TALAT TURHAN SAHNEYE GÖZÜ BAĞLI ÇIKTI
TALAT TURHAN SAHNEYE GÖZÜ BAĞLI ÇIKTI
ODA TV – 14 MART 2014
M.AYHAN KARA YAZDI.
Önceki gün 12 Mart’tı. 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası’nın 43. Yıldönümü… 9 Mart’a odaklanan Kemalist restorasyona dönük asker-sivil yönelimin üzerine gelen ve onu ezerek bir döneme damgasını vuran 12 Mart…
12 Mart Muhtırası’yla (Sunay-Tağmaç kliğine 9 Mart’ı akamete uğratarak yedeklenen Batur-Gürler kliğinin de katılmasıyla) açılan sözde Atatürkçü süreç, kısa zamanda 11’lerin de istifasıyla somutlaşan faşizme evrilmiş, ülkenin dört bir yanında cadı avı başlatılmıştı.
Bu süreçte tıpkı AKP’nin sivil darbesi gibi siyasetçiler, aydınlar, muvazzaf ve emekli subaylar, gazeteciler, akademisyenler, bürokratlar, üniversite gençliğinin liderleri işkenceli sorgularla tutuklanmıştı.
12 Mart döneminde işkenceli sorguların İstanbul’daki karargahı ise MİT kontrolündeki Ziverbey Köşkü’ydü. Asıl adı “Zihni Paşa Köşkü” olan bu işkence köşkü, İlhan Selçuk’un akrostişi ile açığa çıkmıştı. Nitekim, İlhan Selçuk’un “Ziverbey Köşkü” adlı kitabında orada geçirdiği günler anlatılacaktır.
İlhan Selçuk bu süreci şöyle tanımlamıştı: “Erenköy köşkü Sunay-Tağmaç-Türün cuntasının işkence merkeziydi. 12 Mart’ın yapısı içinde özel bir yeri vardı. Çünkü 1. Ordu’nun bulunduğu İstanbul bölgesinde Faik Türün, kendi yetkilerini kullanarak özel operasyonlar yaptırabiliyordu.”
İŞKENCE KÖŞKÜ YAKININDAKİ İNSAN HAKLARI ANITINDA
Dün, 68’liler Birliği Vakfı olarak, Ziverbey Köşkü’nde işkence ören yurtseverlerle ve 68 kuşağından dostlarla işte bu işkence köşkü yakınında Kadıköy Belediyesi’nce yaptırılan İnsan Hakları Anıtı’nda toplandık. Burada, Vakıf Başkanı Sönmez Targan ve Talat Turhan’la Erol Bilbilik’in açıklamalarıyla 12 Mart döneminde Ziverbey İşkence Köşkü’nde yapılan işkenceler ve insan hakları ihlalleri protesto edildi.
Daha sonra, işkence köşküne gidildi. Tüccarbaşı’ndaki Kuşluk Parkı önünde konuşlandırılan İnsan Hakları Anıtı’nın hemen altındaki köşk önünde hatıralar canlandı. Burada işkenceli sorgulardan geçen E. Kur. Yrb. Talat Turhan, E. Dz. Bnb. Erol Bilbilik, Tğm. Olcay Özsever’in duyguları bambaşkaydı. Fırtınalıydılar. Belki, o günleri yeniden yaşadılar. Fotoğraflar çekildi köşk önünde. O meşum köşk tescil edildi.
ZİVERBEY (ZİHNİ PAŞA) İŞKENCE KÖŞKÜ NEREDEYDİ?
Yalnız, işkence köşkünün bu köşk olup olmadığı konusunda çelişki vardı. Erol Bilbilik’e göre, Zihni Paşa ya da Ziverbey Köşkü olarak bilinen işkence köşkü burasıydı kesinlikle. İyi hatırlıyordu. Hatta, Uğur Mumcu ile Talat Turhan’ın daha önce önüne gidip fotoğraf da çektirdikleri bina yanlış binaydı. Talat Turhan ise farklı görüşteydi. Ona göre, Ziverbey Köşkü bir paralel sokaktaydı ve tamamen yıkılmıştı ve yerine inşaat yapılmıştı. O binanın olduğu yere keşfe gittik Talat Turhan’la. Evet, orada ne köşk ne de kalıntısı, sadece bir apartman vardı.
Bu çelişkiyi giderici olabileceği düşüncesiyle ben de konuyu incelemiş olarak ve yerinde gözlemlerle bulunarak fikirlerimi belirtmek isterim.
ACABA HANGİSİ? TEREDDÜTLER VAR…
Birincisi, Üç katlı olmalı köşk ve alt katı zeminde, geniş bir bahçe içinde olmalı… O zaman, bu köşk, Erol Bilbilik’in “burasıdır” dediği ve metruk olarak ayakta olan köşktür .
İkincisi, köşkün içinde olduğu bahçedeki sitenin ve hastanenin açıldığı kapıdaki görmüş geçirmiş güvenlik görevlisi de henüz biz sormadan kendiliğinden bu köşkün “Zihni Paşa Köşkü” olduğunu ifade etmiştir.
