Paris Konferansı
TALAT TURHAN PARİS KONUŞMASI
KONU: Demokratik Gelişmeler
Türkiyeli Demokrat İşçiler Derneği sayın başkanı ve değerli katılımcılar. Tümünüze sevgi ve saygılarımı sunarak sözlerime başlamak istiyorum. 17-18 Eylül 1993 günleri arasında Almanya’da Bochum’da Türkiye Demokratik formu üyelerinin ortaklaşa hazırladıkları ‘’Demokratik Gelişmeler’’ konulu foruma katıldım. Bu sürede bana kontrgerilla cumhuriyeti bu yıl Mart ayında yayınlanan yapıtımın adıydı. Yapıtımda Amerikan emperyalizmin çeşitli yöntemlerle sömürdüğü ülkeleri kontrol altına aldığı ve özellikle finanse ettiği yer altı örgütleri ile kontrolü ele geçirdiği ve o ülke düzenlerinin dış görünüşü itibari ile demokrasi, cumhuriyet şeklinde tanımlamasının bir anlamı bulunmadığını, bu nedenle de ülkemizde sık sık devlet üzerinde devlet karanlık güçler, gizli güçler tanımlamasının yapılmasına karşın parlamentonun bu gizliliği çözemediğini belgesel olarak açıklamıştım. Almanya’daki forumda doğrudan doğruya ABD güdümünde finanse edilen ve Nato ülkelerinin temsilcilerinin Almanya’da bulunduğunu ve bu anlamda Almanya’nın Amerikan emperyalizmin özellikle dikkatini çekmiştir. Bochum’daki toplantıdan sonra Almanya’da sırasıyla Köln, Duisburg, Stuttgart ve İsviçre Basel’de kontrgerilla üyesi konulu konferanslar verdim. Bir müddet aramıza katılmak için buradayım. Bana emekçilerin konuğu olmak onurunu ve gururunu yaşatanlara saygılarımı sunuyorum. Konferanslarım genellikle 4 saat sürdü. Bu sürenin 2.5 saatlik bölümü soru-yanıt şeklinde tartışmalı geçti. Konuya gösterilen ilgi çok büyüktü. Paris’deki bu toplantımız için de etkinliği özelliği nedeniyle ancak özet açıklamalar yapmak zorunda kaldığım için beni bağışlayacağınızı dilerim. Sanırım bürokrasinin asker kanadından gelen bir kişi gerek ülke dışında, gerek ülke içinde ilk kez böyle seçkin bir emekçi, gurbetçi topluma hitap etme şansına yakalıyorum. Bu gururu ömrümün sonuna kadar taşıyacağıma bahtiyarım. 30 yıldan beri bozuk düzenin, egemen güçlerin ve onların destekleyicilerinin boy hedefi oldum. İşkence, zulüm, baskı, askeri yargılamalara karşın emekten yana olmam ve bozuk düzenin iç yüzünü açıklamam onları kudurtuyordu. 1992 yılının Mart yılında özel savaş ve kontrgerilla adlı yapıtım yayınlandı. Bu yapıtımda dönemin devlet başkanı olan emekli general Orhan Kinercioğlu’na yönelik eleştirilere yer vermiştim. Şöyle ki anlaşılan odur ki Kinercioğlu sermayenin çıkarlarını koruyan faşist kanatta olduğu için emekli olmuştur. Uluslararası finans kuruluşları ve onların yeni distribütörleriyle içli dışlı olan istihbarat örgütleri bir yolunu bularak kendi adımlarını etkin görevlere atmakta başarıdırlar. Kinerçioğlu’nun cuntacılıktan özel sekretere, oradan bakanlık koltuğuna atlarken ben bu memleketin hapishanelerinde konuk ediliyordum. İlginç bir çelişki değil mi? Sermayeden yanaysanız size bakanlık sunulur, emekten yana iseniz bizim gibi hapishaneden hapishaneye taşınmak zorunda kalmayı göze almak zorundasınız. Yanlış anlaşılmaktan korkarım şu anda, Orhan Kinerçioğlu’yla konumumu değiştirme önerisi alsam duraksamadan ret ederim. Ezilenlerin, sömürenlerin ya da emekten yana olan tavrı mı sürekli açıklamış olmaktayım. Ezilenden, sömürülenden, emekten yana olmam bozuk düzen yandaşlarını çıldırtmış olmalı ki, bu yüzden hala yargılanmaktayım. Basın yoluyla Kinerçioğlu’na hakaret etmekten Ankara C.Savcılığı 3 ay ile 1 yıl, ayrıca 100 milyon benden tazminat talep etmektedir. Emekten yana tavrım Türkiye emekçilerini yeniden selamlıyor, tüm içtenliğimle ırkçılığa ve faşizme karşı tutumumuzun yanında olduğumu tok sesle sesleniyorum. İnsanlık onuru işkenceyi yenecek.
