1
Dizi Yazı

POLİTİKA 2.10.1976

POLİTİKA 2 EKİM 1976

TERAZİNİN KEFESİ VE DGM’LER -5-

“Milli Nizam Partisi” 12 MART 1971’den sonra kapatılmıştır. O gün bu partinin benimsediği görüşlerle bugünküler arasında eğer bir fark yoksa partinin isminin MİLLİ SELAMET PARTİSİ olmasının anlamı kalmayacaktır. Eğer bu parti bugün de dünkü görüşlerinde Israr ediyor, hatta TCK İ63’cü maddesini DGM kapsamı dışına çıkarıp, daha sonra da niteliğini değiştirmek istiyorsa, fikirlerini gerçekleştirmek için eyleme geçmiş demektir. Bu durumda, dün kapatma kara­rı veren ANAYASA MAHKEMESİ, aslında “aynı gerekçelerle ayni isleme daha kuvvetli nedenlerle tevessül edebilecek durumdadır.

— SOSYAL İKTİSADİ SİYASİ VE HUKUKİ TEMEL DÜZENİNİ KESMEN DE OLSA DİN KURALLARINA DAYANDIRMA VEYA SİYASÎ VEYA ŞAHSİ ÇIKAR VE NÜFUS SAĞLAMA AMACIYLA HER NE SURETLE OLURSA OLSUN DİNÎ VE DİN DUYGULARINI KULLANMAYI ANAYASA YASAKLARI YAHUT DİNCE KUTSAL SAYILAN KONULARI İSTİSMAR ETMEYİ VE­YA KÖTÜYE KULLANMA­YI ANAYASAMIZ YASAKLAR

— NAKŞİBENDÎLİK TARİKATI’NIN KÖKENİNİ BOYUTLARINI NİTELİKLERİ VE BUGÜN ULAŞTIĞI DÜZEYİ ALGIYAMA YANLARIN TÜRKİYE’NİN POLİTİK OLAYLARINI TEŞHİSTE GÜÇLÜK ÇEKMELERİ OLASIDIR.

Bu parti liderlerinin son beş yıl İçinde birbirleri hakkında söyledikleri sözler arşivlerimizde bulunmasına karşın buraya aktarmaktan utandık. Birbirleriyle bu ölçüde çelişkili kişiler arasında politik ahlak sınırları içinde işbirliği bulunabileceğine varsaymak safdillik olur. Bu iktidar bizce bir çıkar ortaklığını yansıtmaktadır.

ANKARA’da 19 MAYIS’ta yeltendikleri ve Cumhurbaşkanımızın tanığı olduğu ATATÜRK’çü görüş ve ilkelere ters düşen eylemleri hatırlatmakta yarar görürüz. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanının 27 MAYIS 1976 mesajında Pantürkizm Panislamizm konuları ATATÜRK’ün belirttiği boyut­lar içinde dile getirilmiştir. Oysa bugün iktidar kanadının bir ucu Pantürkizm’in, diğeri Panislamizm’in sa­vunuculuğunu yaparak ATATÜRK’e karşı bir politika sürdürmenin cüret ve cesareti içinde bulunuyor. Üniversite içindeki kendileri gibi ATA­TÜRK’e karşı görüşte olan 105 öğretim iyesinin desteğinden yararlanmaları da soruna daha vahim bir boyut kazandırmıştır. Bugün üniversitemizde kendilerini açığa vurmaktan kaçınmayan, ATATÜRK’ün reddettiği Pantürkist ve Panislamist düşüncesindeki kişiler, körpe dimağlara zehirlerini dökmektedirler.

Bir yandan bu sağcı şartlandırma sürerken, DGM’lerle Türk Ceza Kanununun 163. maddesi de yürürlükten kaldırılacak ve bu düzenin a­dı, Cumhuriyet olacak… Anayasamızın belirlediği Cumhuriyet ilkelerinin de korun­duğu iddia edilecek, Yağma yok efendiler! … Mey­dan boş değil, Türkiye baba­nızın çiftliği değil, bilesiniz.

