1
Dizi Yazı

Yeni Asya 24.2.1991

Yeni Asya: 24 ŞUBAT 1991

DİZİ YAZI

ABD “Tek Adam” rejimi istiyor

Talat TURHAN

Talat TURHAN: AKKA ile Gladio arasında enteresan bir bağ var

Talat TURHAN AKKA anlaşmasında TÜRKİYE’nin anlayamadığı çok mühim kararların alındığını belirterek, “TÜRKİYE’nin gündemini üç ay, Avrupa gündemini halen işgal eden Gladio ve Kontrgerilla tartışmasıyla bu karar arasında bir bağ vardır” dedi.

– Tahir AKA: Bir de bayrak göster­me hadisesi var…

Talat TURHAN: TÜRKİYE bayrak gösterilmesine niçin izin vermiştir? 48 Adet demode uçağın bayrağına neden ihtiyaç duymuştur? Kaldı ki o ülke­nin halkları, insanları, örne­ğin ALMANYA Sosyal demokrat Parti, TÜRKİYE’nin savaşa kışkırtıcılık yaparak bulaştığını ve böyle bir savaşa ALMANYA’nın girmesinde menfaat bulunmadığını ifade et­mektedir. NATO’da da bu konuda çatlak sesler çıkma­ya başlamıştır. Neden? TÜRKİYE’nin Kraldan ziyade kralcı olması yüzünden…

Şimdi “caydırıcılık” lafı var. Yani sen güçlü olursan sana kimse bulaşmaz. Bir de hiç kullanılmayan çeki­cilik lafı var, sen bulaşırsan, gücü üstüne çekersin.

Yani üslerini yabancı bir ülkenin kullanımına açarsan o zaman da karşı tarafa onları hedef olarak göster­miş olursun. Bu “çekiciliktir. Devletlerarası ilişki­lerde ulusal çıkarlarını ön planda düşünen ülkeler bu tür davranışlardan kendilerini uzak tutarlar. TÜRKİYE’de özellikle muhalefet, sol kesim yıllarca üslerin ve NATO’nun başına ne çorap öreceğini söylemişlerdir. Arşivlerde bunun açık kanıtları var.

1969’lu yıllarda solcu gençler ABD donanması askerlerini denize atmışlardır. Ama bugün sol ve sağ ABD’nin TÜRKİYE’deki kendi çıkar ve oyunu için Türk halkını kullanmasını kabul etmedikleri için aynı anlayışla “savaşa hayır” demektedirler. Bu taban geleceğin umududur. Yani insanlar düşmanının kim olduğunu anladıkları vakit o düşmanla mücadele edebilirler.

Artı, SADDAM’ı, KUVEYT’ten çıkaracağım ve SADDAM’ı or­tadan kaldıracağım diye IRAK halkının tümüne zarar veren bir tavrı benimsemek İslam arasındaki çelişkileri ortadan kaldırıp bir “İslâm Birlikteliğini” emperyalist güçlere karşı oluşturursa, bu da bu olayın stratejik kazanımı olacaktır.

Körfez savaşının sonunda zafer yok. Buna Pyrus zaferi derler. Suçsuz halkın üzerine bomba yağdırmak neden?  Kuzey-Güney çatışması içerisinde yukarıda söz ettiğim “seçmeli caydırıcılık” içerisinde artık komünizmi hedef olarak görmedikleri için raporda, “bundan sonraki mücadele 3. Dünya’da olacaktır”. Deniliyor. Böylece çevre ülkelerde ve 3. Dünya’da ortaya çıkan ve kapitalistleri tehdit eden tehlikelere, hareketlere karşı NATO’nun eski doktrinine göre nükleer silah kullanılmayacağını kabul ediyordu…

Yeni doktrin, yeni bir kav­ramı, yeni bir ihtilafı, yeni bir tanımı ortaya çıkarıyor. 3. Dünyadaki ihtilaflara “düşük yoğunluklu çatışma” deniliyor raporda… 3. Dünya’da öyle ufak tefek atışmaların olacağı öngörülüyor. Bunlar o kadar önemli olmadığı ve nükleer silah kullandırmayı ge­rektirmediği belirtiliyor. AGİK’in im­zasından iki ay sonra bir SADDAM çıkıyor, düşük yo­ğunluklu bir “ağır yoğunluklu çatışma” içeri­sinde bütün dünyaya kafa tutuyor. Tabii bu olay bu bölgedeki ABD egemenliğine çok büyük bir darbedir. Onu haritadan silmek, yerle bir etmek için IRAK halkının üzerine benzeri az görülen, görülmemiş bombalar yağıyor.

3. Dünya’daki diğer başkaldırıları da ezmek istiyor emperyalist ülkeler. 3. Dünya halkları ve dolayısıyla bunun çok büyük çoğunluğunu kapsayan İslama halklarına, ders vermek gerekiyor. AGİK’i imzalayan 34 ülke içerisinde kaç İslam ülkesi vardı? Sanıyorum sadece TÜRKİYE. Diğerleri hepsi AKKA’nın ve AGİK’in dışında… TÜRKİYE’de bu bağlantılar içersinde, İslam’a karşı kullanılmak is­teniyor.

Hatta diyanet’ten fetvalar alınıyor. Onlara bakarsanız fetva almak doğal yani… Şeyhülislam, ATATÜRK için “katli vaciptir” diye fetva verdi, bir başka Hoca da tersini söyledi… Hukukta da böyle, birinin ak dediğine di­ğeri kara diyebiliyor… Yani bu iş fetvalarla geçiştirilemez. Bunun hesabını yap­mak lazımdı… AKKA’da ba­şımıza örülen çoraptan haberdar mıyız?