I.ve II. Dünya savaşından galip çıkan ABD, İngiliz emperyalizminin yerini aldı. Özellikle II.Dünya savaşından sonra komünizmin yayılmasının önlenmesi gerektiğini altına sığınarak askeri, ekonomik ve siyasal antlaşmalar yapıp, baskı filosunu denetimi altına aldı. ABD emperyalizminin tüm bu girişimlerinin kanıtı en tehlikeli ve en etken olan özel savaş kavramını benimseyip, bu türü yaygınlaştırma çabasıdır. II.Dünya savaşından sonra az gelişmiş ülkelerde bağımsızlık ve sosyalizm gelişmeye başladı. Bu yüzden kurtuluş savaşları yaygınlaştı. Kurtuluş savaşları gerilla savaş yöntemleriyle yapılıyordu. Kurtuluş savaşlarını engellemek için ABD karşı yöntemleri geliştirdi. Özel savaş okulları açıldı ve bu yöntemleri kurumsallaştırıp tüm dünyaya yaydı. 1962 yılında Başkan Kennedy özel savaşı bu şekilde tanımlamaktadır. Bu savaş gerillanın yıkıcı unsurlarını, ayaktarların yaptığı savaştır. Çarpışma ya da pusu kurma, tecavüz ya da vurma yoluyla değil düşmanla yüz yüze dövüşme yerine onu yıpratma ve takatten düşürme yolu ile yapılan bir savaştır. Bu savaşta ekonomik huzursuzluklar ve ırkçılıktan istifade edilir. Farklı bir statik, yepyeni bir kuvvet ve tamamen farklı bir eğitime ihtiyaç gösterir. Bu anlayışın sonu olarak Kennedy özel savaş okulu kuruldu. Günümüzde ise ABD özel kuvvetler komutanı General Sti’den özel kuvvetle şöyle tanımlanmaktadır; Amerikan dış politikasının en önemli unsuru ve ulusal güvenlik statüsünün en sağlam desteği olarak tanımlamaktadır. 1990 yılı Kasın ayında soğuk savaşım tüm dünyaya ilan edilmesine karşın, 1991 yılında ABD özel kuvvetler komutanlığına bağlı timler 41 değişik ülkede 195 değişik görev üstlenmiştir. Halem bu anlayış devam etmektedir. ABD Dışişleri Bakanı ABD dünya liderliği sorumluluğuna devam edecektir. Gerektiği zaman çıkarlarımızı korumak için tek taraflı hareket edeceğiz. Toplu karar almasından daha duygulu olduğu zaman hastalık dağılacak devlet yüne biz olacağız, ama yanılmayın yöneteceğiz.