Çünkü işçiler, tüm devrimci, yurtsever kişiler ve Örgütler (bilime saygılı öğretim üyeleri, memurlar, hu­kukçular, mimar ve mühendisler, öğrenciler) bu hıyanet cephesine karşı yurtsever cepheyi oluşturmuşlardır. Her ne kadar DGM’nin işçi haklarıyla ilgili olmadığı MC yöneticilerince iddia ediliyorsa da, bugünkü işçi sı­nıfımızın politik bilinci, artık hangi girişimin kendinden yana, hangisinin de kendisine karşı olduğunu saptayacak bir düzeye ulaşmıştır. Biz, bu olguyu Türk demokrasisinin teminatı olarak görüyoruz.

Öte yandan ise, işveren temsilcileri ile ticaret ve sanayi burjuvazisinin önde gelenleri DGM’lerin yanında yer alarak, kendilerini ele vermişlerdir. Sadece bu Örnek bile, DGM’lerin kimlerin çıkarına hizmet etmek için kurulmak istendiğini açık açık göstermektedir.

Ayrıca, DGM’yi çıkarsalar da çıkarmasalar da yerleri, yarının sanık sandalyesidir. Bu sandalyeye oturmak için sayısız nedenler ol­makla birlikte, biz sadece DGM ve TCK’nın 163 maddesiyle ilgili girişimleri, hatırlatmayı uygun görüyoruz.

  1. MİLLİ NİZAM PARTİSİ NİÇİN KAPATILDI? (16)

“Milli Nizam Partisi” 12 MART’tan sonra aşağıda özetini vereceğimiz gerekçe­lerle kapatılmıştır. O gün bu partinin benimsediği görüşlerle bugünküler arasında eğer bir fark yoksa partinin isminin Milli Selamet Partisi olmasının anlamı kalmayacaktır. Eğer bu parti bugün de dünkü görüşlerinde ısrar ediyor, hatta TCK 163’cü maddeyi DGM kapsamı dışına çıkarıp, daha sonra da niteliğini değiştirmek istiyorsa, fikirlerini gerçekleştirmek için eyleme geçmiş demektir. Bu durumda, dün kapatma kararı veren Anayasa Mahkemesi, aslında aynı gerekçelerle aynı işleme daha kuvvetli nedenlerle tevessül edebilecek durumdadır.

Anayasa Mahkemesinin MNP’yi kapatma kararın­da Necmettin ERBAKAN’IN üç kitabına gönderme yapılmaktadır:

a- İslam ve İlim ( 32 sahife),

b- Basında Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN ( 48 sahife),

c- Mecliste Ortak Pazar Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN (120sahife),

İşlediğimiz konuya ilgi­si nedeniyle sadece, “Basın­da Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN” adlı kitaptan Anayasa Mahkemesi Kararına yansıyan bölümünü aşağıya çıkarıyoruz;

“TÜRKİYE’de Anayasa, tam bir din ve vicdan hürriyeti tanımıştır, ancak bu hürriyet 163 üncü madde ile kısıtlanmıştır. TÜRKİYE’de bir vaiz çıkıp faiz haram­dır, diye vaiz verirse tevkif edilir. Bu gibi sözler yüzün­den, 10 binden fazla din adamı mahkemelerde, hapishanelerde sürünmektedir. Biz­deki din hürriyeti, hiç bir batılı ülke ile mukayese edilemez. Ancak RUSYA ile mukayese edilebilir. Risale-i Nur okudu diye adamı tevkif et. Olur, mu böyle şey? Ne diye Cuma günleri tatil yapamıyoruz da Pazar tercih ediliyor? Pazar günü Hıristiyanlar kiliseye giderler. Cuma günü tatil yapılsa da, Müslümanlar rahatça camiye gitseler olmaz mı? Ne mecbu­riyeti var bu milletin bu zul­mü çekmeğe… .Bu 163 madde kaldırılarak, din hürriyeti Müslümanlara mutlaka verilmelidir… Bütün batılı ülkelerde din siyasete hakimdir, hatta İsrail’de din, siyasetin de üstündedir, dinle devlet ayrı şeydir, boş laftır, uydurmadır, gerçek değildir, dinle devlet aynıdır, beraber yürür ayrılmalarına imkân yoktur” (Sh. 10-11)

“Hilafetin gelmesinin birçok büyük faydaları olabilir. Siyasi faydaları da. Ben illâ gelsin iddiasında değilim. Ama millet isterse her şey olur” (Sh.23)

“Allanın lütfü keremi ile bu işte de muzaffer olacağız. Doğru yolda iman yolundayız

Anayasa Mahkemesi MNP’Yİ kapatma gerekçesin­de,  yukarıdaki belgelerin ve dosyada bulunan diğer belge­lerin MNP yetkili organları tarafından benimsenmesi ne­deni ile parti görüşü haline dönüştüğünü açıklamış ve partinin durumunu değerlendirmiştir.                          

