Yeni Asya 16.3.1990
Yeni Asya: 16 MART 1990
DİZİ YAZI
‘Örgütlerin Üzerine gidilemiyor’
Tahir AKA / Talat TURHAN
Emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan anlatıyor,
Turhan: “Devlet üzerinde devlet var”
— ABD tarafından finanse edilen Özel Harp Dairesinin maksadı dışında kullanılmaya müsait olduğunu söyleyen emekli kurmay Yarbay Talat TURHAN “Şimdi Özel Harp Dairesine baktığımız vakit eski Milli Savunma ve Dışişleri Bakanı Hasan Esat IŞIK’ın ifadesiyle 150 milyon dolar AMERİKA burayı finanse ediyor. Bu yeraltı örgütü, Bu örgüt ulusal çıkarlar için mi çalışır, yoksa AMERİKA’nın menfaatlerine mi çalışır?” diye sordu.
— MİT’in bugüne kadar demokratik denetim mekanizması içine sokulamadığını belirten TURHAN şöyle diyor;
“MİT’in nereye bağlı olduğu belli değil. Eski Cumhurbaşkanı Kenan EVREN köşkte kendine bağlı bir birim oluşturdu. Şimdi öğreniyoruz ki Köşkteki bazı belgeler kaybolmuş. Belge nasıl kaybolur? Yani tepede Türk halkından gizlenen oyunlar oynanıyor. Halka demokrasicilik oyunu oynuyorlar”.
— Tahir AKA: Efendim anarşik hadiseler geometrik dizi olarak artacak diyorsunuz. Tedbir alınamaz mı? Sizin endişe ettiğiniz gibi sokaktaki vatandaş da endişe ediyor. Provokasyondan, toplu provokasyondan korkuyor. Millet devletten korkuyor.”
— Talat TURHAN: Şimdi bu sorunun tartışması TÜRKİYE’de çok yapıldı. Özellikle 1971’li yıllardan sonra 12 MART 1971’den sonra. Darbeden iktidarın dahi haberi yoktu diye. Yahut ta haberi vardı da haberi yokmuş gibi gözüküyordu, sırf istihbarat örgütü değil, zaten hep istihbarat örgütleri deyimini kullanıyorum. Çok sayıda istihbarat örgütü var her ülkenin. Bildiğimiz istihbarat örgütü dışında başka istihbarat örgütleri de var. Bunlardan biri de TÜRKİYE için Özel Harp. Dairesi. Özel Harp Dairesinin tabi ki kuruluş amacı var. O amaç istikametinde kullanılırsa ulusal çıkarlara öncelik verilebilirse. Ancak bu tip örgütler kötüye kullanılmaya müsaittir. Ancak örgütü finanse eden ABD her zaman için kendi amaçları istikametinde kullandığını yaşayarak öğrendik. Şimdi bu yeraltı örgütü demokratik örgütlenme dışında olduğu zaman içinde açıklık kazandı. 5 Parti bir araya gelip de mutabakata varması yetmez. 5 partinin yetkilileri ABD’den her yıl alınan 150 milyon doların nerede, ne şekilde sarf edildiğini halka açıklamak mecburiyetindedirler. Bu görevi başaramazlarsa tüm bu cinayetlerin ve gelecekteki cinayetlerin vebalini sırtlarında taşırlar. Bülent ECEVİT İktidara geldikten sonra bu örgütün üzerine gitmek için çaba gösterdi, ama hiçbir şey yapamadı. Bu örgütün üzerine iktidarın başında bulunan kişiler dahi gidemiyor.
— Tahir AKA: Bir parti iktidar olsa dahi, iktidarın üzerinde başka güçler, iktidarlar var mı demek istiyorsunuz?
