Asker-Devrim-Darbe / E. Tuğg. Ömer Lütfü Erol
Asker-Devrim-Darbe
E. Tuğg. Ömer Lütfü Erol
Kendini olaylar içinde mücadele ederek yetiştiren, birçok suçlama karşısında büyük bir inanç, bilinç ve çabayla hazırladığı savunmaları ile gerçekleri ortaya koyan, Atatürk Türkiye’sini tehdit eden tüm unsurları bilisel incelemeleriyle su yüzüne çıkaran, gerçek Atatürkçü, ülkesini ve ulusunu yürekten seven, devrimci, ideolog, araştırmacı-yazar Kurmay Yarbay Talat Turhan’ın zengin arşivinden çok yararlandım.” (Cilt-:1, s.24)3
“Talat Turhan, benim sınıf arkadaşımdır. Türkiye’nin düzen değişikliği konusunda kendisini feda edercesine çalıştığını yakinen izliyordum. Dürüst, açık yürekli, korkusuz hareketleri ile her türlü olumsuz tepkilerle karşılaşmış, olur olmaz suçlamalarla mahkemelerde süründürülmüş haksız yere Orgeneral Faik Türün’ün öfkesini üzerine çekerek işkence görmüş, bütün bu olumsuzluklar yanında araştırmacı kimliği ile pek çok eser veren iyi bir dosttur. Böylesine bir kişiliğe sahip Turhan sadece beni korumak düşüncesi ile ziyaretime gelmemiş, bilinmeyen bir yerde görüşme arzusunu bana ulaştırmıştır. Bu isteğe benim yanıtım olumlu oldu. Dört gün sonra bir cumartesi akşamı için ‘evet’ dedim. Bedri Buluç’a nerede buluşacağımızı sorduğumda, Kuzguncuk’ta (kendisinin oturduğu yöre) bir kahvenin özel odasında olduğu yanıtını aldım. Bedri Buluç beni sivil bir araba ile evimden aldı. Arabalı vapur ile Kabataş’tan Kadıköy’e geçtik ve buluşma yerinde Talat Turhan’la buluştum. Burası Talat Turhan’ın tanıdığı sahilde bir kahvehane idi. Hiç kimsenin farkına varmayacağı özel bir odada ikimiz oturduk. Bedri Buluç dışarıda bekledi. Bir süredir görüşmediğimiz için özlem giderdik. Benim İstanbul’a görevle geliş amacımı biliyordu. Kendisinden bilgiler verdi. Gençlerden kurulu örgütlerin varlığından, bunlarla olan ilişkilerinden kısa bilgiler aktardı… Kabibay’la ve General Gürkan’la olan ilişkisine pek değinmedi. Ben de sormadım.
İstanbul’da bazı grupların halen çalışmakta olduklarına değinerek, ‘İstanbul’u pek tanımıyorsun dikkatli olmalısın’ diye uyarma gereksinimi duydu. Albay Bedri Buluç’un bana yardımcı olabileceğini de sözlerine ekledi.
Bize zaman zaman kapıyı çalarak çay getiren şahıstan başka kimse bizi rahatsız etmedi.
Ben, Talat’çığım, benim buraya gelişim bir sürpriz oldu. Atama planlamasında ben Brüksel NATO Karargâhına gidecektim. Fakat Orgeneral Gürler beni çağırarak ‘Erol Paşa, senin dış göreve gidişini durdurdum, İstanbul benim için çok önemli, orada yeni bir örgütlenmeyi gerçekleştirmen için Kolordu Kurmay Başkanlığına ataman yapılacak. Sana güveniyorum dedi. Ben de ‘Sağolunuz, böyle bir görevden onur duyacağım’ dedim. Bu iş gerçekleşti.
