İkibine Doğru 11.8.1991
İkibine Doğru: 11 AĞUSTOS 1991
TÜRKİYE’yi kucağa oturtma planı
Talat TURHAN
Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN ABD’nin Savaş Suçlarını Araştırma Komisyonu’na geniş kapsamlı bir rapor sundu. TURHAN’ın Komisyona önerilerini içeren rapordan bazı bölümleri yayımlıyoruz.
ABD Emperyalizminin Körfez konusundaki ön girişimlerinden birisi 1988 OCAK ayında ABD’de yayımlanan “Discirminata Deterence” başlıklı, 13 stratejin hazırladığı rapordur. “Seçmeli caydırıcılık” diye dilimize çevrilebilen bu raporların arasında Prof. WOHLSETTER, BRZEZİNSKİ, KİSSİNGER gibi, Amerikan emperyalizminin fikir babaları bulunmakta ve dünyadaki çatışmanın Doğu-Batı doğrultusundan Kuzey-Güney doğrultusuna kayacağı, bunun sonunda da “Düşük yoğunluklu ihtilaf” (Low intensity conflict) lar yaşanacağı öngörülmektedir. Güney’de bulunan petrol dahil olmak üzere hammadde kaynaklarına sahip olan ülkelerdeki olası ihtilaflar düşük yoğunluklu olacağından büyük güç ve ordular yerine elde tutulacak çevik güçlerle bu tür başkaldırılar önlenebilir diye düşünülüyordu. Oysa IRAK yönetimi ve halkının başkaldırısı tüm bu hesapları alt üst etti. ABD stratejileri bu kez “Orta yoğunluklu çatışma” (Midintesity conflict) doktrinine yöneldiler. Böyle bir yöneliş sonucu TÜRKİYE’nin özelikle Güneydoğu bölgesinin önemi Batı emperyalistleri açısından daha da arttı. Bu bölge, Körfez Savaşı’ndan bu yana her anlamda emperyalistlere peşkeş çekilmiştir. 1989 yılında bir gazete “TÜRKİYE’yi kucağa oturtma planı” şeklinde bir başlık atmış ve Turgut ÖZAL’ın Cumhurbaşkanı olması için ClA’nın devrede bulunduğunu ve örgütün bu amaçla hazırladığı planın Başkan BUSH tarafından kabul edildiğini açıklamıştır. Bu tarihten üç ay sonra Turgut ÖZAL Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Kuşkusuz bir gazetenin iddiası ile kimse suçlanamaz. Ancak BUSH’un gönderdiği son teşekkür mektubunda Turgut ve Semra diyerek küçük adlarıyla hitap etmesi üzerinde düşünmeye değer bir olgu olarak değerlendirilmelidir.
Bilindiği gibi George BUSH CIA başkanlığından gelmektedir. CIA bünyesi içersinde “Kirli İşler Bölümü” (Dirty Action Section) bulunmaktadır.
Bu bölüm ABD Emperyalizmi adına tüm dünyada devlet başkanları dahil siyasi cinayetler işlemekte, komplo ve darbe düzenlemekte, ülkeleri destabilize etmek için terör olaylarını yönlendirmekte ve seçimlere hile katmak ve bunlar gibi dünya halklarının egemenlik haklarına ve onurlarına saldırılarda bulunmaktadır.
Özellikle;
“BUSH kana şantaja bulaşmış kirli ellerini CIA’dan Başkanlığa taşımış davranışlarını dünya konjüktürünün verdiği olanakla da daha pervasız bir boyuta çıkarmıştır. PANAMA işgali, Körfez Savaşı bu anlayışla düzenlenmiştir. Sabıkalı bu kişiyle telefon diplomasisine dayanan ilişiklerin boyutu, bu perspektif içinde saptanılmalıdır”.
