenen terör eylemlerle bağlantılı olduğu ortaya çıktığında, çok sayıda Türk ve bancı gazeteci bana ulaşarak açıklamalarımı haber yaptı. Çünkü bu alanda 17 yıldır araştırma yaptığımı biliyorlardı. Turhan, Türkiye”deki faili meçhul cinayetler göz önüne alındığında kontrgerillanın faaliyetlerinin ve CIA, Türk istihbarat servisi ve Savunma Bakanlığı”yla bağlantılarının ivedilikle araştırılıp tüm detaylarıyla su yüzüne çıkarılması gerektiğini ısrarla vurguluyordu. Ancak üç askeri darbe yaşayan ülkede silahlı ordu, paramiliter güçler ve istihbarat servisinin Türk toplumunda eşi benzeri görülmemiş bir güce sahip oldğu herkesçe bilinen bir gerçekti; dolayısıyla kontrgerillayla i1gli hiçbir soruşturma yürütülmedi. Turhan “Türkiye”de Gladyo biçimindeki özel kuvvetler, halk tarafından kontrgerilla adıyla la bilinir” diye açıklıyor ve “tüm çabalarıma ve siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin ve medyanın girişimlerine karşın, kontrgerilla hala soruşturma altına alınmadı” diyerek Avrupa Birliği”ni konuyla ilgili soruşturma yürütmeye davet ediyordu.21* Turhan, Bozkurtların kontrgerilla yapısına dâhil olduğuna, İstanbul”un Erenköy semtinde bulunan Ziverbey Köşkü”ndeki işkence odalarında, ilk elden tanık oldu. Köşk,1950″lerde eski Sovyet ülkelerinden, özellikle de Bulgaristan ve Yugoslavya”dan insanları “sorguya çekmek” için kullanılmaktaydı ve kontrgerilla, işkence teknikleri üzerine ilk eğitimini bu köşkte almıştı. Köşkün karanlık odalarında, izleyen yıllarda da, kontrgerilla tarafından öldürülen ya da sakat bırakılan yüzlerce insanın çığlıkları yankılandı. Turhan yaşadıklarının bir bölümünü, “İstanbul Erenköy”deki işkence köşkünde, MİT sorgu timi şefi emekli subay Eyüp Özalkuş “un işkence timi gözlerime gözbağı taktıktan sonra ellerimi ve kollarımı bağladılar. Sonra bana “artık Ordu üst yönetimi emrinde, anayasa ve yasalardan bağımsız faaliyet gösteren bir kontrgerilla biriminin ellerinde” olduğumu söylediler. Bana beni bir savaş esiri gibi gördüklerini ve ölüme mahkûm edildiğimi” söylediler. “”22* sözleriyle aktarıyordu. Turhan, içinde bulunduğu durumu, öncelikle yaşadığı travmatik deneyimi tanımlayarak kavramıştı. “Bu köşkte ellerim ve ayaklarım bağlı, bir yatağa zincirlenmiş vaziyette bir ay geçirdim ve bir anın tasavvur etmesi güç işkencelerden geçtim” diyordu. Turhan “Kontrgerilla ismiyle ilk kez bu koşullar altında tanıştım” diye açıklıyor ve ardından Bozkurtların kontrgerillaya doğrudan bağlı olduğunu belirtiyordu ve: “Kendilerine kontrgerilla diyen işkencecilerin çoğunluğu, Türk istihbarat servisi MİT”ten ve Bozkurtlardan çıkma adamlardı. Bu gerçekler meclisin gündeminde olduğu halde, bugüne kadar su yüzüne çıkarılmadı [1977]”23* diyerek devam ediyordu. Türk istihbarat servisi MİT”in (Milli İstihbarat Teşkilatı)pek çok üyesi, Pantürkizm hareketi ve Türklerin ırksal üstünlüğünden aldıkları ilhamla kontrgerilla içinde faaliyet göstermekteydi ve Bozkurt dostlarından zorlukla ayırt edilebilir durumdaydı. Türkiye” deki gölge yapı araştırmasında, MİT ve kontrgerilla birimlerinin CIA sponsorluğunda kapalı bir kutu olan Özel Harp Dairesi komutasında faaliyet gösterdikleri, başka bir anlatımla kurumsal anlamda iç içe geçmiş iki yapı oldukları ortaya çıktı. Özel Harp Dairesi”nin eğitim ve komutasını üstlendiği, uygulaması ise MİT ve kontrgerillaya düşen özel harp metotlarının “açık ve sinsi faaliyetler” tanımı altında adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, şike, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık ve şantaj” faaliyetlerini kapsıyordu.24*
Kitabın 11. Sayfasında; Ancak hiçbir sır sonsuza kadar sır olarak kalamaz… 1973″te Barış gazetesi Türk toplumunu felce uğratan esrarengiz şiddet olaylarının ve vahşetin ortasında PM 30-31 talimnamelerini yayınlayacağını duyurdu. Ancak gizli talimnameyi ele geçiren Barış muhabiri ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamadı. İki yıl soma Talat Turhan, var olan açık tehlikeye karşın çok gizli PM 30-31 “in Türkçe çevirisini yayımladı; ardından ABD”nin bu terör talimnamesi İspanya ve İtalya”da da yayımlandı43* Gizli NATO ordularının tüm Avrupa”da açığa çıkartılması sonrası, araştırmacılar FM 30-31 ile gölge ordular arasındaki doğrudan bağ üzerinde çalışmaya başladı. Allan Francovich, BBC için hazırladığı Gladyo belgeselinde üst düzey ABD”li yetkililere PM 30-31 B “nin bir kopyasını gösterdi. 1960″lı yıllarda CIA İstihbarat Başkan yardımcılığı görevinde bulunan Ray Cline, “bu güvenilir bir belgedir” sözleriyle belgenin varlığını teyit ediyordu.
