Gladyo’nun hedefindeki o asker
Gladyo’nun hedefindeki o asker “Genç Kemalistler Ordusu” davasından yargılanmıştı
M. Ayhan Kara yazdı… 30.07.2017
Talat Turhan’ı ne zaman tanıdım, ne zaman yakınlaştık ve dost olduk?.. Doğrusu tam hatırlamıyorum ama üzerinden çok ama çok uzun yıllar geçti.
12 Mart dönemi bizim kuşağın ortaokul yıllarına denk gelir. 12 Mart Muhtırası verildiğinde orta bir, orta iki sularındaydık. Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan’ın adını da muhtıra öncesinde ve sırasında, sonrasında duymuştuk. 9 Mart ve üzerine gelip ezen 12 Mart… Yıllar geçecek, bu süreci Doğan Avcıoğlu’nun 9 Mart’a endeksli Devrim gazetesi üzerinden inceleyerek “Yön’ün Devrim’i Devrim’in Yönü” adıyla kitaplaştıracaktım (Bu kitabı hazırlarken Talat Turhan’ın arşivinden azami yararlandım).
Deniz Gezmiş’in idam edildiği günün sabahını çok iyi hatırlıyorum; hafif yağmur çiseliyordu, birkaç arkadaş birbirimize sokulmuş üzüntümüzü paylaşıyorduk tedirgin bir şekilde ayak üzeri.
KUR.YRB. TURHAN ZİVERBEY’DE!
Sonra 1973 genel seçimleri geldi. Seçim öncesinde, MİT’in denetimindeki Ziverbey İşkence Köşkü’nde 1. Ordu Komutanı ve 12 Mart’ın kudretli adamı Org. Faik Türün’ün gözetim ve denetiminde MİT, içeriye aldığı ve işkenceden geçirdiği yurtsever subay ve sivillerden Ecevit aleyhinde ifade topluyordu. 1973 seçimlerinde Ecevit liderliğindeki CHP birinci parti çıkmasa ve sonrasında CHP-MSP koalisyon hükümeti kurulmasa muhtemelen yüzlerce CHP milletvekili ve senatörü içeri tıkılacak, CHP 12 Eylül’den önce bu süreçte kapatılacaktı!
İşte Talat Turhan da 12 Mart’ı izleyen süreçte Erim Hükümetinden 11’lerin istifasıyla belirginleşen “darbe içinde darbe” sonrasında 1973’te gözaltına alınarak, daha doğrusu esir edilerek Ziverbey’e alınmıştı. Hani şu, İlhan Selçuk’un akrostiş yöntemiyle deşifre ettiği Ziverbey Köşkü! (İlhan Selçuk’un bu adla yayınlanan kült eserine yılar sonra isteğiyle ek yaptım ama onaylatmak üzereyken ‘Ergenekon’ süreciyle sağlığında oldu ve sonra da malum kaybettik) Bu işkence köşkünde ağır işkencelerden geçirilen Turhan tutuklanmış, Selimiye’ye götürülmüştü.
“GELECEĞİN GENELKURMAY BAŞKANI”
Talat Turhan, kurmay yarbaylıktan emekliydi o sıra. Ancak daha önce görevdeyken “Genç Kemalistler Ordusu” isimli bir kumpas davadan yargılanmış, sürgün edilmiş ve bilahare emekli edilmişti. Çok parlak kariyeri olan bir subaydı oysa. Ona “geleceğin Genelkurmay Başkanı” gözüyle bakılıyordu TSK’da. 27 Mayıs sonrasında MSB Özel Kalem Müdürlüğünde ve Silahlı Kuvvetler Birliği (SKB) içindeki konumunu, hırslı yapısını bilenler önünü kesmişti.
9 MART’TAKİ TURHAN
Turhan, 9 Mart’ın içinde olmak istiyor, ancak emekli subayları hareketin içinde istemeyen Avcıoğlu’na ve yüksek komutanlara takılıyordu. O da inatçıydı; ne yapıp edip kendisini “içeriye” atmak istiyordu üst katındaki toplantılara MİT mensubu bir albay da katılıyordu çaktırmadan ve bu süreç onu Ziverbey’e taşımıştı. Bütün yaşamı Kuzguncuk’ta geçen Turhan, o yüzden yıllar boyu Kuzguncuk’ta sağda soldaki kimi unsurları “MİT mensubu” olarak görme paranoyası içindeydi ve asabı bozuktu.
GLADYOYU DEŞİFRE EDEN ADAM
Ziverbey’deki ve Selimiye’deki askeri mahkemelerdeki Talat Turhan bir çığır açtı. Bir kurmay subay olarak askeri talimnameleri çok iyi biliyordu ve ülkemizde TSK, MİT ve Emniyet içinde ABD’den beslenerek yuvalanan “gladyo”yu deşifre etti. Türk gladyosunun Ziverbey’deki, 12 Mart’taki rolünü açığa çıkarttı. Pek çok uluslar arası emperyal örgütün de… Kurmay Yarbay Talat Turhan, 12 Mart’ın en önemli davası Bomba Davası’nın “1 no’lu” sanığıydı! Sanıklar güya Marmara gemisini batırmıştı, inşaatı sürmekte olan Boğaziçi Köprüsü’nü de (nasıl olacaksa henüz ayakları dikilmeden) havaya uçuracaklardı!