ABD emperyalizminin ve saldırganlığının çirkin yüzü bu cümlelerle yeniden açığa çıkmış bulunuyor. Yeni dünya düzeni diye yutturulmak istenen saldırganlığa ya katılacak yada yenilgiye razı olmadan karşı çıkacağız. ABD terörü soğuk savaş döneminde olduğu gibi yeni düzende de özel savaş yöntemleri kullanılarak egemenliği sürdürmeye çalışmaktadır. Ancak ABD askeri güç üstünlüğüne karşı ekonomik açıdan güç durumda bulunmaktadır. Uyuşturucu kullanımı, AIDS ABD toplumunu derinden sarsmaktadır. Avrupa Birliği Alman ekonomisinin gelişmesi, Fransa ve Almanya arasında ortaklık, İslam radikalciliğinden dolayı tedirgindir. Özellikle Japonya ekonomisinin gelişmesi ABD’yi düşündürmektedir. Şimdi de ABD’nin emperyalist ihanet ağının ne şekilde korunduğu hakkında kısa bir açıklama yaparak sözlerime son veriyorum;
Amerikan emperyalizmi, kontrgerilla örgütlenmesi açısından dünyayı üç bölüme ayırmıştır. Birinci Amerika, ikinci Avrupa, üçüncü Asya ülkeleri bu örgütlemeye dayanmak suretiyle dünyadaki yeni düzeni devam ettirmeyi planlamaktadır. Biraz evvel söylediğim gibi Kennedy özel savaş okulu vardır. Bu okul dünyanın bütün kontrgerillalarını yetiştirmektedir. Lider kadroları bu okulun benzerlerinde, dünyanın diğer yerlerine dağılmış bulunmaktadır. Bir tanesi Panama kanalında bulunan, tüm Latin Amerika’ya hitap eden kontrgerilla okulları, Latin Amerika’da bütün darbelerin liderleri bu okulda yetiştirilmiştir. Avrupa’ya gelince, Avrupa’da Münih güneyinde Oberammergau kentinde ayaklanmaları bastırma okulu yeni Amerikan emperyalizmine karşı olan herkesi ortadan kaldırmaya, hatta savaş yöntemlerini yok etmeye varan yöntemleri öğreten okul burada, yine bu bölgede Solga denilen bir yerde özel savaşçıların paraşüt okulu var. Tabi bunlar biz ne alakadar eder diyebilirsiniz. Çok yakından alakadar eder, çünkü tüm NATO devletlerinin ve Türkiye’nin özel savaşçıları burada yetişiyor. Burada yetişen özel savaşçılar ya da kontrgerillacılar kendi ülkelerindeki daha küçük düzeyde bulunan kontrgerillalarını yetiştiriyor ve onların da ne yaptığını siz benden daha iyi biliyorsunuz. Bu demek ki Almanya’nın Münih güneyindeki bir bölgesine gidecek, onu 16 Nato ülkesine yayacak bu Amerikan emperyalizminin ihanet ağının bir bölümü, ikinci buda askeri örgütlenme birimi var. Amerikan özel savaş bakımından dünyayı üçe böldüğünü söylemiştim. Yine Amerika’da bulunan Deniz Aşırı Kuvvetler Komutanlığının bir ucu San Prag’dan Baden’e gelmektedir. Baden Almanya’nın güneyinde bir bölgedir. Baden denilen bir yerleşim bölgesinde Amerikan 20 Özel Bölge Komutanlığı bulunmaktadır. Yine buradan 16 NATO ülkesine, 16 ok çizerseniz bu örgütlenmenin askersel boyutunu görürsünüz.
