4
9
Kitaplarım

Devrimci Bir Kurmay Subayın Etkinlikleri-1

DEVRİMCİ BİR KURMAY SUBAYIN ETKİNLİKLERİ-1

Birinci Baskı HAZİRAN 2001
Sorun Yayınları

ÖNSÖZ

TALAT TURHAN’IN AMACI*

Talat Turhan TSK’dan yetişen devrimci kimlik ve kişiliği ile öne çıkanlardan birisidir.

Onun amacı ve düşünce-davranış çizgisini çeşitli faaliyetleri arasında görmek ve

tanımlamak mümkündür. Bu kitap Talat Turhan’ın amaç ve evrimini doğrudan

belgeleyen bir içeriğe sahiptir. Devrimci bir kimlik ve kişilik taşıyanların amaç-araç

diyalektiğini ne ölçüde gözettiği, hangi süreçte neler yaptığı doğrudan yaptığı işlerde

görünür-aranır. TSK’dan gelen devrimcilerde öne çıkan en belirgin nitelik, Türkiye’nin

sorunlarına “çözüm” üretilmesi ve emperyalizme karşı mücadeledeki tutarlılıkta

aranır.

Elimizdeki kitap, aynı zamanda askeri-sivil bürokrasi hakkında Sol’un politikasızlığına

da işaret ediyor… Devrimci ve Marksist Sol’un günümüzde sıçrama ve kopuş

sürecinde yığınağı nereye yapmalı soru ve sorununa cevap arayanların, TSK’dan

gelen Talat Turhan’ın düşünsel evriminden öğretici ders ve sonuçlar çıkarması

gerekiyor.

Kuşkusuz “yurt ve dünya” sorunlarına çözüm konusu tartışılırken, bilimsel bir yöntem

ve sınıfsal bir bakış gereklidir. Tutarlılık bu zeminde gözlenir. Talat Turhan eylemini

yazıya döktüğü için, hakkındaki değerlendirme her türlü spekülasyonun dışındadır.

Hele emperyalizmin insana ve insanlığa saldırdığı bir süreçte (gericilik döneminde)

ezilen ve sömürülenlerden yana tavır almak, Özgür, eşitlikçi, demokratik bir dünya

idealini kendine Özgü taktik yöntemlerle saptamak, önerilerde bulunmak, insanlığın

genel ilerici-devrimci cephesinde çeşitli etkinliklerle saf tutmak çok önemlidir.

Ulusal-sosyal kurtuluşunu bir türlü gerçekleştirememiş Türkiye’nin “düze çıkması”

konusu tartışılırken 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a

(*) Ayrıntılı bilgi için bakınız;

  1. S.Ö., 12 Mart 1971’den Portreler, C 1,6. Baskı, s. 307-347, Sorun Yayınları, 1999.
  2. S.Ö. Devrimci Siyasi Terbiye-Diplomasi-Ahlâk. s. 131–137, Sorun Yayınlan 2001.

sarkan süreçteki olayları yerli yerine koymak gerekiyor. Bilimsel inceleme ve

araştırma yapmaya aday genç insanlarımızın yararlanacağı pek çok malzeme bu

kitapta fazlasıyla mevcuttur.

Elimizdeki kitap Talat Turhan arkadaşımızın bin bir emekle oluşturduğu arşivinden

belli bir sistematiğe göre derlenerek hazırlandı. “27 Mayıs’tan 28 Şubat’a… Devrimci

Bir Kurmay Subay’ın Etkinlikleri” adıyla okurlarımıza sunulan 1. Kitap’tan sonra, 2. ve

  1. kitaplarda gereken ilgiye kavuşunca, yazarın arşivindeki malzemelerin ayrıca gün

ışığına çıkarılarak kitaplaştırılması planlanmaktadır.

Neden mi?