“Din, bir vicdan, inanç ve kanaat konusu, tanrı ile in­san arasında manevi bir iliş­ki olmaktan çıkarılarak ana­yasa ile çizilmiş, sınırların­dan taşırılmakta, siyaset, idare, iktisat, öğretim, bilim teknoloji alanlarında, toplumsal ve özel ilişkilerde, sö­zün kısası bütün dünya işlerinde uyulacak tek kaynakla­yarak ve düzen olarak gösterilmek istenmektedir.

“Yukarıya alınan örnek­lerin ve bu arada özellikle TCK’NIN (laikliğe aykırı ola­rak devletin içtimai, iktisa­di ve siyasi veya hukuki temel nizamlarını kısmen de ol­sa dini esas ve inançlara uy­durmak amacıyla dernek kurulmasını veya bu yolda pro­paganda ve telkinde bulunmasını ) yasaklayan 163. maddesinin kaldırılmasının, din derslerinin mecburi olmasını istemenin, hilafetin gelmesinde büyük faydalar görme­nin ve millet isterse bunun olabileceğini belirtmenin dinle devletin aynı olduğunu be­raber yürüdüğünü ileri sürmenin her alanda İslamlaşma zorunluluğundan söz etmenin ve Cuma tatili üzerinde direnerek durmanın ve bütün bu görüşlerin Milli Nizam Partisince benimsenip 648 sayılı yasanın 111. maddesinin 2 sa­yılı bendinde yazılı belgeler yoluyla açıklanmasının anla­mı kesinlik ve açıklıkla orta­dadır. Parti, kuruluş gereği, çalışma düzeni, faaliyet ve bu arada propaganda ve tel­kin yönü bakımlarından T. C. Anayasasına aykırı bir tu­tum ve durumun içindedir. Bu aykırılık başlıca, bir yandan Anayasa’nın başlangıç kısmındaki “milletimizi dünya milletleri ailesinin eşit hak­lara sahip şerefli bir üyesi olarak milli birlik ruhu içinde daima yüceltmeyi inanç bi­len Türk milliyetçiliği” ilke­si ile vicdan ve din hürriyetine ilişkin 19 maddesi ile ve özellikle bu maddenin din eğitim ve öğrenimini kişilerin kendi isteğine ve küçüklerin de kanuni temsilcilerin isteklerine bağlı tutan dördüncü devletin, sosyal, İktisadi siyasi ve hukuki temel düzenini, kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasi veya şahsi çıkar ve nüfus sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun dini, din duygularım yahut dince kutsal sayılan şeyleri istis­mar etmeyi veya kötüye kul­lanmayı yasaklayan beşinci fıkraları hükümleriyle, siyasi partilerin tüzük, program ve faaliyetlerinin demokratik, laik cumhuriyet ilkeleri­ne uyması zorunluluğunu yiti­ren 57. maddenin birinci maddesi kuralı ile öte yandan 648 sayılı siyasi partiler kanununun dördüncü kısmında yer alan hükümlerden, siyasi partilerin TC’nin laiklik niteliğini değiştirmek amacını gütmelerini yasaklayan 92, halifeliğin yeniden kurulması amacını yasaklayan 93.ve devletin sosyal, iktisadi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siya­si yahut şahsi çıkar ve nüfus sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularım yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edici ve kötüye kul­lanıcı faaliyetlerde bulunma­larım yasaklayan 94. madde­leriyle doğrudan doğruya çe­lişkiye ve çatışmaya düşmek biçiminde kendini göstermektedir. “denildikten sonra 5. madde de “değerlendirilen delillere göre durum: “Delil nitelikleri ele alınarak yukarıda tartışılan ve değerlendirilen belgelerin ışığı altında Milli Nizam Partisinin amacı ve faaliyetlerinin, Anayasanın başlangıç kısmı 2.19. ve 57 maddeleri İlkelerine ve 648 sayılı siyasi partiler kanununun dördüncü kısmında yer alan 92,93 ve 94. maddelerine aykırı düştüğü ve 648 sayılı kanunun 111 maddesinin 2 sayılı ben­dinde yazılı kapatma koşullarının böylece gerçekleşti­ği ortaya çıkmaktadır. Şu duruma göre partinin temelli olarak kapatılmasına karar verilmesi gereklidir.”

denilerek hükme varılmaktadır.