Daha bitmedi, İtalya’da 1990 yılında ortaya çıkan Gladio skandalı gösterdi ki tüm NATO örgütlerinde bulunan yeraltı örgütlerin CIA tarafından desteklendiği ve denetlendiği ortaya çıktı. O halde buradan da bir ok atacaksınız. Amerika’dan 16 NATO ülkesine çizeceksiniz. CIA yahut istihbarat bakımından bu tür örgütlerin veya özel savaşçıların orada zaman zaman toplanmaktadır. Elay Communication Committee denilen bu toplantı da, NATO ülkeleri aldıkları kararlar kendi halkının Amerika’nın çıkarlarına ters gelen bütün girişimlerini baltalamak için düzenli bir tertip istemektedirler. Kısaca Amerikan emperyalizminin dün kullanıldığı, önümüzdeki dönem de kullanmayı denediği ağ bu. Biz devrimciler, Amerikan emperyalizmini kaldırabileceksek, ilk önce bu ağın büyüklüğünü, boyutlarını, tüm ayrıntılarını öğrenmeli, kendi yöntemlerimizi ona göre ayarlamalıyız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Olayların büyüklüğüne karşı bizde karşı koyma yöntemlerini geliştirmeliyiz dedim. Olayın büyüklüğünü kavramadan ona karşı hangi tür yöntemler geliştireceğimizi saptamalıyız. Önce karşımızdaki gücü bilelim, o güce nasıl karşı çıkacağımızın yöntemlerini saptayalım. Ben diyorum ki, doğru, belki yanlış, eğer beni tanıma katılıyorsanız bunu hangi yöntemlerle, ilaçlarla mı, iğnelerle mi, başka yöntemlerle mi tedaviye siz karar vereceksiniz. Önerim, Amerikan emperyalizmine karşı bir Vietnam karşı çıkabildi demek ki, ama geldi Vietnam kompleksini Irak’ta giderdi. Amerikan gücü Irak’taki başarısından geliyor, yeni dünya liderliğini Irak’tan sonra daha tok sesle söylüyor. Şimdi öneri, ne yazık ki şu dönemde 1-2 yıl içerisindeki dönemde, baktığımız zaman en büyük öneriyi iki adam getiriyor. Benimde beğeneceğim şekilde, bunlardan bir tanesi Ramsey Klark, adamın 4 saat konferansını dinledim. Geçen yıl veya evvelki yıl İstanbul’da Amerikan eski adalet bakanı, Amerikan Vietnam politikasına karşı çıkmış, o günden beri Amerikan aleyhtarı bütün olayların başını çekiyor. Klark diyor ki; ‘’Amerika’nın askeri gücünün üzerine hiçbir güç yok, hiçbir güç bunun üzerine çıkamaz ve bu güç olduğu sürece dünyadaki en büyük tehlike budur. Ne yazık ki hiçbir güçte bu silahlı gücü ortadan kaldıracak güçte dağılıma, insanların bilinci her şeyin üstündedir. Bütün dünya halkları Amerika’nın bu çirkin yüzüne, emperyalist saldırgan yüzünü algılayıp da karşı çıkarsa, tümü birden Amerika’dan bir noktada biter’’ bunu açıkça söylüyor. Onunla da kalmıyor, geçen yıl bir mahkeme kurdu, Amerikan yönetimini yargıladı, Irak’taki davranışından dolayı mahkûm etti. Ya şimdi bir Amerikalı çıkıyor, kendi yönetimini eleştiriyor, onunla kalmıyor, gangsterlerin yanında bulunuyor mahkum ettiriyor. Bu tavrı işte bunu dünyanın başka yerlerinde herkes yapmalıydı. Bunu gibi bir ikinci adam var bugünlerde, Türkiye’de bir kitap çıktı, buraya geldi. Kulski diye bir adam yani Amerika’da muhalefetin başını çekiyor. Yaşatmadılar Amerika’da, adam şimdi Kanada’da yaşıyor. Türkiye’de iki kitabı bulunuyor, Amerika’nın ipliğini pazara çıkarıyor. Hiçbir sosyalist yazar bu boyutta, yani 2 yıllık süreçten bahsediyorum, Amerika’nın ipliğini ortaya çıkartmadı. İşimiz bu, Amerikan pisliğini ortaya sermek. Serdikten sonra onu uluslararası kamuoyunu oluşturacağız ve karşı yöntemler geliştireceğiz. Bu iş benim işim değil, sizin işiniz. Benim yaşım 69 tamam mı arkadaşlar, ömrüm yetmez buna, ancak konuşabilirim.