Söz ve sıra “neden”lere gelince bilince çıkarılması gereken pek çok nedenden söz

edebiliriz; gerek Talat Turhan’ın gerekse onun gündeme taşıdığı konulan gündeme

taşıyarak, asıl sahibi okurlarımızla buluşturmak yolunda Sorun Yayınları Kolektifi’nin

projesi birbirine denk düşmüştür. Ünlü bilginin özdeyişindeki, “İnsanım, insani olan

hiçbir şey bana yabancı değil” dediği gibi, bizler de kapitalizme-emperyalizme karşı

mücadelede tutarlı tavır alan herkesin kavgasının yanındayız; bu türden kavgaların

asla yabancısı değiliz; ister “tutarlı bir demokrasi mücadelesinde” ve ister işçi sınıfı ve

tüm ezilen ve sömürülen emekçi halkların haklı ulusal ve sosyal kurtuluş

mücadelesinde sorumluluk alan, riskler üstlenen kişi, grup ve örgütlü mücadeleleri

yalnız bırakmıyoruz.

Devrimci ve Marksist Sol Kadro olabilmenin vazgeçilmez ilke-sellikleri bize böyle

davranmayı öğretiyor: Devrimci Hareket’te görev ve ödevlerini yapma çabası içinde

olanları, İlkin anlamaya çalışmalı, ardından tanımalı, sahiplenmeli ve eleştirel katkı

yapmalıyız.

Talat Turhan devrimci bir kurmay subay olarak gerek TSK’da gerekse “sivil” olarak

yaşamında kimliği ve kişiliği bilinen biridir. 40 yıla varan yazı hayatında, önüne

devrimci bir iş koymuştur. İş ve emek sevgisiyle Önüne iş olarak koyduğu şeyin

hakkını vermeye çalışmaktadır. Devrimci mücadelede bu türden Özellik ve niteliklere

sahip insanlara büyük oranda ihtiyaç vardır. Mesleğinde, özel yaşamında, üretiminde;

düzgün, ilkeli, samimi ve dürüst olanlar, Önünde sonunda amaçlarına ulaşmışlardır.

Kapitalist anarşinin kol gezdiği bu coğrafyada, hakim gerici sınıfların açtığı

bataklıklarda temiz ve lekesiz kalmak öyle kolay değildir. Namuslu, ahlaklı, direngen

olanların hak bildiği yolda savaşması, her-şeyden önce kapitalizmin işleyişine ve

mantığına terstir. Hakim gerici sınıflar avantalar ve yağmalar ülkesine dönüşen bu

ülkede ayakta kalabilmiş, doğruların ve hakikatin kavgasında isyan edip ayağa

kalkmış, davasına ihanet edip dönmemiş, giderek bilenmiş, bilendikçe kavgasına

renkler katmış devrimcilerden korkarlar. Elini insan kanına ve emeğine bulaştırmış

olanların korkması doğaldır. Dünya nimetlerini elinin tersiyle itmiş devrimci

insanlarımızın korkusuzluğu, bilinç ve kararlılığı pek çok şeyi süzgeçlerinden

geçirdiklerindendir.

Kapitalizmin açtığı kanallarda yarım-doğruları geveleyen yarım-aydınların risk ve

sorumluluk almayan kaçak güreşindense, Talat Turhan gibi inandığı, bilincinde tartıp,

ölçüp biçtiği yolda yürüyen ve gerektiğinde başkaldıran insanlarımız bize daha

yakındır.

Bilindiği gibi Talat Turhan, TSK’dan gelip tutarlı bir anti-emperyalist mücadeleye

katılan hemen hemen biricik isimdir. O, ayrıca mücadelesini zigzaglara sapmadan,

inandığı, doğru bildiği yönde götüren, sürekliliğini koruyan, inatçı bir kişiliğe sahiptir.

Devrimci mücadelede, inat, ısrar, kararlılık ve süreklilik çok değerli nitelikler olarak

anılır.

Talat Turhan, TSK’da “sisteme karşı oluşan” tüm örgütlenmelerin içinde, yanında

veya merkezindeki tanık ve sanık olarak bulunan ilginç bir örnektir,

27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997 surecine verdiği değerli

malzemelerle renk katan Talat Turhan ismi en önde anılacaktır. Çünkü o, bu sürecin

doğrudan içinde olmuştur. Ayrıca, devrimci kimliği ile, anılan tarihlerde TSK’daki

faşist veya faşizan Örgütlenmelerin bilinen angajmanlarıyla kurduğu “cuntacı” ve

“darbeci” ilişkilerin açığa vurulmasında kimi roller ve sorumluluklar da üstlenmiştir.