AGİK’te George BUSH, “AVRUPA’nın güvenliği kendi coğrafi sınırından Körfez krizine yol açan KUVEYT’e kadar uzanır” demek suretiyle NATO’NUN “Out of Area” tartışmalarını göz ardı etmiş, ABD emperyalizminin Körfez’e yönelik niyetlerini kısmen ortaya koymuş. TÜRKİYE bu amaca hizmet etmek için Körfez savaşı’na katkıda bulunmuştur. Olaydaki suçluluk boyutuna bu çerçeve içinde büyüteç tutulmalıdır.
PARİS yasası ile birlikte “AVRUPA Konvansiyonel Kuvvet Anlaşması” (AKKA) imzalanmış, bu anlaşmaya göre MERSİN Limanı dahil olmak üzere 39’cu paralelin güneyinde kalan Güneydoğu bölgesi silahsızlanma kapsamı dışında bırakılmıştır. Anlaşmaya imza koyan NATO ve “Varşova Paktı” ülkeleri belirli oranda konvansiyonel silahları azaltmayı kabul ederek soğuk savaş sürecinin bittiğini ilan etmişlerdir. Buna karşın TÜRKİYE bu maddeyi kabul etmek suretiyle Güneydoğu Anadolu’yu ABD ve Batı emperyalizmi açısından Körfez savaşı ve ileride olası gelişmeler için savaş alanı olarak tahsis etmiştir. Bu teslimiyetten sonra üsler kullanılmış, çevik ve çekiç güçler gündeme gelmiş, TÜRKİYE “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” dış politika ilkesinden 180 derecelik bir dönüş yapmıştır. AKKA gereğince NATO devletlerinin imha etmesi gereken konvansiyonel silahlar emperyalist çıkarlar doğrultusunda kullanılmak üzere bölgeye yığılmış ve bu olgu Türk halkına Batı’nın büyük yardımı olarak yutturulmaya çalışmıştır. Oysaki aynı tarihlerde Turgut ÖZAL, Türk Silahlı Kuvvetlerinin modern bir savaşı karşılayacak durumda bulunmadığını ifade etmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerini teçhiz ile sorumlu kişiler ve yıllarca NATO içinde bulunan bir gücün güçsüz bırakılmasına seyirci kalmasının suçu ve suçluları saptanmalıdır.
Ön bilgilerde Özel Harp Dairesinden söz edilmektedir. Bir rastlantı olarak AVRUPA’daki “Gladio” Skandalının patlak vermesi AKKA toplantısının sonuna denk geldi. AKKA’ya göre tüm TÜRKİYE sathında paramiliter güçler (ÖHD) silahsızlanma kapsamı dışında bırakılmıştır. Birçok NATO ve Avrupa ülkesinin, “Gladio” türü örgütlerin Amerikan Emperyalizminin çıkarlarına hizmet ettiğini saptayıp lağvetmelerine karşın tüm TÜRKİYE’nin ve Türk halkının “özel savaş”ın hedefi yapılması ardındaki niyetlere doğru tanılar konulmalıdır.
Kanımca olay “psikolojik savaş” kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Bu tür savaşın istihbarat örgütlerinin görevleri içinde bulunduğunu vurgulamalı ve bu konudaki suçluluk boyutu daha geniş ele alınmalıdır. Tabii emperyalist istihbarat örgütleriyle işbirliği yapan yerli istihbarat örgütlerinin özellikle ÖHD’nin psikolojik savaşı yürüten bölümlerinin bu konudaki sorumlulukları saptanmalıdır. Sırası gelmişken ABD’nin bütün askeri öğretim sisteminin TÜRKİYE’de de uygulandığını ifade ettikten sonra FM–30 20 kodlu Amerikan Sahra Talimnamesi’nin yanlış bilgi verme merkezinin yönetmelerinden söz ettiğini vurgulamalıyım. Bu anlayışla Amerikan istihbarat örgütleri sayısız girişimlerde bulunmakta, psikolojik savaş kapsamında içinde mass media’yı da kontrol etmektedir. Bu savaş biçiminin TÜRKİYE’ye yansıması ayrıntılarıyla irdelenmelidir.