8- MİLLİ SELAMET PARTİSİNİN ADALET BAKANLARI LAYIKLIK VE TCK. 163.

a–1 Şevket KAZAN (ECEVİT Hükümetinin MSP’li Adalet bakanı)

AP’nin yarı resmi yayın organı Son Havadis’te 15 MART 1974 günü “TÜRKİYE’yi Kimler Yönetiyor? “ diye büyük puntolarla bir ‘manşet çıkmıştı. Altında da şunlar yazıyordu:

“Halkın zamcı kabine de­diği, ECVİT kabinesinde çe­şitli suçlar isnadıyla mahkemeye verilen, anarşistlerle işbirliği yaptığı ileri sürülen Bakanların yer aldığı an­laşılmıştır.

          Bunlardan Adalet Bakanı MSP’li Şevket KAZAN’ın, dini siyasete alet etmek, dine dayalı bir devlet kurulmasını savunmak, dolay ısıyla laikliğe aykırı harekette bulun­mak suçlarından mahkemeye verildiği ve KADIKÖY Ağır Ceza Mahkemesince yargılandığı öğrenilmiştir”.

ECEVİT kabinesinin Ada­let Bakanı Şevket KAZAN’ın bugün başında bulunduğu adaletin “sanık” sandalyesine oturduğuna dair belgeler baş­ka gazetelere de geçmiştir. 22 OCAK tarihli gazetelerde Şevket KAZAN ve arkadaşlarının yargılandığına dair haberler ve fotoğraflar da basında yer almıştır. Bu ara­da Dünya gazetesinde (22 OCAK 1970) “Beyannameci Bakan” başlığıyla, KAZAN’ın arkadaşlarıyla “İslam’a uyma­yan şeyler” başlıklı bir be­yanname yayınladıkları ve ayrıca 1970’de bir vaazında;

“SELANİK’te Doğdu bir Şeytan, Memlekette Ne Din Kaldı Ne İman”

Dediği açıklanmıştır.

Görüldüğü gibi dün, AP yayın organı Son Havadis Gazetesinde, “Dine dayalı devlet kurulmasını” savunmak suretiyle laikliğe aykırı ve ATATÜRK Düşmanı olduğu iddia edilenler bugün MC ik­tidarının bir büyük kanadını oluşturmakta. Ve DGM’leri çıkarmak, DGM’lerde TCK’nin 163. maddesini kapsam dışı bırakmak ve yabancı basının bile “ATATÜRK TÜRKİYE’si artık yoktur” demesini sağlatabilmek çabası içindedirler.

2- Halen Milli Selamet Partisi Meclis Gurup Başkan vekili olan Şevket KAZAN’ın 13 EYLÜL 1976 tarihli VATAN gazetesindeki görüşlerini yi­nelemekte yararlar vardır.

Şevket Kazan bu demecinde “Tetik çeken elle, teşbih çeken eli bir tutmanın din düşmanlığı” olduğunu söylemiş “163’üncü maddeyi kapsayan DGM teklifine oy vermeyeceğiz” demiştir.

“Milli Selamet Partisi olarak bir yandan inanmayan­ların, inananlara zulüm vasıtası şeklinde yanlış tatbikata mahal veren 163’cü madde­nin değiştirilmeleri çalışma­larını sürdürürken öbür yan­dan da DGM’leri din hürriyetini zedelemeden kurdurmak görevimizdir” diyebilmiştir.

b- İsmail MÜFTÜOĞLU (MC iktidarının Adalet Bakanı)

1- İsmail MÜFTÜOĞLU Kadir MISIRLIOĞLU avuka­tıdır.

12 MART 1971, solu, yurtseverleri, aydını, yazarı, Profesörü ezerken bir iki olayla da sağa dokunmuştur.

Kadir MISIRLIOĞLU, sağın ve özellikle MSP’nin temsil ettiği anlayışın önderlerinden biri olup, yayınlanmış kitapları bulunmaktadır.

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....