—Talat TURHAN: Evet… Devlet üzerinde devlet var. Karanlık güçler edebiyatı buradan kaynaklanıyor. Yani karanlık güçler, görünen iktidarlardan daha güçlü olduğu için iktidarlar ancak “karanlık güçler”, “iç-dış mihraklar” edebiyatına sığınıyorlar. Karanlık güçler kimdir? Mademki demokrasi açıklık rejimidir iktidarlar karanlık güçlerin kim olduğunu açıklamak mecburiyetindedir. İşte size açık bir sızlanma… Başbakan Bülent ECEVİT açıklıyor 29 ARALIK 1989’da: “Özel Harp Dairesi tehlikeliydi”. Tehlikeli ama tehlikenin üzerine kimsenin gidecek gücü yok. O zaman demokrasinin üzerinde Demokles’in kılıcı var. Türk halkının başının üzerinde bu kılıç sallanacak, iktidara gelenler de kimisi bilecek üstüne gidemeyecek, kimisi hiç ağzına dahi alamayacak. Belki de bunların kuşkulu eylemleri bugün üzerine gitmeyen iktidarlarla işbirliği halindedir… Karşı çıkamıyor, onu bertaraf edemiyorsa yahut ta demokratik denetim mekanizmaları içerisine sokamıyorsa iktidar güçsüzdür. Örneğin, Milli İstihbarat Teşkilâtını demokratik denetim mekanizması içine sokamadılar bugüne kadar. Yani daha çok yakın tarihte yapılan tartışmalarda, MİT’in nereye bağlı olduğu bile belli değil. Şimdi burada çok açık, somut bir olgu var. Terör varsa, iktidar bu terörle baş ediyorsa en azından İktidarının asgari şartını yerine getirmiyor demektir, bununla baş edemiyorsa o zaman Bunun tarihsel suçluluğunu da üzerinde taşıyor demektir diye düşünüyorum.
— Tahir AKA: İhtilâlciler siyaseti “suç”, siyasetçiyi “suçlu” olarak gördüğünü söyleyen son Demirci Hükümetinin içişleri Bakanı Orhan EREN, PKK, TIKKO, Dev-Yol, Dev-Sol, gibi isimlerle ortalığı karıştıranların ne İstediklerinin, ne için kan döktüklerinin millete bildirilmediğini kaydediyor. Bir de seçim, referandum, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi milletin kaderiyle ilgili mühim hadiselerin arifesinde bombalama, anarşi ve terör artıyor. Aynı anda, aynı saatte bombalar patlıyor. Bunu nasıl izah edersiniz?
—Talat TURHAN: Bunu değerlendirmek İçin, iktidar dışındaki güçlerin, basın başta olmak üzere sloganlara yapışmak yerine, her konuda çok ciddi çalışmalar, araştırmalar yapması lazımdır. Yani şu konuyu Yeni Asya gazetesi inceleyecek mi? Bu konunun uzmanı üç kişi oturtulacak, üç sene çalışacak. Bu üç kişinin çalışması neticesinde temel hedef saptanacak. Artık ondan sonraki dönemde o konu hakkında, o temel çerçeve içerisinde politika üretecek. TÜRKİYE’de bu yapılmıyor, ancak sorunlara sloganlar şeklinde yaklaşılıyor. Sloganlar şeklinde yaklaşıldığı vakitte, gerçekten tam anlamıyla kamuoyuna yansıtılmıyor. İşte banka soygunları dosyam. Şimdi bana sorduğunuz bu sorudan ben de rahatsız oldum. Aldım hangi sıkıyönetim uzatmasından evvel kaç tane banka soyulmuş? Bu nasıl bir seyir gösteriyor? Hangi sebeplerle bankaları soyanlar yakalanmıyor? Bunun tespitini yaptım. TÜRKİYE’de basın var, Üniversite var, araştırma kurumları var, dernekler var, büyük işadamları derneği var, güçlü kuruluşlar var. Hiç kimse bu konuya ciddi olarak eğilmiş değil. Dünyada terör enstitüleri var. TÜRKİYE’de terör enstitüsü yok. Hatta terör enstitülerinin bütün kitaplarını getirip de tercüme edilmiş bile değil. Bir konuyu bilmeden nasıl mücadele edeceksiniz? Yıllardan beri İNGİLTERE’de yayın yapılıyor. Terör meselesinde sayısız kitap var. İktidar muhalefet bunların yayınlarını getirip de değerlendirmiş midir? Sorunu bileceğiz