1
Mektup

MSB.(E) Ogn.Fahri Özdilek’e Mektup

TALAT TURHAN’IN
EMEKLİ ORGENERAL FAHRİ ÖZDİLEK’E
YAZDIĞI MEKTUP(1)
KUZGUNCUK, 19 AĞUSTOS 1976

Talat TURHAN

 

Sayın Generalim,

7 Haziran 1976 tarihli Vatan gazetesinde “Savunma Bakanlığındaki Teyp” başlığı altında anılarınızın bir bölümü yayınlanmış… Tüm basını izleme olanağım yok… Anılarınızın çıktığı gazete kupürleri de bana yakın zamanda ulaştırıldı. O dönemde, M.S.B. Özel Kalem Müdürlüğü görevinde bulunduğumdan, bir yanlış hatırlama ürünü olduğunu sandığım anılarınızın bu bölümündeki suçlamalar, doğrudan şahsımı ilgilendiriyor. Bunları düzeltmek isteğim ve gerçeğe olan saygım nedeniyle, size yazmayı görev sayıyorum.

Ayrıca, gazetede yayınlandığı kadarıyla teyp konusundaki yazdıklarınız, sizin kişiliğiniz açısından da rahatsızlık verici niteliktedir. Gönlüm değerlerin zedelenmesine razı olamıyor; odanıza teyp koyanlardan bunun hesabını soracak bir makamda bulunduğunuz halde, herhangi bir tavır ortaya koymamış olmanız, ileride, görevinizi tam yapmamış olduğunuz ve hatta tehlikeden kaçtığınız yolunda suçlama ve kınanmanıza yol açabilir.

Kuşkusuz, önemli görevlerde bulunmuş bir kişi olarak anılarınız, tarihçi için bir kaynak teşkil edecektir. Bunların bir bölümünün dahi gerçeğe uygun olmamasından en az benim kadar rahatsız olacağınıza inanıyorum. Bu nedenle, ileride kitap halinde yayınlanacağını sandığım anılarınızda,(2) açıklamalarım yardımıyla araştırmalar yapıp gerçeği bulmanızı ve gerekli düzeltmeleri yapmanızı istememin, kişiliğinize olan saygımın gereği olduğunu takdir buyuracağınızı umarım.

Gerçek aşağıda açıkladığım gibidir. Olay tanıklarının bazıları ölmüş olmalarına karşın, bir kısmı hayatta bulunmaktadır. Onlarla da ilişki kurup anılarınızın gerçeğe uygun olmasını sağlayabilirsiniz.

Sizden önce M.S.B’lığı görevinde sayın Muzaffer Alankuş bulunuyordu. Özel kalem müdürü olarak bana, sözlü iki emir vermişlerdi.

Bunlardan birincisi, odasına, yazı masasının yanındaki sehpa içine bir teyp cihazı konulması yolundaydı. Kendileri bu teyple oturdukları yerden odadaki konuşmalarla, telefon konuşmalarını teybe almayı arzu ediyorlardı. Bunun yanında, koltuklarda otururken de konuşulanları kayıt edebilmek için teybin halı altında ve uzaktan ayakla komutalı olmasını da istemişlerdi.

Bu emri, M.S.B.’lığı Müsteşarı General Nusret Bulca’ya ilettim. Sanırım kendileri tarafından o zaman Muhabere Ana Depo Komutanı olan Muhabere Albay Ethem Baykara’ya emir verilmek suretiyle bu istek, Mayıs 1961 de yerine getirilmişti. Muhabere Ana Depo Komutanlığının o tarihteki kayıtları incelendiğinde bu konuda daha ayrıntılı bilgi sağlanabilir kanısındayım.

Bunun yanında, o tarihte M.S.B. Hv. emir subayı olan Hv. Yb. Nevzat Dereli ile Dz. emir subayı Dz. Yzb. Vedat Alkışlar, olayın yukarıda açıkladığım şekilde cereyan ettiğinin tanığı durumundadırlar. Yanlış anımsamıyorsam; say m Muzaffer Alankuş’un yerine M.S.B’lığına atandığınızda Dz. emir subayı Vedat Alkışlar’dan söz konusu teypten sizi haberdar etmesini ve arzu ederseniz kullanılmasını öğretmesini de rica etmiştim.

Vedat Alkışlar’ı o günden bu yana en son 5–6 yıl önce olmak üzere bir defa görmüş olduğumu özellikle belirtmek isterim. Adresini saptadığım Vedat Alkışlar’a(3) size gönderdiğim bu yanıt mektuptan bir suret gönderip, bu konudaki bilgilerini size ve bana iletmesini rica ettim.(4) Adresini saptadığımda Nevzat Dereli’nin de bu konudaki anılarını size iletmeye çalışacağım. İkinci emir ise; mikro telefonu eline almadan G. K. Bşk., 2. Bşk. KKK., KK Kur. Bşk., MSB Müsteşarı ve Sekreterliği ile direkt konuşmasının sağlanması yolundaydı. Bu istek de MSB Müsteşarlığı kanalı ile gerekli yerlere emir verilerek, alınan bir diktafon tesisatı ile sağlanmak istendi.(5) Tabii bu amaçla anılan makam odalarına birer hoparlör konulması gerekiyordu. Hoparlör konulmasına ilk tepki zamanın Gn. Kur. Bşk. Cevdet Sunay ve 2. Bşk. Memduh Tağmaç’tan geldi. Bu iki zat da kendi odalarını dinlemek için hoparlör konulacağı kuşkusuna kapılmışlardı… Hatırladığıma göre, girişime karşı çıktıklarında MSB Muzaffer Alankuş da isteğinde direnmemiş ve olay kapanmıştı…(6)

