Harbiye’den Babıali’ye BİR İHTİLALCİNİN ANILARI
Harbiye’den Babıali’ye
BİR İHTİLALCİNİN ANILARI
Güngör TÜRKELİ
İLERİ YAYINLARI
Birinci Basım EYLÜL 2004
(Talat TURHAN’ın Önsözü)
22 Şubat 1962 yarıbaşkaldırısına katıldığım gerekçesiyle Ankara’dan, Afyon Batı Menzil Komutanlığı’na sürgün edildim.1 Kuşkusuz, özellikle 27 Mayıs 1960’tan sonra, Silahlı Kuvvetler’de bulunan genç kuşakların beklentilerine yanıt verilmemesi nedeniyle, Silahlı Kuvvetler içerisinde birbiriyle ilintili veya ilintisiz çeşitli örgütlenmelere gidildi. Bu örgütlenmelerden bir tanesinin de nüvesi, Kütahya Hava Er Eğitim Tugayı’nda Hv. P. Yüzbaşı Salih Zeki Yılmaz liderliğinde oluşmuştu. Salih Zeki Yılmaz, ülkemizin yetiştirdiği ender değerlerden biriydi. Genç yaşına ve küçük rütbesine karşın, okuyan, yazan, düşünen, ülke sorunlarını dert edinen ender bir kişilikti. Özellikle ABD’de bir kurstan geçirildikten sonra bilinci daha da ışımış, Türkiye’nin ABD güdümüne sokuluşunun tanığı olması nedeniyle bir şeyler yapmak gerektiğine inanmış ve kendisini, her türlü riski göze alarak ülkesine adamış, Atatürk’e yaraşan bir yüzbaşıydı.2
Güngör Türkeli, Salih Zeki Yılmaz yapılanmasının içinde yer alan, onunla aynı görüşleri paylaşan bir Hv. P. Üsteğmen idi. Afyon’a gittikten bir süre sonra, Salih Zeki Yılmaz zaman zaman Kütahya’da, Afyon’da, Ege Bölgesi’nde görevli genç subay arkadaşlarını benimle tanıştırıyor, anladığım kadarıyla bana inanıyorlar, bir şeyler yapmak konusunda çare aramak konusunda beni sıkıştırıyorlardı. Oysa ki, Afyon’a sürgün edildiğim için düzenin peşime adamlarını taktığını biliyordum. Bu inançlı ve yürekli, yurtsever insanların deşifre olmamasına özen göstermeye çalışıyordum. Bu bağlamda, Güngör Türkeli ile de tanışmış oldum.
Salih Zeki Yılmaz ekibi içinde yer alan yüzlerce kişi, olaylar tersine döndükten sonra teşbih taneleri gibi dağıldılar, “ne olur ne olmaz” diyerek izlerini kaybettirdiler. Aslında bu tür küçük burjuva örgütlenmelerinin temel özelliklerinin içinde kaypaklık ve kalleşlik her zaman var olagelmiştir. Onların bu tutumuna karşın, Genç Kemalistler davasında bu kişileri ele vermediğim için kendimi mutlu sayıyorum.
Yürekli bir Anadolu çocuğu olan, Yörük kökenli Güngör Türkeli; arkadaşlarının aksine, hayatın bütün yük ve çilelerini çekmiş olmasına karşın, ettiği yemine sahip çıkarak, onurlu tutumunu devam ettirmiştir. Kendisini ve ailesini kutlamak isterim. Yazmış olduğu yapıtta da, Genç Kemalistler olayına dipten gelen dalga örneği katkıda bulunduğu için de O’na teşekkür borçluyuz.
Aslında, namuslu, onurlu ve yürekli insanların, zaman içinde hata yapmış olduklarını kabul etseler bile eylemlerine sahip çıkmaları gerektiğini düşünüyorum. Ne yazık ki, Güngör Türkeli gibi insanlar ender olarak karşımıza çıktığı için, tarihçilere geçmişi objektif değerlendirecek yeterli malzeme bırakılmadığından, tarihsel gerçekleri tam anlamıyla kavramamız da mümkün olmuyor.
Soğuk Savaş döneminde Amerikan yandaşlarından oluşan antikomünist cephe, Atatürkçü-ulusçu güçlerle kıyasıya mücadele ederek onları saf dışı bırakmayı başardılar. Günümüzde de küreselleşme yandaşı hainler, gene Atatürk milliyetçilerini ve ulus devlet yandaşlarını hedef almış görünüyorlar. Bu zinciri ulusça kırmalıyız. Atatürk milliyetçiliği adına yaşamlarını ve geleceklerini yok sayan ve çok güç şartlar altında yaşamlarını sürdüre gelen Güngör Türkeli gibi değerlere sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum.