ki, sorunla nasıl mücadele edeceğimiz hangi yöntemlerle mücadele edeceğimiz ortaya koyabilelim. Kararlılık lazım ki terörü önleyelim. Bizdeki terör nereden kaynaklanıyor? Mademki, enformasyon bize Batı’dan geliyor. Batı’nın değer yargıları bizim için doğru mudur? İstihbarattı da ABD’ye bağlanmışız. ABD’nin doğrularını kendi doğrularımız kabul ettiğimiz vakit yanılgıya düşüyoruz. Terörden eğer karşı taraf yararlanıyorsa, bu son Askeri Darbede yararlandığını açıkça gördük o zaman biz bu tuzaktan sıyrılmamız için bu konudaki kendi ulusal çıkarmalarımıza uyarlı teşhisler koymamız lazımdır. Karşı tarafın bize bir terör tablosu çizipte, önümüze bir tablo koyup ta, biz de bu tabloyu kabul ediyorsak o zaman bu konuda karşı tarafın tuzağına düşüyoruz demektir. Bu konunun edebiyatı yapılmasına rağmen çok laflar edilmesine rağmen gerçeğin tam olarak kavrandığına ben şahsen inanmıyorum. Yani demokratik açıklık gerekleri tümüyle yerine getirilmeden tüm dokunulmazlığına karşın, bu konuların açıklığa kavuşacağına inanmıyorum. CIA tarafından 5–10 kere denetime tabi tutulmuştur. Bizde istihbarat örgütleri hiçbir zaman, parlamenter denetimin altına sokulamamıştır. O zaman istihbarat örgütleri parlamenter denetim mekanizmasının üzerinde olduğunu sürece, her türlü eylemi yapmakta kendini serbest sayacaktır. Yapıtlarımda açıkladım;
“Bu gibi örgütler yaptığı bütün yasadışı eylemlerden dolayı kanuna tabi olmadığı kuralını getirmektedir. Şimdi hem yasadışı işler yapacaksınız, hem kanuna tabi olmayacaksınız… Hem de demokratik hukuk devletine sığınacaksınız. Doğal olarak bunlar bana göre çok büyük çelişkiler olarak gündemde duruyor”
— Tahir AKA: Efendim 12 EYLÜL’le ilgili bir soruya geçmek istiyorum.
—Talat TURHAN: Şimdi efendim, müsaade ederseniz bir şey söylemek istiyorum. Az önce Özel Harp Dairesinden bahsettim. Özel Harp Dairesinin başına getirmişler bir adamı koymuşlar. Tümgeneral Cevat AKYOL… Şimdi emekli bu adam. 1971 yılında Kara Kuvvetleri Dergisinde bir makale yazıyor. Diyor ki;
“Bu gibi durumlarda (yani destabilizasyonun tırmanması, tırmandırılması durumunda) sanki mukavemetçiler tarafından yaptırılıyormuşçasına halka yılmaya varan sahte provokasyonlar yapılması tavsiye edilir”.
Şimdi bir örgütün başkanı kendi halkına zulüm öneriyor. Artı karşı tarafı okka altına götürmek için, yani mukavemet eden kişi, kimse mukavemetçiyi okka altına götürmek için kendisi eylemi yapacak, toplumsal provokasyon o, bu da devlet terörünün bir parçası. Kendi yapacak, karşı tarafa mal edecek. Şimdi böyle bir komplo teorisiyle demokrasiyi baş başa götürmek ne derece mümkün olur? Ve bu adam hâlâ daha konuşuyor, bakıyorum sağda solda gazeteler yer veriyorlar. Halka zulüm yapan, zulüm yapmayı öneren bir adam hâlâ gazetelerde sütun bulunuyorsa, o zaman neyin mücadelesi, nasıl yapılacak? Bu adamdan bu sözlerin hesabı sorulmadı. Halkı zulüm yapmak ve sahte operasyon yapmak önerisinde bulunan adam bugün taaa 27 seneden beri evini dolarla kiraya vermiş yaşıyor. Ben de 25 senedir burada emekli maaşı ile yaşıyorum. O da yaşıyor, ben de yaşıyorum. Bu adam 20–30 sene evvel evini dolarla kiraya veriyor, bu sonradan çıkanlardan daha evvel bu işi yapıyor. Ağababası. Bu kişi “halka zulüm tavsiye ediyor”. Operasyon yap diyor. Kim yapıyor? Kendi örgütü yapıyor ki böyle bir açıklama yapabiliyor. Bu kişiden kim hesap soracak? Bu koşullarda, terörün kökünü kazımak mümkün mü?