Cunta hikâyesine gelince; bu konuda da anılarınız gerçeği yan­sıtmıyor. Gerçeğe ulaşmak için Silahlı Kuvvetler Birliği, 22 Şubat ve 21 Mayıs olaylarım tüm olarak ve ayrıntılarıyla incelemek gerek. Oysa içinde yaşayanların bile birçok olayda gerçeği saptayamamış oldukları kanısındayım. Bu konuda Vatan gazetesinde yayınlandığı kadarıyla sizin gözlem ve anılarınızın da, pek yüzeysel olduğunu belirtmeme izin vermenizi dilerim.

Bilindiği gibi, Sayın Muzaffer Alankuş 6 Haziran 1961 Tansel olayı nedeniyle Silahlı Kuvvetler Birliği’nce verilen bir ültimatom sonucu görevinden ayrılmak zorunda kalmış ve Tansel kararnamesinde imzası bulananlar, tarih önünde düşürüldükleri durumdan kurtulmak için istifa etmek yüreklilik ve basiretini gösterememişlerdi. Aksine, zamanın Gn. Kur. Bşk. Org. Cevdet Sunay, 6 Haziran 1961 olayından sonra kuvvete boyun eğip, Silahlı Kuvvetler Birliği Başkanlığım kabul etmiş ve birlik prensiplerini Türk Silahlı Kuvvetleri­ne emir olarak yayınlamıştır.

Bu duruma göre; 13 Kasım 1960’tan sonraki dönemde, 6 Haziran 1961 tarihine kadar Silahlı Kuvvetler Birliği’ni bir Cunta olarak nitelemek belki mümkündür. Ancak, bu tarihten sonra Gn. Kur. Bşk.’nın da içinde bulunduğu bir yapılanmayı cunta diye tanımlamayı Silahlı Kuvvetlere borçlu olduğumuz bağlılık duygusu ile bağdaştıramıyorum.

Anılarınızda belirttiğiniz gibi, bir dönem M.S.B.’lığını Başbakan yardımcılığı makam odasında yürütüyordunuz. Aynı dönemde ben de Başbakanlıkta da Özel Kalem Müdürlüğünüzü yapıyordum. Belleğim beni yanıltmıyorsa bu görevi Temmuz, Ağustos, Eylül 1961 tarihleri arasında sürdürdüm.(7) İşte bu dönemde Başbakanlıktaki Özel Kalem Müdürlüğü odasında otururken, bir gün odama o tarihte MSB’lığı Sekreterliğinde görevli Kur. Yb. Osman Nuri Türkmen gelip, bana Silahlı Kuvvetler Birliği prensiplerini okuttu. Onayladığımı bildirmem üzerine S.K.B. andını içirdi.(8) Türk Silahlı Kuvvetlerinin en yüksek komuta kademelerde bulananların da dahil olduğu bir örgüte katılmakta hiç bir sakınca görmediğim gibi, bu gün de aynı prensipler altına rahatlıkla imzamı koyabilirim.(9)

Tanıklar belirtip ve eskiden yazdıklarımı kanıt gösterip açıkladığım üzere ben, Silahlı Kuvvetler Birliği örgütüne Sizin M.S.B. Tığı döneminizde girmiş bulunuyorum. Bu durumda, daha önceki bir tarihte bir Cunta adına odanıza teyp yerleştirmiş olmam, mantıkla bağdaştırılamaz.

Teyp, MSB sayın Muzaffer Alankuş’un emirlerini ilgili ve sorumlu kişilere aktarmam üzerine, kanuni satın alma formaliteleri tamamlanıp görevli kişiler tarafından M.S.B makam odasına yerleştirilmiştir. Hiç bir zaman bakanlık makam odasını di şandan dinlemek amacıyla kullanılmamıştır. Aslında düzenlemesi ve teknik donanımı da buna uygun değildi…

Cunta öyküsü, kişiliğime karşı bazı çevrelerce sürdürülen suçlamaların hâlâ kaynağını teşkil etmektedir. Teyp ve Cunta hakkındaki anılarınızın bu çevreler için esaslı bir malzeme oluşturacağını herhalde takdir buyurursunuz. Bu yanılgıdan en az benim kadar üzüleceğinizi umut ediyorum.

Sayın generalim, yukarıda açıkladığım nedenlerle anılarınızdaki yanlış anımsama ürünü olan hususların düzeltilmesinde, sayılamayacak kadar çok faydalar görmekteyim. Tarihe karşı sorumlu ve borçlu olduğumuzu lütfen anımsayınız.

