ÜMİT SAYIN’IN MARİFETİ
Sayın, adli tıp uzmanıydı. Hayatımda hiç görmedim fakat televizyondan, yazıp çiziktirdiklerinden biliyordum. Çok enteresan bir tip olduğu kumpas davaları sürecinden anlaşıldı. Sanıklıktan gizli tanıklığa giden süreçteki zavallı macerası gözler önünde cereyan etti.
Böyle bir tipin nasıl adli tıp alanında uzmanlık aldığına şaşıp kalmamak elde değil. Kendisi psikiyatrik inceleme konusu olabilecek bir kişi nihayetinde.
Sayın’ın ölümü bana o bilgisayarı ve o bilgisayarın nasıl geri gittiğini hatırlattı!
ÜMİT SAYIN’IN MARİFETİ
“O bilgisayar” mı? Henüz kumpas davalarının açılmadığı ama eli kulağında olan bir momentte bir gün şimdi artık aramızda olmayan dostum Talat Turhan’ın Kuzguncuk’taki evine gittiğimde alt kattaki çalışma katına indiğimizde gördüğüm ve şaşıp kaldığım bilgisayar! Meğer E.Kur.Alb. Turhan o bilgisayarı gösterecekmiş!
“Nedir bu, hayırdır ağabey” dediğimde, “Bilgisayar” dedi Talat Ağabey, “Bir bilgisayar işte, görmüyor musun?”
Evet, çalışma masasının üzerinde aksamıyla birlikte bir bilgisayar vardı ve çalışmaya da hazırdı. İkinci el bu bilgisayarın menşeini sorunca sadece adını duyduğum ama hiç görmediğim “Ümit Sayın” olduğunu öğrendim!
YAPILMAK İSTENEN…
O anda şimşek çaktı. Hava kurşun gibi ağırdı o dönemde. “Atatürk Türkiye’si” değerleri sıklet merkezini oluşturan asker sivil kamusal bürokratların ve muhalefetin, medyanın, düşünürlerin üzerinde bir tutuklama ve dava dalgasının başlayabileceği bir iklimdeydik. Hatta o dönemde topun ağzına alınabilecek birkaç kişiyi net şekilde uyardığımı da hatırlıyorum.
“O bilgisayar”a devam edelim, asıl bu yazının konusuna… Aklıma ilk gelen, bu iklimde bazı kişi ve kurumlara kurulabilecek komplo doğrultusunda yasadışı takip ve izleme olabileceği ve bu doğrultuda cep telefonu kullanmayan ve sabit telefonda da kısa konuşmayı tercih eden Turhan’ın bilgisayar üzerinden bir ilişkiler ağı içerisine dahil edilme yönelimi oldu.
BİLGİSAYAR GERİ GİDİYOR
Hemen o anda, Turhan’a, “Abi bu bilgisayarı hemen getiren kişiye iade ediyorsun” deme gereği hissettim. Turhan’da da şimşek çaktı ve görüşümü benimseyerek o bilgisayarın iadesine anında karar verdi.
Aynı gün, bir taksiye yüklenen o bilgisayar adresi alınan Sayın’ın evine götürüp bırakıldı. Sayın’dan da herhangi bir tepki gelmedi akabinde. Herhalde, “hayvanın terli olduğunu, yemeyeceğini” anlamıştı!
Şimdi düşünüyorum da ya ‘kırık’ bir tip olan Sayın o zamanlar kendisi ‘tehlikeli’ bir maceraya dahil olmak istemişti ya da daha o zamanda askerlere de meraklı olduğu bilinerek bazı çevrelere kumpas davalarını hazırlayanlar tarafından iliştirilmek istenmişti. Nitekim tutuklandıktan sonra “gizli tanık” olmaya teşvik edildi ve oldu da.
Dr. Ümit Sayın’ın garip ölümü bana Talat Turhan’ı ve gelip geri giden o bilgisayarı hatırlattı.
(Genç kuşaklar için not: Araştırmacı-yazar, E. Kurmay Yarbay Talat Turhan 12 Mart’taki en önemli davalardan ünlü “Bomba Davası”nın “1 no’lu sanığı”dır. Henüz genç bir kurmay subayken Genç Kemalistler Birliği davasından kovuşturmaya uğramıştır. 27 Mayıs’ta aktif olarak yer almasa da hareketin içinde olmuş, daha sonra Silahlı Kuvvetler Birliği içinde yer alarak 27 Mayıs’tan sonra oluşan sivil yönetim döneminde de adını duyurmuştur. 12 Mart döneminde 9 Mart Hareketi’ne sadece muvazzaf askerlerin katılması ilkesine karşı çıkarak kendisini bir şekilde “hareketin içine” atma gayreti onu MİT’in ağına düşürmüş ve Bomba Davası’na “1 no’lu sanık” olarak dahil edilmiştir. Ziverbey Köşkü’nde işkenceli sorgulardan geçen ve tutuklanan Turhan, aftan sonra uzun süre kontrgerilla ile ilgili araştırmalar yapmış; bu süreçte kaleme aldığı “Bomba Davası” kitabını basacak yayınevi bulamadığı için ancak 1986’da kendi olanaklarıyla yayınlayabilmiştir. Söz konusu kitabı yıllar sonra isteği üzerine gözden geçirerek, genişletip, güncelleyip, dipnotlarla yeniden kaleme aldım ve bir yayınevinden yayınlandı.)
M. Ayhan Kara
Odatv.com
https://odatv.com/o-bilgisayarin-umit-sayin-ile-baglantisi–01022008_m.html