2
İnternette

Talat Turhan’dan Devrimcilik ve Atatürkçülük Dersleri

TALAT TURHAN’DAN DEVRİMCİLİK VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSLERİ
HİKMET ASLAN 
MUASIR – 2 MART 2017

İlhan Selçuk bir yazısında Dreyfus’a benzetmişti Talat Turhan’ı. Dreyfus Davası Fransa’da 19.yüzyılın sonlarından 1930’lara kadar konuşuldu, dünyada ve ülkemizde kumpas, senaryo davalar için bu dava bolca örnek gösterildi. Talat Turhan da o dönemin “Dreyfus’u” seçildi. 12 Mart Darbesi 27 Mayıs Devrimini ve ona sadık devrimcileri, Atatürkçüleri, ilerici oluşumları silmek maksadı ile yapıldı. Zira dönemin genelkurmay başkanına göre “sosyal gelişme ekonomik gelişmeyi geçmişti.” 27 Mayıs Devriminin ardından Türkiye’de işçi, memur, köylü, öğrenci haklarında genişleme olmuştu. Düşünce özgürlüğünün sağlanmasıyla sol düşünce gündem belirleyici hale gelmişti. Özellikle solun yükselişi ile anti-emperyalist ve anti-Amerikan söylemler ve eylemler yoğunlaşmıştı. Ve 12 Mart Darbesi bir anlamda 27 Mayıs Devriminin intikamı şeklinde gerçekleşti. “Atatürk’ün Yarbayı” namıyla bilinen Talat Turhan 12 Mart Darbesinden sonra hedef seçilen devrimci, Kemalist, yurtsever isimler arasında ve Talat Turhan da Dreyfus gibi bir asker. Henüz yapım aşamasında olan Boğaz Köprüsünün ayaklarına bomba koymakla suçlanan Talat Turhan Bomba Davasının bir numaralı sanığı haline getirildi. Deniz Gezmişlerin eylemlerinden Madanoğlu Cuntası olarak bilinen 9 Mart sol ihtilalcilerine uzanan bir yelpazede Bomba Davası 12 Mart Amerikancılarının intikam davalarının odağındaydı. Bu dava üzerinden ordudaki anti-Amerikan sol ve Atatürkçü birikim kazınmaya çalışılıyordu. Zira dava 12 Martçıların radikal ilerici kanadıyla sağcı gerici kanadı arasındaki çekişmeler için de kullanıldı. Faruk Gürler’in genelkurmay başkanı olmasını istemeyen Sunay-Tağmaç kliği bu davaya onların da adını soktu.

İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Doğan Avcıoğlu sol Kemalist isimler gibi Turhan’ın da yolu elbet Ziverbey köşküne düştü. Ziverbey Köşkü illegal Kontrgerilla örgütünün işkence merkeziydi. Kontrgerilla NATO üyesi ülkelerde ABD ve CIA’nın eğittiği, fonladığı ve devlet içinde illegal faaliyet yürüten, komünizm “tehlikesi”ne karşı örgütlenmiş yeraltı yapılarıydı. Talat Turha ilk burada duydu ve yaşamının sonraki evrelerinde bu gizli ama bir yandan da herkesçe bilinen örgütün adını duyurdu, yaşamı boyunca yasal yollarla mücadele verdi ve bunu devrimciliğinin ve yurtseverliğinin gereği olarak yaptı.

Turhan Bomba Davasında yaklaşık 4 bin sayfalık savunma sundu mahkemeye. Mahkemede yaptığı politik savunmasından Atatürkçülerin, devrimcilerin, ulusalcıların alacağı çok dersler var. Talat Turhan savunmasının ilk sayfalarında ülkemizin ilerici anayasa birikimine sahip çıkıyor:
“Mithat Paşa’yı mahkum edenler ve ettirenler tarihin çöplüklerinde kokuşmuşisimlerini bulabilirler ama, bugün tarihte yaşayan bir Mithat Paşa var.”

