1
Dizi Yazı

Yeni Asya 18.3.1990

Yeni Asya 18 MART 1990

Dizi Yazısı

Harbiyeli Atatürkçü olarak yetiştiriliyor

Tahir AKA / Talat TURHAN

Emekli Kurmay Yarbay Talat TURHAN anlatıyor

“Problemlere demokratik yollar içinde çare bulunamaz mı?” şeklindeki soruyu cevapsız bırakan Talat TURHAN, “Acaba Kanuni Sultan Süleyman Sergisi, TÜRKİYE’nin tanıtımında mı kullanılıyor, yoksa sigara tekelinin reklâmında mı kullanılıyor?” diye sordu.

— Tahir AKA: Problemlere demokratik yollar içinde çare bulunamaz mı? Yani illâki demokrasi dı­şında bir çözüm mü düşünme­miz lâzım?

Talat TURHAN: Benim dediğim iktidar felse­fesine bağlı… ATATÜRK’ün kurduğu bir cumhuriyette ATATÜRK yurt dışına çıkmamakla öğünürdü. İngiltere Kralını aya­ğına getirmiş adam deniliyordu. Şimdi tam tersi felsefe. Daha farklı şeylerle övünülüyor. Bu anlayış devam ettiği sürece dü­zeleceğini sanmıyorum çünkü anlayış çok farklı. Bu du­rumlardan dolayı çok muzdaripim. Şahsen “Kanuni Sultan Süleyman Sergisi” hikâyesinde çok kuşkuluyum. Acaba söylen­diği gibi “Kanuni Sultan Süley­man Sergisi” TÜRKİYE’nin tanıtı­mında mı kullanılıyor, yoksa sigara tekelinin reklâmında m? Ben endişe içinde­yim. Sigara tekellerinin reklâmı yapılıyor diye… Duydu­ğuma göre “Kanuni Sultan Sü­leyman Sergisini” Philip MORRİS Şirketini finanse ediyor. Ülkemizde yabancı si­gara tüketimi yüzde 3’den yüzde 23’e çıktı. Bu yüzde 20’nin yüz­de 75’i Amerika’nın Philip MORRİS Şirketinin. TÜRKİYE’ye giren yüz siga­radan 75’i Philip MORRİS’in sigarası olan Marlboro ve Parliament. “Kanuni Sultan Süleyman Sergisi” açarak kendi tanıtımımızı mı ya­pıyoruz, yoksa yabancı şirketin propagandasına vasıta mı olu­yoruz? Bunu çok iyi düşünmek lâzım, çok iyi tespit etmek lâ­zım. Şimdi Philip MORRİS’in TÜRKİYE’deki temsilcisine baktığımız vakit SABANCI’yı görüyoruz. SABANCI’ya baktığımız vakit tepe­deki adamlarla çok sıcak ilişki­ler içerisinde görüyoruz. Yani büyük sermaye tepedekileri İda­re ediyor. Askeri dönemde de, sivil dönemde de idare ediyor. Osman Hamdi Be­yin nizamnamesinden bu yana ki onun nizamnamesi uzun süre yürürlülükte kaldı. Düşünün dışarı tarihi eser çıkarmak ya­sak. Eser çıkartma serbestliğini getiren ANAP iktidarı. Yasada değişiklik yapmak suretiyle tari­hi eserleri yurt dışına çıkarılma­sını ANAP iktidarı gündeme ge­tirmiştir. Şimdi bir de bakmak lâzım, dışarı çıkarılan tarihi eserler hangi sigorta şirketine sigorta edilmiştir? Kaç paraya sigorta edilmiştir? Sigorta şir­ketleri genelde bu tür şeyleri si­gorta etmiyorlar, çünkü değeri çok yüksek. Nakil esnasında bunlar dü­şerse, kaybolursa yerine ne konulacaktır? Bu serginin yurtdışına götürülmesine ön­cülük yapan Doçent Esin ATIL bile buna karşı çıkmaya başladı.

Bu tarihi eserler, değişik ik­limlerde, değişik şartlarda, yer değiştirdiği vakit bulunduğu yerde tahribata uğruyor. Şimdi neyi tanıtacağız? Bizim tarihi değerlerimiz burada dursun, tu­rist çekeceksek gelsin burada görsün. Yalnız ülkemizde kal­mak şartıyla tarihi değerlerimizi tanıtalım. Acaba bizim bu tarihi sergimiz, değerlerimiz, gerçekten tanıtım için mi kullanılıyor yoksa. Philip Morris Şirketinin reklâmı için eğer “Kanuni Sultan Süleyman Sergisi” kullanılmışsa,  bu tavrı onaylamam.

Bir iktidar kendi tarihi eserlerini dahi pazarı tıkanmış bir yaban­cı sigara tekelini çıkarını korumak için kullanıyorsa iktidardan bu gafletin hesabı sorulmalıdır.

 Darbeciler iktidardan güçlü

— Tahir AKA: Askeri darbeler öncesinde meydana gelen anarşik hadi­seleri araştırmaya kimsenin gücünün yetmediğini söylü­yorsunuz. Bu devirlerin kapalı kalmasını nasıl değerlendiri­yorsunuz?

Talat TURHAN: Son yazdığım kitapta sorunuzun yanıtı var. MİT’in, askeri dar­beleri bağlı bulunduğu makama haberdar etmeme sabıkası sür­düğü müddetçe: askeri darbeler her zaman gündemde kalacaktır. Mademki Milli Emniyet Teş­kilâtı Başbakanlığa bağlıdır. Başbakanlığa bağlıysa askeri darbeden haberdar edecek. Ama haberdar etmiyor Amerikancı Askeri dar­be tehdidi her zaman için var­dır. Buna karşı yeni bir si­villeştirme fikri geliştirmek gerekmektedir.