Bilmem, biliyor musun? Ben 1967 yılından bu yana Silahlı Kuvvetler Devrimci Gücü içindeyim. Görevim gereği örgütün fiilen koordinatörlüğünü görevini üstlenmiştim. Ankara’da iken, Kara, Hava, Deniz kuvvetleri ile çok önemli ilkeler saptadık ve örgütlenmeyi bu ilkeler içinde kalarak gerçekleştirdik. Çok önemli gördüğümüz ilkemiz, geçmişteki örgütlenmeler ve tarihten ders alarak, bu kez darbeyi ve devrimi Silahlı Kuvvetlerde halen görevli askerlerden kurulu örgütle gerçekleştirmek istiyoruz. Örgüte, emekli asker, milli birlik komitesi eski üyeleri veya sivil aydın kesimden herhangi bir kişiyi ve örgütü dahil etmeme kararlılığı içindeyiz. Devrim konseyinin de tamamen askerlerden oluşturulması için, tüm örgüt, değiştirilemez kaydı ile ilke saptamıştır. Bugüne dek Ankara’da bu ilkeler doğrultusunda örgütlenme aşaması tamamlanmıştır.
Darbe sonrası devrim sürecinde geniş yelpazede her kesimden, uzmanlardan yararlanmak suretiyle kadrolaşma ve kurumlaşma gerçekleştirilecektir.
İstanbul’da da, halen mevcut hiçbir örgütün etkisinde kalmadan, bu gibi örgütlerle ilişki kurmadan, sağlam, temiz, inançlı, bilinçli, kararlı ve Atatürk ilkeleri ve devrimlerini özümseyen asker kişilerden yeni bir örgütlenmeyi gerçekleştirmek amacındayız. Bu amaca yönelik bir hayli yol aldık. Önerilerin olursa Bedri Buluç aracılığı ile lütfen bana bildir. Ama işbirliği için ilkelerimizden ödün vermeme kararımızı sonuna kadar uygulayacağız, dedim.
Talat Turhan, akıllı, anlayışlı, gerçek bir devrimcidir. Bana hiçbir konuda ısrarcı olmadı…” (Cilt–2, s.657–659)4
“Bir süre sonra yine Bedri Buluç aracılığı ile Talat Turhan’dan ikinci kez buluşma isteği geldi. Talat’la birinci görüşmemden sonra, hiçbir yerden bir yansıma almamıştım. Sınıf arkadaşlığından kaynaklanman değişik bir bağ vardı aramızda. Önce arkadaştık. Birinci görüşmemiz bana güven vermişti. Benden kendisinin de bildiği benim asla ödün vermediğim ilkeler dışı bir istekte bulunması olanaksızdı. En azından ben böyle düşünüyordum. Birbirini tanıyan iki yakın arkadaşın buluşmasını doğal karşıladım. Kendisi ile bir evvelki buluşma yerinde bir araya geldim. Yine sadece ikimizdik.
Talat bana, Ankara’nın çalışmalarını anlattı. Tümgeneral Celil Gürkan ile iyi ilişkiler içinde olduklarını, bazı konularda birlikteliklerinden bahsetti. İstanbul’da salt askerlerden oluşan örgütlenmenin sakıncalarının olabileceği uyarısında bulundu. Fakat hiçbir öneride bulunmadı yine.
Ben, kendisine, İstanbul’da üç aya varan bir süreçte gerçekten güçlü bir örgüt oluşturulduğunu, genç subayların davaya çok iyi sarıldıklarını, giderek güvenilir, inançlı, bilinçli, sonuç alıcı bir devrimci gücün oluştuğunu anlatarak, askerler dışı bir yardımcı güce gereksinme olmadığını vurguladım. Fakat Ankara’nın dış güçlere açılımını kuşkuyla ve kaygıyla izlediğimizi söylemek isterim. Bir süre önce Orgeneral Faruk Gürler’le ilişkimde, onun da endişelerinin olduğunu öğrendim. Bu konuda bizi bir kez daha uyardı, dedim.
Sonuç olarak son aşamaya geldiğimizi, gücümüzün yeterli olduğunu, Ankara’ya bazı kuşkularımızı ilettiğimizi, darbe sonu, herkesten değil ama ‘Talat Turhan’ gibi değerlerden yararlanacağımızı vurgulayarak sözlerimi bitirdim.” (Cilt–2, s.682–683)5