BALYOZ DAVASI VE YENİDEN BASIM ÖYKÜSÜ
Bu deli saçması davalar sona erdi. Geride Turhan’ın “Bomba Davası 1-2” kitabı kaldı. Turhan’ın gitmediği yer kalmamış, bu kitabını bir türlü bastıramamış, sonunda seksenlerde kendi imkanlarıyla bizzat bastırmıştı. Kader, yıllar sonra iki binlerin başlarında Bomba Davası’nı gözden geçirip genişleterek ve yer yer de dipnotlarla güncelleyerek yeni kuşakların da anlayacağı şekilde bendenizin yazmasını sağlamıştı (O kadar inanırdı ki yazdıklarıma, kitabın önsözünü dahi onun yerine kaleme almak bana düşmüştü). Turhan, bunu benden isterken içine sineceğini, görmek istediğini göreceğini biliyordu. Nitekim çok da mutlu oldu. (Bu kitaba şimdilik açıklamak istemediğim bir nedenle hiçbir şekilde “yayına hazırlayan”, “editör” vb. adımı koymadım) Hatta bir iki önemli kitabını daha gözden geçirerek yeniden yayına hazırladım.
“ATATÜRK’ÜN YARBAYI”
Doksanlarda ve iki binlerde Talat Turhan’ın arşivinde çok çalıştım. Kuzguncuk ikinci muhitim olmuştu bu yüzden. Kuzguncuk’taki evinin bir katı komple arşiv ve çalışma ortamıydı. Orada beraber de çok çalıştık. Bu arada Turhan’ın sekseninci yaşı geliyor ve bir biyografisi yazılsın istiyordu. Topu bana atınca “Atatürk’ün Yarbayı” çıktı ortaya. Talat Turhan’ın arşivinde çalışarak kaleme aldığım bu kitabı sahiplenmek istediği için bendeniz “editör” olarak sıfatlandırdım kendimi. Mektuplar deşildi, incelendi, anılara bakıldı vs ve kitap ortaya çıktı. Kitabın adını da kendisine gelen bir okur mektubunun içinden almıştım. Okuru Turhan’a “Atatürk’ün Yarbayı” diye hitap etmişti ve şimşek çaktı, kitabın adını bulmuştum. Turhan da çok hazzetmişti bu addan. Kitabın kapağındaki fotoğrafı da birlikte beğenmiştik, çok sevdi o fotoğrafı ve birçok yerde kullandı. Ölüm ilanında da o fotoğraf kullanıldı.
90 YAŞINDA İKEN
Turhan’ın doksanıncı yaş günü de üç yıl önce Bindallı sanat galerisinde kutlandı ve beraberdik. O gün Kuleli amblemli tişört giymişti ve fotoğraflar hep o şekilde çekilmişti. Daha 15 Temmuz 2016 cemaatçi askeri darbe girişimi olmadan bir şekilde Kuleli’nin tarihe gömülmemesi için mücadele ediyordu. Ondan kısa süre önce de yöneticisi olduğum 68’liler Birliği Vakfı olarak önerimle bir jest yaptık Turhan’a. Bu konuda Sönmez Targan’a bir daha teşekkür ederim. Turhan’a “insan hakları plaketi” takdim ettik. Ama onu önce Ziverbey Köşkü önüne götürdük, o kötü hatıralarla dolu işkence köşkünün izini sürdük. Daha önce Turhan, bir kez de Uğur Mumcu ile gidip izini sürmüştü Ziverbey Köşkü’nün. O köşk civarında yapılan İnsan Hakları Anıtı önünde fotoğraflar çekildi. Sonra da Kozyatağı’nda plaket takdimi yapıldı. Bu takdim sırasında empati için bağlandı.
93 yıllık mücadele dolu bir hayatın son yirmi yılı Kuzguncuk’taki eviyle Haydarpaşa GATA arasında geçti. Çünkü bu süreçte yıpranmıştı ve bazı ameliyatlar da geçirmişti. Ancak bu süreçte yine de üretmekten alıkoymadı kendini. Dünyayı saran uluslar arası emperyal ağın örgütlerinin ve onların Türkiye’deki uzantılarının ipliğini pazara çıkarmak için didindi durdu.
VEDA KONUŞMASI
Son olarak iki hafta kadar önce aradığımda hastanede olduğunu öğrendim. Yanımda gazeteci-televizyoncu Tuncay Mollaveisoğlu ve E. Tuğg. Nejat Eslen de vardı. O konuşmada bile kısa gündem CFR idi! Konuşmayı kısa tuttum, zorlamak istemedim. Meğer o konuşma bir veda konuşmasıymış…
Güle güle Talat Yarbay. O asude bahar ülkesinde bu dünyada hiçbir türlü bulamadığın huzuru bulman dileğimle…
Ayhan Kara
Odatv.com