Üçüncüsü, Köşk, Osmanlı’dan kalma olduğu halde, Talat Turhan ve Uğur Mumcu’nun önünde fotoğraf çektirdiği bina köşke benzememekte; üstelik 19402lardan kalma mimari stildeki kagir bir binayı andırmaktadır. Ki, civardaki irili ufaklı bütün köşkler birbirine benzemektedir.
Dördüncüsü, Talat Turhan’ın yerinde olmadığını ileri sürdüğü köşk yerindeki insanlar da burada yıkılan bir köşk olduğunu ama işkencelerin yapıldığı yerin başka bir yer olduğunu ifade etmektedirler. Ancak, bu kişilere göre burada bir irtibat noktası vardı ve örneğin, Deniz Gezmiş de buraya getirilmişti. (Belki de bu durumda Talat Turhan da ilk olarak istasyon niyetine buraya getirildi, sonra da asıl işkenceli sorguların yapıldığı paralel sokaktaki köşke alındı)
Yanımızdaki Tğm. Olcay Özsever ise gözleri tamamen bağlı olduğu için yorum yapamıyordu köşkün nerede olduğu konusunda…
Ancak, yine de ne olur ne olmaz diyerek yerinde yeller esen köşkün olduğu binanın kapısının önünde de Talat Turhan’ın fotoğrafını aldık!
GÖZLERİ BAĞLI ÇIKTILAR PLAKET TÖRENİNE
Sıra, “12 Mart’tan Günümüze” paneli için, sonra da Talat Turhan ve Erol Bilbilik’e Ziverbey’deki yurtsever direnişlerinin hatırasını canlandırmak amacıyla verilecek plaketler için Kozyatağı Kültür Merkezi’ne geçmeye gelmişti.
İstanbul, Berkin için farklı bir gün yaşıyor, AKP Hükümetini protestolarla dolup taşıyordu. Bu noktada, panel moderatörü olarak vakıf başkanımız Sönmez Targan’la istişare ederek salon da bir bölüm izleyici olmasına karşın paneli iptal ettim. Sadece plaket töreni yapmaya karar verdik. Panelist olarak Targan’la birlikte 68 kuşağı Dev-Genç Başkanlarından Atilla Sarp ve yine üsteğmenken Ziverbey Köşkü’nde işkenceli sorgulardan geçen Atilla Özsever’le birlikte Talat Turhan ve Erol Bilbilik’i sahneye davet ettiğimde bir sürprizle karşılaştık. İkisi de dönemin işkenceli sorgularıyla empati yapmak için gözlerini kapatmışlardı! Tören boyunca da açmadılar. Turhan’a Targan, Bilbilik’e de Sarp’ın plaketleri vermesini rica ettim. İkisi de duygu ve onur yüklü konuşmalarıyla törene damgasını vurdu. Kendilerine bu plaketin “işkence mağduru” oldukları için değil, “yurtsever dirençleri” nedeniyle tüm Ziverbey mağdurları adına verildiğini ifade ettim.
Atilla Sarp’ın konuşmasında aklımda kalansa, Türk devriminin kesintiye uğradığı ama potansiyelinin olduğu ve devam edeceğine olan inancıydı. Kendisi de Ziverbey’de mağdur olan zamanın üsteğmeni, şimdi gazeteci-yazar ve öğretim görevlisi Atiilla Özsever konuşurken, kendisi gibi subay olan ve teğmen olarak 12 Mart’ta Ziverbey İşkence Köşkü’ne yolu düşen Olcay Özsever de karşısında onu dinleyenler arasındaydı. Bir de anekdota yer verdi konuşmasında Özsever. O renkli anekdotu aktarmalıyım.
İŞKENCELİ SORGULARDAN BİR AYRINTI
Sorgular sırasında birkaç zeytin ya da küçük bir parça peynirle ekmek verilirmiş gözaltındakilere işkence köşkünde. Fakat bir gün kendisine üç çeşit yemek gelince şaşırıp kalmış. Neden, niçin olabileceğini düşünse de, aklına yatmamış bir türlü… Sonunda işin aslı anlaşılmış. Meğer sorgulara nezaret eden MİT yetkilisi Kel Eyüp (Özalkuş) de bir asker ve Özsever’in 43’lü olan topçu subayı babasıyla hem devre arkadaşı hem de bir süre de ev arkadaşıymış! Yani, o yemek Lütfü Albay’ın hatırına gelmiş!
Plaket töreni sonunda anı fotoğrafları çekildi; fakat en ilginç olanı da töreni baştan sonra dikkatle izleyen salon görevlilerinin sahneye gelerek Ziverbey İşkence Köşkü mağdurları Turhan, Bilbilik ve Özsever’le fotoğraf çektirmek istemeleriydi.
TALAT TURHAN’IN BEKLENTİSİ
Talat Turhan’ın ise tek bir isteği vardı; 90. Yaşını kutlayacağı eylüle kadar bir Ziverbey kitabına imza atmak. Bu konuda güvendiği bir dağ var; biliyorum, o dağa kar yağmayacak Talat Turhan, keyfine bak…
M. Ayhan Kara
Odatv.com