1
Yurtiçi Basın

Evrensel 12.3.1996

EVRENSEL 12 MART 1996

DARBELERİN ARKASINDA CIA VAR

Emekli Yarbay Talat TURHAN sol bir askeri darbe ile dönemin devrimci taleplerine yanıt verileceği düşüncesiyle ordunun “Martçılar” denilen radikal “sol” kanadıyla hareket etti. 12 MART 1971 Darbesi’nin ardından “Bomba Davasının” sanığı olarak “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”nde işkence gördü. İki yıl cezaevinde kaldı, afla çıktı. Dosyanın kapatılmaması için afla çıkmayı reddetmişti Talat TURHAN’ın gi­rişimi karşısında, af kanununa koyulan bir maddeyle af isteğe bağlı olmaktan çıkarıldı. Kontrgerilla kavramını kamuoyuna ilk kez TURHAN açıkladı. “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”nde işkence yapanların, kendilerini “Kontrgerilla Ör­gütü” olarak tanıttıklarını belirterek, konunun araştırılmasını isteyen bir dilekçeyi Başbakanlık, Ge­nelkurmay Başkanlığı ve İstanbul Sıkıyöne­tim Başkanlığına gönderen TURHAN, 27 MA­YIS 1960 darbesinin ardından açılan “Genç Kema­listler Davasının” da sanığıydı.

— Evrensel: Darbeyi doğuran ihtiyaçlar nelerdi? 

Talat TURHAN: 12 MART 1971, 27 MAYIS 1960 Anayasası ile gelen hak ve özgürlükleri silmek için geldi. Bu özgürlüklerden, TÜRKİYE’den çıkarı olan emperyalistler rahatsız oldular. Ancak, o dö­nemdeki İktidarların Anayasayı değiştirmeye gücü yoklu. O zaman yapılacak iş, bir askeri darbeyle 27 MAYIS 1960’ta T. Slh. K.’lerinin yaptığını, T. Slh. K.’lerine bozdurmaktı.

Darbenin lideri Genelkurmay Başkanı Memduh TAĞMAÇ, darbenin içeriğini o zaman “TÜRKİYE’de sosyal uyanış, ekonomik gelişmeyi aştı” sözleriyle ifade etmişti. Sosyal uyanışa neden olan belge nedir? Anayasa ortadan kalkacak. Uyanan sınıflar bastırılacak. Gençlik, emekçiler sindirilecek, gençliğe, emekçilere bilinç veren aydınlar ortadan kaldırılacak hedef kitle belli.

İlk o zaman, kendini ortaya koyan gençler TÜRKİYE’nin Amerikan Emperyalizmine peş­keş çekilmesinden son derece rahatsızdırlar. Tabii bu emperyalist güçleri çok rahatsız ediyordu ve darbenin bir işlevi de buydu.

— Evrensel: Peki, oldukça yakınında bulunduğunuz darbe sürecini, darbeciler açısından anlatırımsınız?

Talat TURHAN: Darbeyi yapan adamların ideolojik beraberlikleri yoktu. Orgeneral Memduh TAĞMAÇ başka bir dünyanın adamı. Orgeneral Muhsin BATUR’la, Orgeneral Faruk GÜRLER arasında bir beraberlik var ama buna ideolojik beraberlik diyemeyiz, çıkar bağları vardı(*). TAĞMAÇ’ın yandaşı Cumhurbaşkanı Cevdet SUNAY yani sağ klik oluşuyor. Bu sağ kliğe kar­şılık olarak da Orgeneral Muhsin BATUR ile Orgeneral Faruk GÜR­LER’in sol kliği oluşuyor. Ama onlar da sol de­ğiller. Aslında olayı cuntanın sağı solu olarak ele almak yanlış olur. Yalnız bu cuntanın iki kanadı arasında iktidar çatışması oldu. Bu iktidar çatışması kendisini bizimde sanıkları arasında bulunduğum “Bomba Da­vası”nda gösterdi.