Bu düşüncemi 1986 yılında “Bomba Davası–2 İşkence” adlı kitabımda pasaj olarak ilk defa TÜRKİYE’de gündeme getirdim. MİTin nedeni sivilleşmesi gerektiğini açıkladım. Sonradan bunu iktidar ve herkes sahip çıktı. Sahip çıkan­ların hiçbirisi de gelip;

“Arkadaş bu öneriyi ilk kez sen gündeme getirdin. Ne demek istiyorsun diye sormadı”.

Şimdi bura­da MİT Başkanının sivil olması gündeme getirildi. Ona karşı yazdığım yazılarda “MİT Başkanının sivil olması neyi de­ğiştirir?” dedim. Eğer bir grup ihti­lâl yapacaksa zaten bu gayrimeşrudur, başarılı ‘ oluncaya kadar yaptığı işlerin hepsi gayri meşrudur. O zaman Başbakana haber vermekle risk almak istemezler. MİT’teki en dipteki odacı bile haberdar olsa, haber vermek zorundadır. Niye haber ver­miyor? Çünkü ikili oynuyorlar. İhtilalciler ba­şarılı olurlarsa durumum ne olur diye düşünüyorlar. Bunun nedeni orada çalışanların darbe yapacakları, iktidardan güçlü görmesinden kaynaklanır. Darbe yapacakları iktidardan güçlü gördükleri için haber ver­miyorlar. Kendilerini emniyete almak için.

— Tahir AKA: Cunta nedir? Şimdiye ka­dar Türk Silahlı Kuvvetlerinde ne kadar cunta hareketi ol­du?

Talat TURHAN: “Cuntanın lügatlere değişik tanımları var”.

“Küçük bir grubun iktidara el koymak amacıyla kendi arasında örgütlenip ikti­dara el koymasıdır”.

Daha çok asker kökenlilerde oluyor. Dün­yadaki tatbikatta asker kökenli­lerin bir araya gelmesiyle oluşan bir grup olarak kabul ediliyor. TÜRKİYE’de cuntalaşma var. 1960 yılına kadar hiçbir hareket yok diye bilinir. 1943’lü yıllarda orduda cuntalaşma var. Ama çok ilginçtir, bütün Slh. K.’lerin İsmet Paşa’nın sempatizanı olduğu bir dönemde Slh. K.’lerin düşünen beyinleri cuntalaşıyorlar. İsmet Paşanın “Milli Şef­lik” hegemonyasına son vermek istiyorlar. TÜRKİYE’ye demokrasi getirmek için. Bu cuntalaşma 1946’dan sonra daha belirgin hale geliyor. Çün­kü 1946 seçimleri kuşkuludur. İsmet Paşanın tek şef milli şef hegemonyasına son vermek için. Dolayısıyla 1950’ye kadar giden süreç içinde belli bir gelişim var. 1950’deki seçimi demokrasi geldi gi­bi kabul edenler geri çekiliyor­lar. 1960 ile 1970 arasında cuntalaşmalar var. Açığa çıkanlar var, çıkmayanlar var. Teşebbüs ha­linde kalanlar, kalmayanlar var. Bundan sonra 1971 ve 1980 olayları öncesi bir cuntalaşma var. Bu devirdeki cuntalaşmanın farkı, hiyerarşik olmalarında, başında söyledim hiyerarşik cuntalaşma cuntaların en tehlikelisidir. Emir komuta zinci­ri içerisinde Kuvvet Komutanları, Slh. K.’leri harekete geçirmişlerdir. Ona karşı çıkacak kimse olmadığına göre darbe daha rahat gerçekle­şiyor. Bunun için en tehlikelisi hiyerarşik olanıdır diyorum.

— Tahir AKA: Harbiyelinin psikolojisini anlatırımsınız?

Talat TURHAN: Harp Okulunu 1942–44 arasında okudum. Neredeyse yarım asır geçmiş vaziyette. Harbiyelinin psikolojisi çok değişiktir. Bizim zamanımızda korkunç bir özveri vardı. Ve o özveri yaşamımızın bir parçasıydı. Aza kanaat et­mek, hiçbir maddi menfaat bek­lememek ve hizmet vermek var­dı. Ama bir ülke tüketim toplu­muna götürülmüşse, herkes ya­şadığı dönemde en kısa zaman­da bu araçların tümüne yöneli­yor. Falanın arabası var, benim niye yok diyor. Toplumu ekonomik gücünün üstünde bir tüke­tim toplumu olmaya zorlarsanız o zaman işte bugün olduğu gibi her türlü ahlâksızlık, her türlü fuhuş, rüşvet, soygun, hayali ihracat yaygınlaşır. O zaman onların yaşadığı hayatı görünce o hayatı görenler bir özenti içine giriyorlar. Böyle bir toplumda insanlardan büyük özveri bekle­mek haksızlık olur diye düşünü­yorum.

Şimdi somuta indirirsek Harp Okulunda her yıl yapı­lan törenlerde ATATÜRK’ün Harp Okulundaki numarası okunduğunda tüm öğrenciler “burada” diyor. Demek ki herkesi ATATÜRK olarak yetiştirmek istiyorlar. Ba­na göre bu da ters bir şey. Çün­kü milyonlarca kişi içinden bir kişi lider olur. Hatta tarihî süreç içinde yüz senede bir dahi gelir.

— Tahir AKA: Çok teşekkür ederim

Talat TURHAN: Ben teşekkür ederim

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....