Saygılarımla,

Kaynakça ve Açıklamalar

1. Y.n.: İlk defa yayınlanıyor. Dili sadeleştirilmiştir.
2. Bu mektup yazıldıktan bir kaç yıl sonra bir gün Kastaş Yayınevine gittiğimde yayınevi sahibi Rıfat Kasnak (Em. İs. Kur. Alb.) Fahri Özdilek’in anılarını basacağını söyledi. İznini alıp anıların benimle ilgili bölümüne baktım: “Savunma Bakanlığında Teyp” olduğu gibi duruyordu. Özdilek, gerçeği saptamak gereksinimini duymaksızın önyargılı tutumunu sürdürüyordu. Rıfat Kasnak benim yanımda Özdilek’in anılarını incelemek için bir doçente verdi. Daha sonra öğrendiğime göre inceleme sonucu yayına değer görülmediği için yayınevi basımdan vazgeçti. İyi de etti. Orgeneral, M.B.K. üyesi, MSB ve Başbakan yardımcılığı, Kurucu Meclis Başkanlığı, Tabii Senatörlük yapmış bir kişinin anılarının benimle ilgili bölümünün böylesine gerçek dışı olması bütününü değerlendirmek için yeterlidir sanırım. Kitap yayınlansa idi kuşkusuz Sayın Fahri Özdilek’in görev yaptığı makamlar da bir anlamda yıpranmış olacaktı…
3. Y.n.: Em. Kur. Alb. Vedat Alkışlar, Çınar Sokak, Ankara Apt. Daire 12 Erenköy-İstanbul. 4.   Alkışlar, vefat etti.
5. O dönemde iletişim olanakları günümüzdeki gibi gelişkin değildi…
6. Gerek Cevdet Sunay ve gerekse Memduh Tağmaç, beni MBK’ya yakın buldukları için o zaman doğrudan karşılarına alamadılar. Ancak MS Bakanı’nın emirlerini yerine getirmiş olmama karşın odalarına dinleme aletini benim koymak istediğim kuşkusuna kapıldılar. Her ikisinin de bana karşı husumeti ömür boyu sürdü. Ziverbey işkence köşkündeki bir aylık işkence seansında işkencecilerin bu ikili adına da bana işkence yaptıklarım duyumsadım…
7. Eğer Fahri Özdilek’i MSB odasında dinlediğim savı doğru ise aynı tutumu Başbakanlıkla da sürdürmem doğal değil mi? Bu durumda Fahri Özdilek M.S.B. ve Başbakan yardımcılığı yapmasına karşın emrindeki bir Yarbay’ın kendisini dinlemesine katlanacak kadar acz içinde olduğunu da itiraf etmiş olmuyor mu?
8. Em. Kur. Alb. Osman Nuri Türkmen’in kimin önermesiyle bana yemin ettirip SKB’ye üye yaptığını kendisinden sormadım. Çok değerli bir kişi olan Türkmen’e yeminden en az yirmi yıl sonra rastladığımda tüm içtenliği ile ve gözleri dolu dolu “Senin başını ben yaktım” diye benden özür diledi. Kuşkusuz duygulandım. Ama yaşamım boyu verdiğim söz, attığım imzamın ardında durmayı onur bilmiş bir kişi olarak eylemine sahip çıkmayı sürdürdüğümü ifade ederek Türkmen’i teselli ettim.
Gerçekte SKB örgütü kurulduğu günden beri tüm girişimlerini izliyordum. Kurucuları arasında bulunan Kur. Alb. Talat Aydemir’le Saraçoğlu Mahallesinde aynı lojmanda altlı üstlü oturup ailece görüşmüş olmamıza karşın örgüt kurulduktan aylarca sonra Türkmen tarafından örgüte alınmamın nedenini bile araştırma gereğini duymadım.
9. Size, Dündar Seyhan’ın Gölgedeki Adam adlı kitabını gönderiyorum. Bu kitabın 144. sayfasında S.K.B. prensipleri, 147. sayfasında andı ve 130–134, 141–143. sayfalarında S.K.B hakkındaki görüşlerimin bir kısmı yer almaktadır.

Talat Turhan Ekler:
Ek–1: Em. Dz. Kur. Alb. Vedat Alkışlar’a yazılan mektup sureti.
Ek–2 -.Gölgedeki Adam adlı kitap.

NOT: Sayın Em. Mu. Gn. Ethem Baykara, Em. Hv. Alb. Nevzat Dereli ve Em. Kur. Alb. Osman Nuri Türkmen’in adresleri bulunduğunda, size gönderdiğim bu mektubun sureti kendilerine gönderilerek, bilgilerine başvurulacak ve sonuç size ulaştırılacaktır.
— Gerçeği saptamak için, Ankara’da olduklarını sandığım yukarıda açıklanan silah arkadaşlarımızla siz temas edip sonucu bana bildirirseniz, minnettar kalacağımı ifade etmek isterim.

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....