12 MART’tan öncesi döneme gelirsek, ön­celikle 9 MART’çılardan olmadığımı söyleye­yim. Ben 1969–1970 arasında, ilerici bir darbey­le TÜRKİYE’nin sorunlarına çözüm bulunur di­ye düşünüyordum. Bu hayatımda ya­şadığım en büyük yanılgıdır. 1975 yılında yaptığım savunmada da özeleştirimi yaptım. Ben o dönemde tıkanmış iktidarın ancak bir darbeyle yıkılmasıyla, TÜRKİYE’nin düzlüğe çakacağını düşünüyordum. 9 MART’çılar gel­seydi. 27 MAYIS 1960 bir adım ileri götürürler diye düşünüyordum. O yüzden, 12 MART öncesi cunta ça­lışmalarında yer aldım. Ama 197’0’de cuntacı askerler “Sivillerle ilişkimizi keseceğiz” dediler. Emekli olduğum için beni de sivil saydılar ancak Doğan AVCIOĞLU ve arkadaşlarını sivil saymayıp çifte standart uyguladılar çünkü kişiliğimden irkiliyorlardı. Nasıl omlet yu­murtadan yapılırsa, ih­tilalci olmadan da ihtilal yapılmaz. Beni ve be­nim gibi bu işte dene­yimli insanları saf dışı bıraktılar. Sadece o dö­nemde, 3 MART 1971 gü­nü cuntacılarla bir toplantı yapıldı. O za­man bizimle son duru­mu tartışma ihtiyacı duydular. Benim faal olarak yer aldığım tek olay buydu. Toplantıda beş General ve benim de içinde olduğum beş eski ihtilalci, orada, son durum tartışılıyorlardı. Generallerden birinin ajan oluğunu biliyordum. Ben konuşma­dım. Orada bir provokasyon yapıldı. Ev sahibi olan Faruk GÜRLER’in Avukatı Fakih ÖZFAKİH;

          “Paşalar, paşalar, siz iradenizi bir ada­ma bağlamışsınız. Sizde irade göremiyorum, yoksa biz müdahale edelim” diyerek,

“Faruk GÜRLER’i Öldürelim” demeye getiriyor.

Orada provokatör olarak bulunan Korgeneral de, teybe aldığı bu sözleri Faruk GÜRLER’e dinletmiş. Bu yüzden Faruk GÜRLER, “radikalliği” bırakıp, Genel Kurmay Başkanı Memduh TAĞMAÇ ile iş­birliği yaptı. Yani 12 MART prematüre bir çocuk gibi doğdu. Bu darbenin topluma verece­ği bir şey yoktu. Her iktidarda olduğu gibi, o zaman da topluma umut aşılandı. 9 MART’ta da bir toplantı yapıldı. “Yaklaşık elli subay” vardı. Provokatör General yine oradaydı. Ö gün, darbe olmadı, sonra da 12 MART’çılar alelacele darbeye gittiler. Ama darbeciler, korkaktı, Parlamentoyu kapatmıyor, Parlamentodan reform bekliyor. O yüzden Nihat ERİM hükümeti­nin adı o zaman reform hükümeti oldu. Ama dış güçler bunları, İSRAİL Başkonsolosu Efraim ELROM’un öldürülmesinden de yararlana­rak tasfiye ettiler, 11 Bakan istifa etmek zorunda bırakıldı. Ka­lanlar düzeni daha da sağa çektiler. Ben dar­beden bir gün önce darbeye karşı çıktım. 11 MART 1971 günü SUNAY ve TAĞMAÇ’la reform olmayacağını söyledim.(**)

— Evrensel: İlerici bir darbeyi düşlemekte, hayatımın en büyük hatası­nı yaptım dediniz. Ya­ni 9 MART’çılar darbe yapsaydı, hiçbir şey değişmeyecekti.

Talat TURHAN: 9 MART 1971’deki, o günkü sola daha yatkın bir düşünce gelseydi, bir şey değişmezdi. İster darbe, ister reform, ister devrim, o düzen içinde yer alacak insan­ların kültürel, ekono­mik niteliklerine göre belirlenir. TÜRKİYE her bakımdan yetersizdi, ayrıca o zaman çoğunluk, Ameri­kan yanlısıydı. Ben, Sıkıyönetim Mahkemesinde yargılanırken TÜRKİ­YE’de ilk kez duruşma tutanağına, “CIA ile darbeler arasındaki İlişki­yi” geçirttim. Benden sonra 1975 yılında Po­litika gazetesinde ya­pılan söyleşide, döne­min Dışişleri Bakanı İhsan Sabri ÇAĞLAYANGİL benim dediklerimi doğruladı. Yani azge­lişmiş ülkelerin kol­tuklarında bir kurt var ve o kurt da CIA. Darbelerin arkasında CIA var. Çünkü bu iş kuramlaşmış. Hem örgütü hem de bu alanda yetiştirilen ajanlar ve işbirlikçiler var. Dünyada böyle bir mekanizma olduğu sürece darbenin arkasında emperyalist güçler olacaktır. Dünyanın bütün ülkelerinde ABD istediği zaman darbe yaptırabilir, istemediği zaman önleyebilir. Çünkü ABD, o ülke düzeni kendi çıkarlarına hizmet etmezse, bir askeri darbe daha fazla hizmet eder diye, darbeyi yeğliyor. Bunun tersi de olur. AMERİKA’nın elinden kaçmış bir aske­ri darbe olursa, gene kurduğu mekanizmayla tersine çevirir. Buna özel savaş yönteminin “İstikrar harekâtı diyorlar. Örne­ğin, 1974 PORTEKİZ’de yapılan “Kırımızı Karanfiller İhtilali”, Slh. K.’lerden gelen sol bir dar­bedir, Emperyalistler rahatsız oldular ve tekrar düzeni rayına oturttular. Yakın ta­rihte HAİTİ’de de ABD’nin istemediği bir darbe oldu, ABD, darbenin başında­ki üç adama rüşvet vererek onları kaldırdı ve kendi adamını oturttu.

