İçişleri Bakanı Faruk Sükan’a Mektup
İÇİŞLERİ BAKANI FARUK SÜKAN’A MEKTUP*
İSTANBUL, 14 EYLÜL 1966
Talat TURHAN
Sayın Bakan,
Bu mektubu şahsımla ilgili bir olayı size yansıtmak gereğini duyduğum için yazıyorum.
Şu hususu da önceden belirtmeliyim ki her hangi bir istekte bulunmak niyetinde değilim. Amacım yaşadığım bir olayı, Bakanlığınız düzeyinde saptamaktan ibarettir. Yıllardan beri deneylerimle bilirim ki bu memlekette, anayasa, kanunlar, yönetmelikler benim ismim söz konusu olduğunda, tek taraflı işlerler.
Hakkımda beslenen kötü niyetler ve bu günlerde girişilen yasa dışı girişimler, gelecektekilere öncü olmak istidadında görünüyor.(1) Bu açıklamayı medyatik bir şekilde yapmamış bulunmamın bir kaç, kişiye zarar verme olasılığını göz önünde bulundurmayı düşünmemden ileri geldiğini de belirmekte yarar görürüm.
9 Eylül 1966 günü saat 22.00 sıralarında, Harp Akademisi ‘nden beri arkadaşım Emekli Kurmay Albay Muammer Şahin bir taksi ile beni ziyarete gelir.(2) Annem kendilerini karşılar, evde olmadığımı anlayınca ayrılırlar. Peşlerine bir araba takılır. Ve Muammer Şahin Kadıköy’de oturan bir başka arkadaşına gider. Bu kez taksi şoförü aracında bekler. Tam bu sırada bir kişi araca yanaşıp ben polisim diye hüviyetini gösterir, Muammer Şahin’in annemle ne konuştuğunu sorar! Ve tehdit ederek aralarında geçen konuşmayı kimseye duyurmamamasını da ister.(3) Olayın garip ve ilginç yanı, görev anlayışının boyutunu, ana, çoluk ve çocuğumun düzeyine indirecek kadar acemi, telaşlı bu polis bir zamanlar Muammer Şahin’in emrinde çalışmış ve kendisinin eski İstanbul Polis Müdürü olduğunu da bilmektedir.(4)
Elinizdeki olanak ve fırsatı değerlendirip polisi gerçek niteliğine ve kişiliğe kavuşturamazsanız aynı insanların günün birinde sizi de izleyeceklerinden kuşkunuz bulunmasın…
Biz, peşimizde olanların saldırganlıklarını, çevremize de sıçratmak eğiliminde olduklarını gördüğümüz için, bu olayı küçümseyemedik. Şahsımla ilgili olanlarını yazmakta yarar görmüyorum. Çünkü bunlar öylesine bayağı, öylesine ahmakça yöntemlerle yürütülmektedir ki karar almak için bardağı taşırır hale gelmesini bekliyorum.
Örneğin günün ve gecenin değişik saatlerinde bazı kişiler kapımın zilini çalıp “Burası filanın evi mi?” diye sorarlar, benim evde olup olmadığımı yoklarlar! Anayasa güvencesi altında bir yuvanın huzurunu kaçırmaya yönelik bu tür girişimleri sabır ve nefretle karşılamaktayım.
Gerçekte yıllardan beri bazen Milli Emniyet, bazen polis, bazen kanun dışı örgütlenmiş ve belirli kişilerin makam, kişisel gelecek ve yükselme hırslarını güvence altına almakla görevlendirilmiş özel örgüt elemanları, bazen kişilere hizmet sunan uşaklar, beni izlediklerini, çaba ve niyetlerini ayrıntılarıyla bilmeme karşın gülüp geçerim. Çünkü bilirim ki bu ülkede, gerçek yurtsever olmanın bir çilesi vardır. Tarihimizin, izlenilen, jurnal edilen, sürgüne gönderilen, hapsedilen, öldürülen sayısız yurtseverlerimizin hazin olduğu kadar şerefli hayat öyküleriyle dolu bulunması ve Cumhuriyetimizi onlara borçlu olduğumuzu algılamam sabırlı olmama yetmektedir.
Yukarıda açıkladığım olaya basit bir polisiye olayı diye bakılmamaması gerekir. İlhami Soysal olayı(5) bir rastlantı sonucu mu aynı dönemde gerçekleşmiştir? Bu tür olayların hukuk devleti kavramıyla bağdaşması kuşkusuz olanaklı değildir. Devlet kuvvetlerinin yasa dışı kullanılmasından ızdırap duyuyor ve sizi uyarıyorum.
Muammer Şahin’i izleyen polislere emir verenler, onları ne büyük ölçüde baskı altına almış olmalılar ki görevlerini yasa dışı uygulamak gereğini duyumsamış ve de içlerinden biri iyice sınırını aşmıştır.
Devletin polisinin beni izlemek için harcadığı zaman ve emeğe acıyorum. Bizi izleyenler, en azından, bizim kudret ve yeteneğimizde ve özellikle şeref ve onur anlayışımızda olmalıdır ki, ilgililere hakkımızda, doğru bilgiler ulaşabilsin. Örneğin hakkımda rapor verenler, bu günlerde, İstanbul’da olmadığımı bildirdikleri halde bu raporun gerçek olmadığını istenilirse kanıtlayabilirim. Yanlış istihbaratın, yanlış karar ve uygulama olduğu gerçeğini anımsatmak istemezdim.
Hürmetlerimle.
Talat TURHAN
Kaynakça ve Açıklamalar
(*) Y.n.: 14 Ağustos 1964 günü emekli edildikten sonra bu mektubu yazıncaya kadar geçen süre içerisinde 6 polis beni izliyordu. Akşamları da bir komiser gelip onlardan rapor alıyordu. Org. Cemal Tural’ın MİT’ten bu doğrultudaki isteğinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yansıtılması üzerine izlendiğimi öğrendim…
—Dili sadeleştirilmiş ve yeniden düzenlenmiştir.
1. Bu niyet 1971 ‘den sonra daha da belirgin bir şekilde kendini gösterdi.
2. Taksi şoförü askerliğini Muammer Şahin’in birliğinde yaptığı için eski komutanına sadıktır.
3. Şoför, Muammer Şahin’in eski askeri olduğu için polisin tehdidini eski komutanına anlatır.
4. Kur. Alb Muammer Şahin, 27 Mayıs 1960’tan sonra bir süre İstanbul Emniyet Müdürü görevinde bulunmuştur.
5. O dönemde Akşam Gazetesi’ndeki köşesinde K.K.K. olan Orgeneral Cemal Tural’ı eleştiriyordu. Soysal, bir gün kaçırılıp dövüldü ve öldü diye yol kenarında bir hendeğe atıldı. O günlerde toplumsal duyarlılık sonucu kısa bir sürede olayın failleri olan Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli bir Yarbay ile Astsubay yakalandı ve sembolik olsa da cezalandırıldı…