Turhan milliciliğin, milliyetçiliğin Amerikan yardakçılarının ellerinde nasıl anlamsızlaştırıldığına ve gerçek anlamından saptırıldığına dikkat çekiyor:

“Emperyalizmle bütünleşenler, emperyalizmin çıkarlarını koruyanlar, emperyalist dolarlarla örgütlenerek devrimci sınıfların bilinçlenmesini önlemeye çalışanlar millici olamazlar… Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşımızın şiarı anti emperyalizm, anti kapitalizm ve tam bağımsızlıktır. Ancak bu şiarları benimseyenlere Atatürk milliyetçisi denir. Emperyalistlere maşalık yapanlara ise satılmış, işbirlikçi ve hain denir. Dün İngiliz emperyalizminin uşaklığını yaparak İngiliz gemisi ile ülkeden kaçan hainler, Mustafa Kemal’e ‘bolşevik’ diyorlardı. Bugün onların zihniyetinin temsilcilerinin her önüne geleni komünistlikle suçlamasına artık ilkokul çocukları bile gülüyor.”

Talat Turhan ulusal bağımsızlıkçılara, sola, Kemalistlere yönelik davaların dış bağlantılarına da değiniyor. Zira ülkemizin 1940’ların sonundan itibaren ABD güdümüne girmeye başladığına ve Demokrat Parti dönemindeki ikili andlaşmalarla iyice ABD’nin politikalarının her ne koşulda olursa olsun destekçisi konumuna getirildiğine vurgu yapıyor ve anti-emperyalizm dersi veriyor:

“ABD, sömürü alanına kattığı her ülkenin iç işlerine çıkarlarının gerektirdiği ölçüde müdahale etmeyi de prensip olarak benimsemiştir. Bu noktadan hareketle ekonomik, politik, askeri, kültürel, ideolojik çıkarları bulunan üs ve tesisleri nedeniyle jeopolitiğinden yaralandığı ülkelerin hükümetlerinin ABD işbirlikçisi olmasını kesinlikle amaçlıyor ve ‘özgürlük’ ‘demokrasi’ ‘insan hakları’ paravanası ardında, sömürü alanına giren hükümetlerin rejimlerinin niteliklerine bakılmaksızın yaşatılması ilke olarak benimsenmiştir. Kuşkusuz bu önemli görev ‘devletler üzerinde devlet’ olabilecek kadar güçlü, olanaklı bir örgütle başarılabilirdi. Bu örgütün adı CIA’dır. CIA, çeşitli yöntemlerle uydu ve işbirlikçi iktidarların istihbarat örgütü ve iktidarı yaşatan güç ve örgütleri ile yakın ilişkiler içine girmekte, sömürülen ülke iktidarlarının bekçiliğini yaparak Amerikan iktidarını korumaktadır. Kontrol ettiği ülkede tam bağımsızlık, ulusal kurtuluşçuluk, sosyal uyanış fikirleri arttığı ölçüde çeşitli şantaj, provokasyon, komplo, faili meçhul cinayet yöntemleri önererek istihbarat örgütleri ve güvenlik kuvvetlerini yönetmekte, ‘anarşi’ ortamı yaratarak bir yandan uyanan sınıfları ve yurtsever aydınları sindirmek için bahaneler yaratırken, bir yandan da anayasal ve yasal hakların sınırlandırılmasını sağlamaktadır.”

Talat Turhan ihtilalci olduğunu asla inkar etmiyor ve ihtilalcilikten ne anlaşılması gerektiğini şöyle vurguluyor:

“Atatürk, bir ihtilalciydi. 27 Mayısı gerçekleştirenler ihtilalci olarak tanımlanmaktadırlar. Sorunu ideolojik bir içerikten soyutlamak için Atatürk’ün Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un bu konudaki görüşlerini anımsatmakla yetinelim: ‘Kanunların yaptırma gücü devlettir. Daha açık bir deyimle, kanun, devletin polisi, jandarması, ordusudur. Fakat bütün bunların üstünde bir yaptırım gücü vardır ki, bu da milletin kendisidir, kendi varlığıdır…İhtilal hayatın gereğidir. Doğal hakların en başında gelir. İhtilal, milletlere insan gibi yaşama olanaklarını veren en yüce bir kuvvettir…Türk milleti 1918’de ihtilal hakkını kullanmasaydı, bugünü yaratamazdı.’ “

Talat Turhan onca yaşına rağmen bugün mücadeleye ve yazmaya devam ediyor, ulusalcılara vatanseverlere Kemalistlere devrimcilere ışık tutuyor.

Hikmet Aslan

Kaynakça: Turhan, Talat, (2004), Bomba Davası-Savunma-1, İstanbul: Sorun Yayınları
Turhan, Talat, (2015), Direniş, İstanbul: Nergiz Yayınları

 

 

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....

anlaşmalı boşanma

anlaşmalı boşanma