Türkiye’de ömür 2 yıl önce 59’du, şimdi de ben öğrendim 6’de çıkmış. Şimdi her şeye rağmen adamların hakkını yemiyelim, güzel bir gelişme var. Şimdi insanlar demek daha rahat. Benim yaşı 69 bir kere, ikincisi Uğur Mumcu ile benim aramda farklılık var. Adam diyelim ki 10 konuyla kavga verdi, 10 tanesinden bir tanesi öldürtmüştür diye varsayım yürütebiliriz. Ama beni öldürürlerse eğer, bu adam 20yıldır kontrgerilla ile uğraşıyor, kontrgerillalar öldürdü olgusu çok mutlak ortaya çıkar. Bu onların işlerine gelmez, belki de onun için öldürmüyorlar. Başka bir güvencem olduğunu sanmıyorum yani. Ama Uğur Mumcu’nun cenazesine gitmiştim, oradan eskiden bir gazetede yazan sonra MİT’çi olan bir adama rast geldim, o adam dedi ki ‘’sıra sana geldi’’ ben cevap olarak ‘’Oğlu arabam yok’’ dedim hep arabayla götürüyorsunuz insanları dedim. Araba canlı tabut gerçekten bombayla bir şey yok da arabada sıktığın vakit adam silahına davrana biliyor dikkat ederseniz, hepsi arabada gidiyor. Dedi ki senin evinin karşısında terk edilmiş bir ev var, gündüz kaçta çıkacağın belli değil ama akşam 7-8 gibi eve girer, terkedilmiş evde seni şişleyecekler. Çok önemli değil yaşadığı kadar yaşarım, göreceğim her şeyi de gördüm, bu düzenin her şeyini gördüm. Şu anda söyleyeyim ki benim tabanca taşıma hakkım var, hiç tabanca taşımadım hayatımda, kalem çok daha kuvvetli tabancadan.
Bir tanesi özel harp dairesinden, yanıt alamadım, bir tanesi güneydoğuda devlet çalışmıyor. İki cümle çıktı, 1977 yılında ban bir telefon geldi. Ankara’dan, Ankara’ya gel bir arkadaşım tarafından, bende kalktım gittim. Hep de cebimden gidiyor yani, kimse harcırah vermez. Kalktım gittim, giderken ne olur ne olmaz diye bavulumda, çantamda belgeler var. Niye beni çağırdın oğlum dedim. Buraya İçişleri Bakanı Hasan Fehmi bey seninle görüşmek istiyor. Bakan ona demiş ki Deniz Baykal onun ekibindeydi, ona hiçbir şey yapamazsınız. Talat Turhan’ı dinle öyle işe başla, rapor vermiştik ya 1 yıl önce o raporlardakilerle bir bir çıkıyor, beni tavsiye etmiş, o da beni çağırmış gittim. Uğur Mumcu’yu da çağıralım mı dedi, tabi dedim çağır. O arada birkaç Milletvekili geldi, bir tanesini tanımıyorum, bir tanesini tanıyorum. İşaret etti ister misin bu kalabilir dedim. Ertuğrul Günay’da kalabilir dedim. Öbürünü tanımıyorum, o da biraz oturdu, 3-4 saat kendi görüşlerimi anlattı Hasan Fehmi’ye, ona dedim ki ‘’Yani yılmadan asker, polis öldürüyor, bankaların önünde, örneğin sermaye güçlü dedim, niye kendini korumuyor 40 bin tane adam, iş açtınız, bekçi sermaye kendi adamını koysun, kendi malını kendi korusun diye. Şimdi siz burada da yaygın şiddet olaylarını önlemeli, yani terörü önlemelisiniz, terörü önlemek için, ilimin uçunu yakalayacaksınız. İlk cinayet nasıl işlenmişse onu bulacaksınız dedim. Ben size söyleyeyim mi, ilk cinayet Türkiye’de Taylan Özgür cinayetidir. Tetiği çeken bir tanesi