Kitabın 11. Sayfasında; Emekli Albay Talat Turhan, Özel Harp Dairesi kontrgerilla ve MİT”in Birleşik Devletler katkısıyla kurulmasına dikkat çekiyor; bu yapıların üyelerinin FM 30-31 doğrultusunda eğitimden geçirildiğini de vurgulayarak, ABD”yi 1970″lerde Türkiye”yi kıskacına alan zorbalığı körüklemekle suçluyordu. Turhan, “Kanımca çoğunluğu anayasa ve yasalarla bağdaşmayan bu yönergede işaret edilen öneriler 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbelerinin ardından neredeyse tamamen yürürlüğe konmuştur” eleştirisini getiriyor ve devam ediyordu: “Yönergeler anayasamızla çelişmektedir ve Amerikan gizli servisinin ülke iç işlerine müdahale ettiği açıkça kanıtlamaktadır.48*
Kitabın 83-84. Sayfalarında; Bu arada “Kontrgerilla” hakkında yeni ifşaatlar ortaya çıkıyor. Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN ilk kez kamuoyuna açıkladığı belgelerle “Kontrgerilla”nın Cumhurbaşkanlarına da görevler yüklediğini ispatlıyor… ST 31″“15 nolu talimnameye göre Cumhurbaşkanı, “Kontrgerilla” faaliyetlerinde koordinasyon görevi üstleniyor… Bu bilgiyle birlikte, geçmişte Cumhurbaşkanlığı yapan Cemal GÜRSEL”in, Cevdet SUNAY”ın, Fahri KORUTÜRK”ün, Kenan EVREN”in ve Turgut ÖZAL”ın “Kontrgerilla” faaliyetlerine dolaylı da olsa bulaştıkları ortaya çıkıyor. ST 31″“15 kodlu talimname “Gayri nizami kuvvetlere karşı harekat” başlığı altında düzenlenmiş. Bu talimname, ABD savunma bakanlığının hazırladığı aynı kod ve isimli talimnamenin çevirisinden oluşuyor. PENTAGON kaynaklı talimname 1964 yılında Türkçeye çevrilmiş ve Kara Kuvvetleri komutanı Ali KESKİNER tarafından imzalanarak yürürlüğe sokulmuş. Talimname özetle, herhangi bir saldırı anında düşman kuvvetlere karşı gerçekleştirilecek bütün faaliyetleri düzenliyor. Talimnamenin en önemli noktası Cumhurbaşkanlarına görev yüklemesi! “Bu faaliyetler tek bir ülkenin işi değildir ve müşterek bir çalışmayı gerektirir” denilen talimnamede, müşterek bir çalışmanın şeklinde Cumhurbaşkanlarınca düzenleneceği anlatılıyor… Böylece “Kontrgerilla” faaliyetlerinin ülkeler arasındaki koordinasyonundan Cumhurbaşkanlarının sorumlu olduğu ortaya çıkıyor. İşte tam da bu noktada emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN sorulması gereken soruyu soruyor: “Bu talimname yürürlükte olduğu 1965 yılından bugüne kadarki cumhurbaşkanlarına sormak gerekir, bu talimnamedeki görevlerinizi yerine getirdiniz mi, getirmediniz mi? Anayasa dışındaki bir talimname sana görev veriyor” Sorulması gereken soruları çoğaltmak mümkün: ” Acaba şimdiye kadar hiçbir Cumhurbaşkanı, kendisine bazı görevler yükleyen bu talimnamenin kaynağını hiç merak etmedi mi? Askeri talimnamenin çıkış noktası üzerinde hiç kimse kafa yormadı mı? “Yoksa yıllardır süregelen Cumhurbaşkanı asker mi, yoksa sivil mi olsun? tartışmalarının bu talimnameyle yakından ilgisi mi var? Bu talimnameyi biraz eşeleyecek olan Cumhurbaşkanı, gerçek gücü görmekte gecikmeyecekti, Cumhurbaşkanlarına görevler yükleyen bizzat ABD”nin kendisiydi… “Kontrgerilla”yı CIA finanse ediyordu. “Kontrgerilla” faaliyetlerini düzenleyen talimnameler ise PENTAGON kaynaklıydı… TÜRKİYE”de bir biri ardına asker kişilerin Cumhurbaşkanlığı makamına oturması herhalde tesadüf değildi. ABD en rahat askerlerle anlaşılıyordu ve onlara daha kolay söz geçirebiliyordu” 1980 sonrası Kenan EVREN dönemini düşünün, ABD 50-60 yılda alamadığı mesafeyi 6-7 yılda fazlasıyla katetti. Taviz üstüne taviz kopardı, askerlere istediği hemen her şeyi yaptırttı! Zaten askerleri de eğiten ABD değil miydi? Bu durumda askerlerin de hayır deme şansları bulunmuyordu. Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN ayrıca köşkte bulunan “Kontrgerilla”cılara da dikkat çekiyor ve “Danışman sıfatıyla orada bulunan bu kişilerin gerçek görevi Cumhurbaşkanına yüklenen görevi yürütmek” diyor. “Kontrgerilla” yalnızca köşkte mi? Hayır, TURHAN, Başbakanlıkta da “Kontrgerilla” bulunduğunu söylüyor. Nokta Dergisinin 13 ARALIK 1992 tarihli sayısında TURHAN, Başbakana verilen bir görev olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtlıyor: “Bugüne kadar hangi başbakan kontrgerilla faaliyetleriyle ilgili iddialar için bir şey yaptı? İddiaları duymamazlıktan gelmek, araştırmamak ve saklamak anlamına gelir ki, herhalde bu da bir görev olmalı” Darbe Olur da Kontrgerilla Olmaz mı?