Talat Turhan süreçten etkilenmiş ve o günkü bilinç ve donanımıyla “Genç Kemalistler

Ordusu” isimli bir örgütün içinde yer almış, tutuklanmış, yargılanmış, işkence görmüş,

mesleğinden uzaklaştırılmış, yaşamı boyunca izlenmiş, kışkırtma ve

provokasyonlarla yüzleşmiş, kücükburjuva “sol”ların ihanetine uğramış, verdiği

sözlerden dönmemiş, “ahde vefa” gibi günümüzde pek “lüks” sayılan niteliklerini

ısrarla korumuş, örgütsel yeminine asla ters düşmemiş, organize olmayı, donanımlı

bulunmayı ne 9 Mart’çıların ve ne de 12 Mart’çıların “darbe” ve “cunta” mantığına

yeğlemiştir.

Türkiye’deki sınıflar mücadelesinde Devrimci Hareket’in etkinlikleri derece derece

TSK’yi da etkilemişti, doğallıkla. TSK’da tekelci sermayenin, faşizmin etki alanında

olanlar da, onlara karşı olanlar da şarlarım almıştı. Talat Turhan’ın yeri ilerici-devrimci

ve yurtseverlerin yanındaydı. Nitekim bir “vitrin dava” olan “Bomba Davası” faşist

tertiplerle tezgâhlanmıştı. Talat Turhan bir kurmay subay titizliği ile faşizmin çirkin

yüzünü bu davadaki savunmalarıyla açığa vuruyordu. O’nun 8.6.1973 günkü,

Duruşma Tutanağı (D.T.)’na geçirdiği sözlerini bu vesileyle anmak yerinde olur: (D.T.

s.15) “İhtilâl yapmak yürek ister!”, (D.T. s. 16) ‘İhtilâlciyim, bunu inkâr etmiyorum;

ama ben ihtilâl yaparım, bomba atmam!”, (D.T. s. 17) “Atatürk’e de Bolşevik denmişti;

Askeri Savcı benim ihtilâlciliğimden bahsediyor, eğer bunu geçmişteki hareket ve

faaliyetlerime dayandırıyorsa haklıdır; zaten bunu inkâr etmiyorum!”, (D.T. s. 18) “Bu

dava şişirilmiş bir balondan başka bir şey değildir. Açıklamalarımla balonu patlatmak

bir yana, kalbura çevireceğim! Bu dava, Türkiye’deki bir iktidar kavgasıdır. Kuvvet

Komutanlarına dayanmaktadır.” ve son cümle olarak da: (D.T. s. 18) “Ya onlar beni

vuracaklar, ya ben onları!” şeklindedir.

Talat Turhan devrimci kişilik ve kimliği ile “tutarlı bir demokrasi mücadelesinde” ve

yine “tutarlı bir anti-emperyalist” olarak yerini bireysel olarak almıştır. Bu kavgada

başarılı olmak ve son sözleri söyleyebilmek için yüzde yüz bağımsız ve yüzde yüz

ezilen ve sömürülenlerden yana olmanın gereğine inanmıştır. Bu duruş,

Kolektif’imizin yüzde yüz bağımsız ve yüzde yüz işçi sınıfından yana olan konumuyla

örtüşmektedir. Bu duruş, ayrıca günümüzdeki sınıflar mücadelesinde dağınık özne ve

nüvelerin bir türlü bulunamadığı bir süreçte doğru bir tavırdır.

Çünkü günümüzdeki mücadelede emperyalizm “yeni” yöntemler geliştirmiş, bunda da

kimi başarılar kazanmıştır. SSCB’nin içinden ve dışından yapılan kuşatma ve

kışkırtmalarla Sovyet örneği çözülmüştür. Sosyalizmin bilimsel analizleri ve yöntemi

çözülmemiş, daha bir anlam kazanmıştır.