polis, bir tanesi subaydır, polisin adı bu, subayın adı bu. Neden benim çocuğuma sıkılan kurşun bana sıkılmıştır. Geceyi gündüze kattım araştırdım, sonucu buldum, doğru yanlış bilmem, devleti verin bana doğruyu yanlışı çıkarayım. Ama ben bir ipucu veriyorum, mademki devletin elinde ipucunu saklamakla yükümlü olduğu isimleri çok konuştuk, tabi buraya sığmaz. Sorunuzun yanıtı olduğu için bu kısımları söylüyorum. Aradan üç ay sonra tekrar bir araya geldik. Talat bey dedi, sizin bana söylediğiniz polis, komiser olmuş, bu kadar karmaşık mekanizma içindeyiz, bunları hesaplamadan çözüm üretemeyiz. Düşünebiliyor musunuz, devrime silah sıkan adam, polisin devrimci kanadında aktif olan bir adam. Tabi kimsenin gücü bunun üzerine gitmeye uygun olmadığı için, Hasan Fehmi bey gidemedi. Aradan yıllar geçti işte demin sözünü ettiğim, 27 kasım 1990’daki basın toplantısı yapıyorum. Bir hanım kız kalktı dedi ki; Avukat Hale Kıyıcı, Taylan Özgür’ün kız kardeşiyim, benim kardeşimi kimler öldürdü biliyor musunuz, söyleyin. Bunu evlat söyleyen benim derim, Ahmet öldürdü, Ahmet beni mahkemeye verecek başka şansım var mı benim, yok. Devlet bunu ortaya çıkaracak. Hale Kıyıcı kalkmış Uğur Mumcu’ya gitmiş, Uğur Mumcu’da demiş ki Talat Turhan bir de Hasan Fehmi biliyor. Hasan Fehmi’ye gitmiş, Talat Turhan bana böyle bir şey söylemedi demiş, söylese de güç durumda kalacak. Neyse Uğur Mumcu bana salmış, onunla ben konuştum. Ercan Koracı gelse söyler misiniz, isterse söylerim dedim yani. Bak Ercan Koracı bana telefon etti görüşelim dedi. 2yıl geçti ortada ses yok, çıkmaz, neden çıkmaz çünkü 1978 yılında Ecevit’e Çiğli havaalanında suikast düzenlediler. Düzenleyen polisin elindeki silah Türkiye’ye hiç girmemiş özel silah, silah yakalandı, polis yakalandı. Adama bir şey olmadı. Başbakan kendisine suikast yapan adama hiçbir şey yapamıyor ve bunu itiraf ediyor. Bir yere kadar gittim daha öteye gidemedim diyor. 10 yıl sonra Özal’a suikast tertip ettiler, ikisi de Başbakan, adam bir yakalandı canı çıktı. Dedi ki ben MİT’e çalıştım, kontrgerilla eğitimi gördüm dedi Kartal Demirağ, onun üzerine bir komisyon kurdurdu. Mahkeme dışında suikastin boyutlarını saptamak için, komisyonun başında Yargıtay Uğur Tonuk var. Uğur Tonuk’u üç tane adam aldı tehdit etti, seni atarım dedi. İki Başbakana suikast ortaya çıkmıyor, bir faili meçhul ortaya çıkar mı.o komisyonda bu şartlar altında bir şey yapamadı. Beni yine bir yerde sıkıştırdılar, dedim ki çok büyük hata içerisindesiniz, siz diyorsunuz ki devlet bizim adamlarımız öldürüyor, devleti suçluyorsunuz neden koruma almadın diye, ya devlet seni öldürecek seni niye korusun. O zaman son tedbiri al, git adam öldür demiyorum. Gayet doğal, işte mesela şu adam benim, beni bir adam öldürecekse benim arkamdan gelecek ya da beni takip ediyorsa onun arkasına kendi adamımı koyarım. Eğer benim örgütüm benim sağ olmamı istiyorsa