— Evrensel: Bütün bu anlattıklarınızla, 9 MART’çıların radikal söyleminin ne kadar rahatsız edici olduğu ve neden tasfiyeye gerek duyulduğu anlaşılıyor.

Talat TURHAN: O dönem, toplumun genç kesiminde ışımaya başlayan bilinç, ordu gençliğine de yansımıştı. Ama genelde Slh. K.’lerinde bir solcudansa, dışarıdaki bir solcuyu yeğlerler, çünkü elinde silah bulunduran bir güç tehlike arz eder. Bu nedenle, T. Slh. K.’lerinde düzenin arzu etliği tipte gençlik yetiştirilmek istendi. 12 MART 191’den bir hafta sonra 9 MART’çılar tasfiye edildiler. Geniş bir temizlik, harekâtı başladı.  İstihbarat örgütleri Orgeneral Memduh TAĞMAÇ ve ekibinin elindeydi ve tasfiye çok kolay gerçekleşti.

Dünyada darbe okulları var… Bunun laboratuarı Güney Amerika. İlk darbe okulu 1941 yılında PANAMA’da kurulmuştur, ABD’de bu okullar, cinayet okulları, Kontrgerilla okulları gibi isimlerle anılıyorlar ve Latin Amerika’da bütün askeri darbeciler bu okulda yetiştirilmiştir.

— Evrensel: Kontrgerilla kavraman da ilk siz gündeme gelirdiniz.

Talat TURHAN: Bize “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”nde, işkence yapanlar, “Burası kontrgerilla örgütü, burada anayasa babayasa geçmez, ne istersek onu yapacaksınız” diyorlardı. İlk defa 8 HAZİRAN 1974 günü İşkence iddialarını tespit için verdiğim dilekçemde, kontrgerilla için araştırma yapılmasını istedim. ERENKÖY’deki sorgulama köşkünün planını yapmıştım. Bunun, için de hapishanede herkese kaldığı odanın planını yaptırdım. Aynı planları çakıştırıp, bir Mimara yapının bütününü çizdirdim ve keşif istedim. Ama hasıraltı ettiler. Dört gün sonra Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve İSTANBUL Sıkıyönetim Başkanlığı’na dilekçe yazdım ve orada, işkence yapanların kendilerine kontrgerilla dediklerini ve sorumlusunun da İSTANBUL Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik TÜRÜN olduğunu açıkladım(***).

O günden bugüne gelinen süreç içinde TBMM’de on onbeş defa araştırma önergeleri girişimi oluyor ama sonuçlanmadı. Devlet adamları karan­lık güçler var diyorlar. Ama o güçle uyum içinde yaşıyor­lar. Bu uyumdan her iki tarafın da çıkarı var. “Darbe okulları, Kontrgerilla okulları” gibi simlerle tanınan okulların AVRUPA bolümü ALMANYA’da OBERAMMAERGAU’da. Eğer TÜRKİYE’de bir Kontrgerilla araştırması yapılabilirse, darbeciler sorgulanabilirse, bizdekilerin orada yetişip yetiş­mediği ortaya çıkacaktır.

Kaynakça ve Açıklamalar

(*) Y.n.: Orgeneral Faik GÜRLER, Genel Kurmay Başkanlığından ayrılıp Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyunca,                Orgeneral Muhsin BATUR Genel Kurmay Başkanı olmak istedi. GÜRLER’in gücü BATUR’un bu isteğini                karşılamaya yetmeyince GÜRLER Cumhurbaşkanı olamadı. Partilerin de istediği bu doğrultudaydı.                Nitekim daha sonra BATUR’u Cumhurbaşkanı adayı göstererek ödüllendirecekti.

(**) Y.n.: Bakınız “ATATÜRK’ten 12 MART’a” Sadi KOÇAŞ

(***) Y.n.: Faik TÜRÜN’ün emekliye ayrıldıktan sonra Adalet Partisi’nce “Cumhurbaşkanı Adayı” seçilmiş olması  durumu yeterince açıklamıyor mu?

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....