Sabah Gazetesi 9.3.1997
Sabah Gazetesi Pazar Eki: 9 MART 1997
Sakalı Yoktu Dinletemedi
Talat TURHAN
“Kontrgerilla”nın adını ilk kez o kullanmış, sivil uzantılı çetelerden ilk kez o söz etmişti… 1972 yılında da idamla yargılandığı mahkemeler kanalıyla, “Kontrgerilla” çeteiddiasının Başbakan ve Genelkurmay Başkanı’na araştırılmasını istemiş ve Parlamento araştırması yapılmasını talep etmişti…
Aslında bu iddialarının ardından sayısız önergeler verilmiş ama hepsi de hasıraltı edilmişti yıllar boyunca…
Ancak haklılığı nihayet 1990’da “Gladio”, 1996’da SUSURLUK’la kanıtlanmıştı.
Yani kelimenin tam anlamıyla 1970’li yılların Hanefi AVCI’sıydı, Talat TURHAN.
TURHAN, o yıllarda mahkemede zapta geçen beyanında “İSTANBUL Mafyası’nın ucu Cevdet SUNAY ÇANKAYA’sına kadar gider” derken, Emniyet İstihbarat Daire Başkan Yardımcısı Hanefi AVCI da, 1997 yılının ŞUBAT ayında, “Mehmet AĞAR’dan, jandarmanın üst düzey yöneticilerine ve kimi sivil memurlara kadar pek çok kurumun ve kişinin faili meçhul cinayetlerin ve pis işlerin içinde olduğunu” “çeteler kurulduğunu” tanık ve belge göstererek anlatıyordu…
Talat TURHAN emekli bir Kurmay Yarbaydı.
Askeri okulları çok iyi derecelerle bitirdikten sonra yurdun çeşitli bölgelerinde askeri hizmetlerle bulunmuş… Bu arada Kara Harp Akademisi ve Yüksek Kumanda Akademisi’nde de eğitim aldıktan sonra “Kurmay” olarak görev yapmaya devam etmişti.
27 MAYIS İhtilali’nde Milli Savunma Bakanlığı ile Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü yapmış, sonrasında da Silahlı Kuvvetler içindeki dalgalanmalarda yer almıştı. Askerliği sırasında gösterdiği, kendi deyimiyle antiemperyalist tavrından dolayı da “Genç Kemalistler Ordusu” adlı bir davaya baş sanık yapılmış, mahkemesi sürerken de hiçbir gerekçe gösterilmeden 1964 yılında zorla emekli edilmişti…
Aradan yıllar geçtikten sonra da, 12 MART 1971 Balyoz Harekâtı’yla birlikte “Bomba Davası” adlı bir davada, yine baş sanık olarak yargılanmış ve “devletin temellerine ve ilkelerine dinamit koymak ve cunta oluşturmak” iddiasında bulunulmuştu hakkında… Ve gözaltına alınmış Talat TURHAN, “Ziverbey (Zihni Paşa) İşkence Köşkü”nde tam bir ay işkence görmüştü o günlerde…
İşte, “Kontrgerilla” ve çetelerle de orada tanışmıştı… Kendisini bu köşkte sorgulayan ve sonradan sivil, asker ve sözde “vatansever” olduklarını öğrendiği kişiler,
“Burası Kontrgerilla örgütü ulan! Esirimizsin, burada anayasa babayasa yok. Seni öldürmeye karar verdik. Her söylediğimizi yapmaya mecbursun, ancak söylediklerimizi yaparsan ölümden kurtulursun” demişlerdi…
Ardından mahkemeye çıkarılmış ve iki yıl boyunca SELİMİYE Askeri Cezaevi’nde tutuklu kalmıştı… Mahkemeleri sırasında sanık kürsüsünden “Kontrgerilla”nın varlığından söz etmiş, dönemin Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik TÜRÜN’ü de “Kontrgerilla”nın şeflerinden biri hatta işkenceci olarak ilan etmişti…
Tutuklu kaldığı süre içinde de binlerce sayfayı bulan savunmalar hazırlamış bu savunmalarda da devlet içindeki “çeteleri” ve uluslararası bağlantıları konu etmişti…
Hem davası hem tutukluluğu 1974 affıyla düşürülmüş ama o yılmayıp davanın düşmesini kabul etmeyerek kendisine işkence edenlere, “Kontrgerilla” mensuplarına ve çetelere karşı mücadele ederek araştırmalarını sürdürmüş ve bunları kamuoyuna bir bir açıklamıştı.
25 yıl boyunca “Kontrgerilla” ve çeteler denince akla Talat TURHAN gelirdi… Hatta TURHAN’ın iddialarını derinlemesine araştıran Uğur MUMCU, sonraki yıllarda aynı çetelerin bu ilişkilerden, “kendilerine çıkarlar sağladığını, yolsuzluklar yaptığını, uyuşturucu bağlantıları içinde olduğunu, faili meçhul cinayetlere karıştığını” kanıtlamıştı…
Bu yıllar içinde Talat TURHAN’ın araştırmaları pek çok araştırmaya kaynak olmuş, yerli ve yabancı gazeteci ve televizyoncular hep TURHAN’ın görüşlerine başvurmuştu… Ama ne yazık ki “sakalı yoktu ki” resmi mercilere bir türlü dinletemedi haklılığını…
Talat TURHAN, aslında yüz binlerce sayfayı bulan araştırmalarını hâla bıkıp usanmadan sürdürüyor ama şimdi “Kontrgerilla”yı çok aşan araştırmalara verdi kendini. Hatta yine sözünü dinletemeyecek gibi düşünse de uluslararası yolculuklar yapmaya devam ediyor. Örneğin en son AVRUPA’da, TÜRKİYE’yle de ilgisi olduğunu belirlediği “Darbe okulları”nın video ve fotoğraf görüntülerini aldı.
Şimdi Talat TURHAN evinde yine araştırmalarına gömülü halde SUSURLUK’u da içeren yepyeni bir labirent arasında dolaşıyor…
Bol bol konferans vermeye gidiyor. Konferanslardaki konuşmalarının başlığı da ilginç; “ZİVERBEY’den SUSURLUK’a”.
TURHAN, bu konferanslarda SUSURLUK’tan söz ederken bakın neler anlatıyor…
“ZİVERBEY’le SUSURLUK arasında sadece kişiler farklıdır… Olay aynıdır, sistem aynıdır, örneğin şimdi suçlanan Abdullah ÇATLI yerine, yine kullanılan ve kendilerine ülkücü milliyetçi denilen insanlar vardı. Mehmet AĞAR yerine Şükrü BALCI vardı, Korkut EKEN yerine Hiram ABAS vardı, Tümgeneral Veli KÜÇÜK yerine Orgeneral Faik TÜRÜN vardı… Çete yine aynı sistemle kurulmuş ve yine çıkarlar elde ediyordu”.
Özetle Talat TURHAN, kamyonun Mercedes’e 1996’nın 3 KASIM’ında değil, 1970’lerin başında bir başka biçimde çarptığını söylüyor…