beni takip edeceğine onu takip eder. Bunu başka bir yöntemi yok. Bunu yapamadık mı bir faile meçhule gittik, onu örtbas eder ama yakalayamaz. Bu güne kadar yakaladık mı, yok. İki adam ortaya çıktı, o da laf olsun diye 20 yıldır tasnifi yapılıyor. Ecevit bir yere gitmişte ordan Özal hat davasından sinyal almış. Ecevit’e demiş ki, yanındaki paşaya, paşam ya bu adam MHP’nin militanı olursa öyle mi demiş, çok vatan sever bir adam demiş. Sarıkamış’tan bir özel hatçının MHP’li olduğunu öğrenmiş. Ecevit’in ağzından birde Iğdır’da bir adamın CHP’nin özel hattının olduğu ortaya çıktığı, oda somut olarak değil soyut bir MHP’li, bir CHP’li iki kontrgerillacı var. Diğerlerini bilmiyorlar, devlette bunun üzerini aşamıyor. O zaman gayet doğal bir şey, yani insanın savunma isteği gibi bir olay var. İnsanlar kendi örgütündeki insanları eğer öldürme eğilimi varsa kendilerini korumalıdır. Aktif değil yani bu adamı öldürürüm demiyorum, pasif olarak bu adamı yakalasın, silahıyla teslim etsin.
Cumhuriyet’in görmezlik niteliği burada, kontrgerilla cumhuriyeti. Kontrgerillaya bir şey yapıyorsa kendi kendini aşar mı, devlet bu yani, görülen devlet yapay bir devlet, görülmeyen devlet bu işleri bu yaptığına göre kim kimi aşacak, nasıl aşacak? Şimdi bundan bir veya iki yıl evvel Bush’un yanındaki CIA ajanları ceplerinden bir liste çıkardılar, bizim İstanbul Emniyetine verdiler. Şu evler örgüt üyelerinin, gidin basın dediler. Bastılar örgüt evleri çıktı, İstanbul sokağına dahi girmişti. Yani açıklaması yok. Demek ki yeni Amerika 500 tane örgüt evi varsa İstanbul polisi 500’ünü basacak, İstanbul’da terör kalmayacak. Belki iki tanesinden çıkan var, öbürleri ne yaparsa yapsın diyor, bundan daha somut olamaz. Amerika’dan gel sen İstanbul’daki örgüt evlerinin adresini ver doğru çıksın. Olayın boyutu çok farklı, ben buna bizzat dokundum. Yapıtımda birkaç belge yayınladım, işte oda öyle gitti.
Görünüşte bir devlet var, devlete bir fail götürürsün örtbas eder, 2 eder, 3 eder, 6.gelince örtbas edemez. Mesela örneğin, Türkiye’de tonlarla adam öldürüldü, bir Uğur Mımcu cenazesinde patlama oldu, bu patlamaya devlette katıldı, askeriyle, siviliyle, cumhurbaşkanıyla, bakanıyla hepsi katıldı. Bir noktaya kadar getirdiler olayı, bir noktaya kadar kontrol edilemez yani halkın tepkisinin çok yoğun olduğu bir yerde hiç kimse bir şey yapamaz. O halkın tepkini önleyebilmek için işkence yapıyorlar, 20 yıldır yapılan işkence bireysel yoldan değil, halkı sindirmek, korkutmak, pasivize etmek. Şimdi cinayetlerle halkın tepkisini önlemeye çalışıyorlar. Neden her şey kalsın, kapitalizmin kendi içinde çok çelişkiler var. O çelişkilerin derinleşmesini engellemek için en azından kendi kabuğundan tutmak için bu yöntemleri geliştirmiş ve bu yöntemi şimdi egemen. Ama buna karşı yöntem geliştiren güçler bunu aşarsa ona larşı irade gösterirse tabi kimse onun önünde duramaz.