İnsanın ve insanlığın emperyalizmin “YDD” ve “Globalleşme Çağı” denilen baskı,

tehdit ve sömürüsünden yine sosyalizme sarılarak “çıkış hattı” üretilecektir. Eskiyip

aşınmış teorik/pratik donanımlar yerine yeni olana ihtiyaç vardır. Yeni’nin işbaşı

yapabilmesi hegemonların gündemini bilince çıkarmakla mümkündür. Ezilen ve

sömürülen emekçi halkların ulusal ve sosyal kurtuluşu yolunda başka bir yöntem ve

silah bulunmamaktadır.

Sovyet deneyiminin çözülüp başka bir yapıya dönüşmesiyle emperyalizm asla bir

meydan muharebesi kazanmamıştır. Asıl ve nihaî meydan muharebesi, kapitalizmin

gelip dayandığı çürüme ve çözülme sınırında verilecektir; verilmektedir. Tarihsel

Ömrünü tamamlamış bir sistemin yeryüzünden kazınması sürecinde “ulusal kurtuluş”,

“tam bağımsız ve demokratik Türkiye” slogan ve özdeyişlerine sarılanlar oldukça

fazladır. Bu yöneliş eleştirel katkıya muhtaç olduğu kadar, san ve kirli “sonatın

sömürüsüne de açılmıştır. Bu alana devrimci bir müdahale şarttır. Hele

bulunduğumuz coğrafyada henüz “Türk aydınlanması” tamamlanamamışla, ne Gazi

Mustafa Kemal Paşa ve ne de Atatürk olgusu ve TC Devleti’nin 78 yıllık serüveni

henüz özgür bir ortamda bilimsel olarak tartışılamamışsa buna müdahale daha bir

önem kazanmıştır. “Kemalizm” herkesin ağzında çiğnenen bir sakıza dönüşmüştür.

Resmi tarih ve resmi ideolojilerin kuşatması yarılıp aşılamamıştır. “Marksizm’in

yorumu ve teorik yeniden üretimi” söz yerindeyse “Sosyalist Aydınlanma” ve

bilinçlenme bu noktada öne çıkarılmalıdır.

Talat Turhan da 40 yıllık emek ve çabalarına karşı daima “suskunluk kumkuması” ve

“sinsi kuşatma” yöntemleriyle karşılaşmıştır; kitaplarından yapılan aşırmalarla kimileri

‘”tez” yazmış, alıntı dahi gösterme inceliğini göstermemiştir. Hele bu kitaplar Sorun

Yayınlan Kolektifi’nce üretilmiş ise anılan kuşatmalar daha da renklenmiştir. Oysa

hakikatin ve doğruların kavgasını verenler, farklı kulvarlardan gelmiş obalar dahi,

bunun önünü kesmek asla mümkün değildir.

Günümüzde yarım-aydınların, yarım-doğruları tekrarlaması, verilen kavgamızın yok

sayılmak istenmesi, birilerinin yalnızca “hüsnü kuruntusu”dur; hiçbir işe yaramamıştır.

Doğruların ete kemiğe bürünmesinin sevindirici işaretini her olay ve olguda

görüyoruz.

Talat Turhan’ın bu kitabı hem ciddi tarihçilere, hem de emperyalizme karşı

mücadelede gardım alan her eğilimden insanlarımıza çok şeyler öğretecektir. Yazarın

kendisi de görüşlerinin, saptama ve yorumlarının eleştirel katkıya açık ve muhtaç

olduğunu ifade etmektedir. .Her ilerici, devrimci, yurtsever, sosyalist ve komünistin

Marksist Eleştirel katkıya ihtiyacı vardır. Talat Turhan da kitaplarıyla bu türden bir

eleştirel katkıyı hale edebilecek eylemlerin insanıdır. O, konumuyla Devrimci

Hareket’in, cenahımızın bir parçasıdır. O’nu var eden tarihsel-sosyal koşul ve ortamı

iyi ve doğru değerlendirmek gerekiyor. TSK’nın yapısı Talat Turhan gibi bir devrimciyi

hazmedememiş dışlamışsa, cenahımız yetenekli bir devrimciyi kazanmasını bilmiştir.

