1
Dizi Yazı

Politika 13.10.1976

12 MART Hukukunun ardındaki AMERİKA mı? -3-

Politika: 13 EKİM 1976

— 1961 Anayasasının “sivil ve asker” olmak üzere “yargı beraberliği” ilkesini sağlamış olmasıyla da yetinilmemiş, 12 MART hukukuyla bu ilke tamamen darmadağın edilmiş­tir, şöyle ki:

  1. a) Sıkıyönetim Mahkemelerinin sivil ve asker kişileri yargılaması yanında, Askeri Mahkemelerin de sivil kişileri yargılayabilme sine olanak sağlanmış­tır.
  2. b) DGM’lerde, hem sivil hem de asker kişileri yargılama yetkisi verilmiştir,
  3. c) Askeri Yüksek idare Mahkemesi kurularak, idari yargıda da, yargı beraberliği il­kesi bozulmuş ve asker kişilerin Danıştay’a gitmeleri önlenilerek, bir çeşit ” Özel İdari Mahkeme”ler aracılığıyla, idare kendisini yargı denetiminden kurtarmanın yo­lunu bulmuş ve bu araçtan da yararlanılarak CIA-MİT işbirliğiyle fişlenen bine yakın yurtsever, ELVERDİ’nin de açıkladığı gibi, kolayca tasfiye edilmiştir.

— Hukuk bilimcileri, ayrıca iptal kararının, şeklen değil DGM yasasını tümden ortadan kaldırdığında birleşmektedirler. O halde anayasaya aykırı olduğu saptanan bir yar­gı organının, anayasaya dayanılarak yasallaştırılmağa çalışılması ne derece hukukla bağdaşacaktır?

— Tüm muhalefet par­tileri ve demokratik güç ve örgütler, Amerikan Emperyaliz­minin TÜRKİYE’deki çı­karlarını korumak için getirmeği başar­dıkları 12 MART hukukunun kökü kazınıncaya kadar yasal kavga vermelidir. 

Öteden beri, yasama ve yürütmeyi denetlemekle görevli yüksek yargı organları­nın varlığından rahatsız olan Süleyman DEMİREL, hatta Anayasa deği­şikliğiyle yapılan Anayasa Mahkemesinin yetkilerinin sınırlandırılmasıyla da yetinmemiş, gerek Anayasanın ru­huna, gerekse hukukun temel ilkelerine ayları bu DGM konusunu Anayasaya sokturmuştur. Şimdi de Anayasa savunuculuğu rolü oynamaktadır.

12 MART Hukuku, TÜRKİYE’de hukuk anlayışının varmış olduğu noktadan çok daha gerilerde, çağımızın uygarlık ve özgürlük anlayışlarıyla bağda şaşmayan bir düzeni egemen ve kalıcı kalmıştır. Şöyle ki;

1– 12 MART Hukuku, olağan­üstü mahkemeler getirmiştir (Sıkı Yönetim Mahkemeleri Sıkıyönetim mahkemelerinin Sıkıyönetimden sonra da gö­revlerine devam etmesi ve DGM’LER.)

Bu mahkemeler, yürütme­nin emrine sokularak, yargı bağımsızlığı, yargı birliği, yargıç teminatı, tabii yargıç ilkeleri tahrip edilmiştir. Ve savunma hattına bu mahkemelerde, ortaçağda dahi bir eşine rastlanamayacak kısıt­lamalar getirilmiştir.

2- Örnek aldığımız Batı demokrasilerinde “yargı be­raberliği” ilkesi benimsenmiş ve hatta 1961 Anayasası­nın görüşülmesi sırasında, bu ilkenin de Anayasada yer al­ması için çaba harcanmıştır.

1961 Anayasasının sivil ve asker olmak üzere “yargı beraberliği” ilkesini sağlamamak olmasıyla da yetinilmemiş, 12 MART hukukuyla bu ilke tamamen darmadağın edilmiştir. Şöyle ki;

  1. a) Sıkıyönetim Mahkeme­lerinin sivil ve asker kişile­ri yargılaması yanında, Askeri Mahkemelerin de sivil kişileri yargılayabilmesine olanak sağlanmıştır.
  2. b) DGM’lerde, hem sivil hem de asker kişileri yargı­lama yetkisi verilmiştir.
  3. c) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kurularak, idari yargıda da yargı beraberliği ilkesi bozulmuş ve asker kişilerin Danıştay’a gitmeleri önlenilerek, bir çeşit “Özel İdari Mahkeme”ler aracılı­ğıyla, idare kendisini yargı denetiminden kurtarmanın yolunu bulmuş ve bu araçtan da yararlanılarak CIA-MİT işbirliğiyle fişlenen bine ya­kın yurtsever, Elverdi’nin de açıkladığı gibi, kolayca tasfiye edilmiştir.

3– 12 MART Hukuku, Yük­sek yargı organlarının yetki alanlarına tecavüz ederek de, hukuka aykırı düşmüştür. Şöyle ki;

  1. a) Anayasa Mahkemesinin Anayasa değişikliklerini esastan iptali önlenmiş DGM örneğinde olduğu gibi yasa yerine Anayasa değiştirilerek, Anayasaya aykırı bir yargı organının Anayasa hükmü şeklinde yaşatılmasına tevessül edilmiştir.
  2. b) 1773 sayılı DGM yasası ile Yüksek Hâkimler Kurulunun Anayasal yetkilerine tecavüz edilmiş ve yargıç atamalarını yürütmenin kontrolüne veren bir anlayışın temeli atılmıştır.