Bu yıl, 26 Ağustos’ta Kocatepe’de geniş bir katılımla eylem başlatan örgütler, bu uğurda kendilerini feda eden kişileri acaba ismen olsun biliyorlar mı diye merak ediyorum. Geçmişi inkâr ederek geleceğin yönlendirilemeyeceğini düşünüyorum.
Amerikancı düzenin yandaşları 12 Mart 1972’de Güngör Türkeli’ni gözaltına alarak Adana’daki Askeri Ceza ve Tutukevi’nde bir ay süreyle tutmak gereğini duydular. O döneme damgasını vuran, yüzlerce kitaba konu olan ABD patentli akıl almaz işkence uygulamalarına, Adana Sıkıyönetim Komutanlığı’nın, Askeri Ceza ve Tutukevi’nde, çok özel bir katkı oluşturduğunu görüyoruz. Bu cezaevine alman kişilerin başlarına çuval geçiriliyordu.3 Görüldüğü gibi, çuval olayının geçmişi vardır. Geçmişten ders alamayanlar, gelecekte benzerlerini yaşamaya mahkûmdur. Aklımızı başımıza almak ve ulusal onurumuza saldırıya yeltenen çoğu paralı askerlerden oluşan hispanik4 çapulculardan oluşan, işgal güçlerin niyetlerini kursaklarında bırakmalıyız.5
Güngör Türkeli, Adana Askeri Ceza ve Tutukevi’ndeki çuvallı yaşamı sona erince, özel araba, minibüs, kamyon, kamyonet, traktörlerden oluşan bir konvoyla karşılandı ve memleketi olan Anamur’a götürüldü. Aslında bu karşılama kanımca, Güngör Türkeli’nin kişiliğine duyulan saygıyı yansıttığı kadar, halkın yasa tanımayan bir düzene olan tepkisini de gösteriyordu. Aklı başında yönetimlerin, kendilerini böylesine açmazlara düşürmemesi gerekir.
Oysa ki, “Made in USA” damgalı 12 Mart darbesi döneminde, Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde bir öğretim görevlisi “Homongolos” adlı bir öykü yazdığı için yargılandı. “Homongolos”un sonundaki “-los” tersinden okunduğunda “sol” olduğu için, bu hikâyeyi yazanın komünist olduğu iddia edildi.
Bu tür davaları açanlara göre “Los Angeles” kentiyle ilgili bir hikaye de aynı soruşturmaya uğrayabilirdi… Böylesine aymazlık dönemlerinin ne yazık ki ülkemizde hâlâ hesabı görülememiştir… Yunanistan’ı, darbecileri ilk kez yargıladığı için kutlamak gerek. Latin Amerika ülkelerinde de benzerlerine tanık olduk. Astronomik serveti Amerika’da yatan, Amerikan uşağı satılık ve aşağılık Pinochet’nin 88 yaşında bugünlerde dokunulmazlığı kaldırıldı.
Yurttaşlarına ABD adına kan kusturan, 12’lİ darbelerin sorumlularından hesap sorulduğunda, Güngör Türkeli ve benzeri uygulamalara muhatap olmuş binlerce genç aydın yurtseverin gözü açık gitmeyeceklerdir.
Kişisel olarak bakarsak, Güngör Türkeli’nin oğlunun isminin Talat Turhan olduğunu görürüz. Aslında yaşamımda bana verilen, en büyük ödül olarak bu olguyu kabul ediyorum. Tüm aileye teşekkürlerimi yinelerken, Talat Turhan’ı gözlerinden öpüyorum. Güngör Türkeli’ni de yazdığı anılardan dolayı kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum.
Talat Turhan 28 Ağustos 2004
Kaynakça ve Açıklamalar
1. Bu konunun tüm ayrıntısı Genç Kemalistler Ordusu Davası (Talat Turhan, ileri Yayınları, Eylül 2004) kitabında verilmektedir.
2. Ne yazık ki çok genç yaşta bu değerli insan, kansere yenik düşerek aramızdan ayrıldı. Kendisini rahmetle anıyorum.
3. Aslında çuval değil, Anadolu’da “haral” tabir edilen büyük çuval geçirilmiştir. İçeride yatanların birbirini tanıması ve konuşmasını engellemek suretiyle geleceğin tanıkları da ortadan kaldırılıyordu.
4. Hispanik, Latin Amerika kökenli ABD vatandaşlarına verilen isimdir. ABD, Irak işgalinde daha çok bunlardan faydalanmaktadır.
5. “Özel askeri şirketler”, Işık Kansu, Cumhuriyet, 28 Ağustos 2004