Hangi kesimden gelirse gelsin, hangi düşünce-davranış farklılıkları taşırsa taşısın,

devrimciler birbirinin dilinden anlamak, deney aktarımı yapmak, yan yana durmak,

tarih olmuş, sosyal pratikte asla doğrulanmamış teori/pratiklerden (düşünce

hamallıklarından) kurtulmak zorundadır. Zira emperyalizmin insana ve insanlığa karşı

savaşı çirkin sol demagojilerle bezenmiştir; hegemonlar bu kez liberal, post modern

sol oportünizmin daha tehlikeli silahlarıyla karşımızdadır. “YDD”nin, “Globalizm

Çağı”nın emperyalist ikiyüzlülüğü ancak kolektif kurumlaşmalarla, yani PARTİ ile

geriletilip aşılabilecektir.

Talat Turhan yaşamı boyunca emperyalizmin gündemini doğru olarak kavrayabilmek

ve açığa vurmak İçin bütün enerjisini bu alanda yoğunlaştırmıştır. Bu süreçte hem

öğrenmiş ve hem de öğretmeyi başarmıştır. Kimileri anmak istemese de

emperyalizmin-kapitalizmin ne olduğunun bilince çıkarılmasında onun da çok büyük

bir katkısı ve emeği vardır. Devrimci mücadelede “politik açığa vurma”ların önemi

inkâr edilemez. Burjuva diktatörlüğünün açık ya da yarı-açık faşizme çevrildiği

dönemlerde “politik açığa vurma” görevimizi yeterince yerine getiremediğimiz için

cenahımız oldukça kusurludur. 12’li faşist askeri darbeler döneminde yaşanılan

yenilgi ve bozgunlar bu görevimizi yeterince yerine getiremediğimiz için bu ölçüde

boyutlanabilmiştir; ayrıca faşizme karşı mücadelede halk düşmanı politikalarla

hesaplaşacak ve lokomotif görevini üstlenebilecek yapıları, PARTİ’yi üretemediğimiz

için de kıyım ve kırımların bu düzeyde boyutlanması kaçınılmaz ve kolay olmuştur.

Bu coğrafyanın yetiştirdiği bütün namuslu insanlar, milliyet farkı gözetmeden, işçi,

emekçi, işsiz, öğrenci, aydın, sivil, asker, vb. her kesimden ilerici, devrimci, demokrat,

yurtsever, sosyalist, komünist herkes emperyalizme karşı mücadelede tutulacak

“hattı” doğru biçimde saptamak ve tavır belirlemek zorundadır. Sağlı “sol”lu burjuva

partilerinin sıfırları tükettiği bir ortamda, AB ve ABD’den ısmarlanıp getirtilen “kayyım”

ve parti siparişleri yerine alternatif çözüm yöntemleri üretebilecek yapıların

oluşturulması gündeme gelmiştir. İkiyüzlü ve çeşitli sol demogojlerle emekçi

halkımızın arayış ve yönelişleri saptırılmak istenmektedir. Emperyalizmin kiralık

sözcülerini bu alana yerleştirmemek, oynanan oyunları bozup emekçi halkımızın

gözünü açabilmek ve yığınağı mümkün olan tek bir yere yapabilmek İçin seferber

olmak gerekiyor.

Talat Turhan’ın bu kitabı, geçmişten geleceğe uzanan süreçte, bilgilerimizin

yenilenmesinde, tutulacak “ana halka”nın bilince çıkarılmasında önemli bir işlevi daha

yerine getiriyor.

Bu kitabın üretilmesiyle yazarın devrimci çabalarının yanında olduğumuzu bir kez

daha tekrarlıyoruz.

 

Sorun Yayınları Kolektifi

1 Mayıs 2001

Etiketler
BENZER YAZILAR
SARMAŞIK

1 Haziran 2017

DİRENİŞ

1 Haziran 2017

Derin Devletin Peşinde

1 Haziran 2017

Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....