4– 12 Mart Hukuku Askeri yargıyı ve yargıcı büsbütün bağımlı hale getirmiştir. Bu husus, Askeri Yargıtay Başkanı Sayın Hak. Tüm. Gn. Rafet TÜZÜN tarafından da açıklanmıştır.

5– 12 Mart Hukukunun ge­tirdiği düzen, İdari mahkemelerde de savunma olanaklarını kısıtlamıştır.

Şimdi biraz gerilere dö­nelim, CIA ajanı David GALULA’nın kitabına. Kitap, 1965 yılında, SUNAY’ın Genel Kur­may Başkanı olduğu dönemde çevirtilmiş ve yayınlanmıştır. 12 MART sonrası yapı­lan işlerin perde gerisine de “SUNAY-TAĞMAÇ” ikilisinin rolleri çeşitli biçimlerde yansıdığına göre, durumun bu açıdan da değerlendirilmesi sonuçlara götürmektedir. Hele TAĞMAÇ’ın halen AID’nin de katkısının bulunduğu bir ku­ruluşta olması, konuya bu açıdan da eğilmemizi zorunlu kılmaktadır. Bilindi­ği gibi, AH), gerçekte CIA’nin ekonomik kolu olarak görev yapan bir yan kuruluştur. Şimdi durum ne olacak­tır?

Bu yazı CHP’nin Anayasa değişikliği ve bu arada 136’cı maddenin değişiklik teklifi önerilerinden önce yazılmıştır.)

  1. a) Kamuoyunun büyük bir kesimi ve hukuk bilimcileri DGM’ye karşı çıktı­ğına göre, Anayasanın 136. maddesinde bir değişiklik­le, DGM’leri toptan kaldır­mayı önermek, demokratik bir çözüm yolu olarak düşünülemez mi?

Kuşkusuz MC iktidarı böyle bir yola yanaşmayacaktır. Çünkü hizmetinde bulunduğu çevrelerin bu formülü kabullenmemesi bir yana, kendi varlıkları da DGM’leri zorunlu kılmaktadır.

  1. b) Hukuk bilimcileri, ay­rıca Anayasa Mahkemesinin iptal kararının, şeklen değil, DGM yasasını tümden ortadan kaldırdığında birleşmektedirler. O halde Anayasaya aykırı olduğu saptanan bir yargı organının, Anayasaya dayanılarak yasallaştırılmağa çalışılma­sıne derece hukukla bağdaşacaktır?
  2. c) Bazı hukuk bilimcile­ri, Ana yasanın 136. maddesi ne rağmen iktidarın DGM yasasını çıkarma zorunluğunda bulunmadığını ve normal yargı organlarının es­kiden olduğu gibi DGM ya­sası kapsamına alınan davalara da bakabileceğini, esasen DGM’lerin çıkarıl­ması gerekçesi olan “yeni suç ve suçluluk” diye bir şeyin söz konusu olamayacağını ve DGM’lerin de TCK’da yer alan suçlara baktığını ve iktidarın aslın­da DGM yasasını yeniden çıkartmaktaki ısrarının mevcut yargıya güvenememesinden doğduğunu belirtmişlerdir
  3. d) Bazı hukuk bilimcileri ise eğer mutlaka DGM’ler çıkarılacaksa, bu mahkemelerin birer ihtisas mahkemeleri niteliğinde ve Ana­yasanın tüm esprisine ve hu­kuk ilkelerine uygun olması­nı istemektedirler. Şöyle ki;

1) Tabii yargıç ilkesi be­nimsenmelidir.

2) Yargı bağımsızlığı ilkesine saygılı olunmalıdır.

3) Yargıç ve savcıların atanmasına yürütmenin müdahalesi önlenmeli ve yargıç atamaları Yüksek Hâkimler Kuruluna bırakılmalı, Adalet Bakanının bu atamalar­da dolaylı da olsa müdahale olanağı bulunmamalıdır.

4) Atamaları, terfi ve si­cilleri tamamen Askeri mer­cilere bağlı Askeri yargıçların ise DGM’lerden alına­rak, yürütmenin yargıya mü­dahalesi bu yönden de ortadan kaldırılmalıdır.

5) Savunma hakkım kısıt­layan tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır

SONUÇ

Yukarıda sıralanan seçenekler, normal hukuk mantı­ğı için geçerli sayılabilir. Oysa 12 Mart Hukuku’nun temelinde Amerikan Emperyalizminin hıyanetinin varlığı yadsına­maz belgelerle sapta­dığımıza göre, hukuk bili­mi düzeyindeki tartışmalar, bu gerçeği görmemizi engel­leyebilir.

O halde ne yapmalıdır? muhalefet partileri ve demokratik güç ve örgüt­ler, Amerikan Emperyalizminin Türkiye’deki çıkarlarını korumak için getirmeği başardıkları 12 MART hukukunun kökü kazanıncaya kadar yasal kavga vermelidir.

TÜRKİYE’deki Amerikan Emperyalizmi’nin geri çekilmesi, tüm örgütle­rin içine, sızan CIA, AID, AAFLI gibi casusluk kuruluşla­rından arındırılmasına bağlıdır.

Bu amacın gerçekleştiril meşinde ilk aşama

“Hukuk, düzeninin tümü ile 1961 Anayasasına dönüştürülmesine bağlıdır”.

TÜRKİYE’nin gerçek­ten demokratik Parlamenter düzen içinde ve tam bağımsız yaşaması­nı isteyenlerin önünde duran güncel sorun budur…

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....