— Tahir AKA: Çifte Standart    

Talat TURHAN: Şimdi “düşük yoğunluklu çatışma” deyince ayaklanmaları ve örgütlü terör olayları dolayısıyla terörde yabancı parmağının rolü bir daha bu doktrinle ortaya çıkmış oluyor paramiliter güçlerce işlenen cinayetler. İşte, TÜRKİYE’de ki faili meçhul cinayetler… Sabotajlar ve diğer şiddet kullanımı olayları. Raporda 3. Dünya ülkele­rinin barış ile savaş arasın­da bir alanına girdiği kaydediliyor. ABD’nin 3. Dün­ya’daki çıkarlarını koruya­bilmek için “düşük yoğun­luklu çatışmaları” ciddiye al­ması gerektiğini açıklıyor. “Küçük çaptakini” dahi bile bir ülkede olaylar olursa onu ciddiye alacaksın. Böyle pet­rol rezervlerini işgal edip de dünyaya kafa tutan bir ülke de olunca başına çullana­caksın. Çünkü bir başkası bir daha aynı şeyi yapmasın.. Demek ki çifte stan­dart uygulanıyor… Git GRANADA’yı işgal et, Git PANAMA’dan kendi ajanın olan başkanı çek al hapset (NORIEGA), ondan sonra da sen ba­na burayı vermedin diye ben sana uçaklarımı gön­dereceğim de! Peki, niçin ambargoyu devam ettirmiyorsun? Niçin halkın üzerine bomba yağdırıyorsun?

3. Dünya ülkelerine roller verilmiş… Ve bu roller içerisinde, “eğer şu şu adamları kullanırsanız, o ülkedeki sömürümüzü kalıcı oluyor” diyorlar. ABD işbirlikçiliği buradan çıkıyor. Enformasyon uzmanı dediğimiz kişi kimdir? Batının menfaatini sağlayan adamdır. Eğer o adamı ABD ajanı yapamasanız ve de bu yolla hedef ülkeyi denetime alıp ev sahibi ülke Host Country’e dönüştürebilirsiniz. Kendi adamınız yaparsanız, en azından ABD yandaşı yaparsanız.

13’ler raporunda bütün bu işler için 12 milyar dolar­lık bütçe isteniyor. 3. Dünya ülkelerinde “ayrımcı caydırı­cılık” doktrininin ve “düşük yoğunluklu” çatışmaların kontrol altına alınması için 12 milyar dolar gerektiği belirtiliyor.

Yeni doktrin savaşın NATO bölgesinde olacağına inanıyor. NİXON doktrini üzerinde görüşlerini açıklarken, “Sovyetlerin, kurtuluş savaşlarını destekleme doktrini mantıksız ve ahlaksız olacağını anlamaları sağlanmalıdır” deniliyor. Eskiden Sovyetler kurtuluş savaşlarını destekliyordu ancak şimdilerde bu desteği çekti. NİXON ise 3. Dünya’da ayaklanmayı bir ahlaksızlık olarak kabul ediyor. 3. Dünya’daki halk, Batı’nın soygu­nuna, sömürüsüne karşı çıkmayacak, serbest piyasa ekonomisi demokrasi ve ba­ğımsızlık diye yutturulan düzene “eyvallah” diyecek!..

Yeni doktrinde ittifak sınırlarının dışında, ortak çıkarların savunulmasına katkıda bulunacak müttefikler arıyor. Ne zaman? 1985’li yıllarda! Şimdi o müttefikler bulundu.

Müttefiklerin eskisinden daha çok riske ve yüke katılması isteniyor. TÜRKİYE bütün yükleri büyük bir istekle göğüslendi. İşbirlikçilerin iktidarında…

Kooperatif güçler

Kooperatif güçler tanımı yapılıyor… Bugünkü oluşan güç veya çevik kuvvet diye­bilirsiniz. Müttefik olacaksınız ki emperyalistler adına savaşsın. Burada da kendi çevre ve bölgesini bilen, kendinden yana ülkeler kullanılacak. Onlara göre müttefik böyle olacak diyor…

— Tahir AKA: Tek Adam isteği

Talat TURHAN: Ve nihayet;  “muhtemel bir savaşta 3. Dünyanın dost rejimlerine üst düzey­de etkinliği önleyen, müm­kün olduğu kadar az yasa­ma organı sınırlaması olan güvenlik yardımı bu savaşın araçları arasında yer alıyor”. Bu çok önemli, bir de aynı şöyle ifade ede­cek olursak;

Olası bir sa­vaşta ABD’nin kendi dostu olan TÜRKİYE’ye üst düzeyde etkinliğini önlemeye mümkün olduğu kadar az yasama organ sınırlaması olan güvenlik yardımı bu savaşın araçları arasındadır”.

Yani iktidarın yet­kilerini yasama organı sınırlandırmayacak. Bu doktrin İçerisinde “Başbakan” kesin karar verecek konuma getiriliyor. “Yetki Yasaları” bu anlayışla çıkarılıyor. Baş­kanlık sistemi bu anla­yışla, Anayasa değişikliği bu anlayışla gerçekleştiril­mek isteniyor. Çabuk işle­yen bir mekanizma içeri­sinde işler çok hızlı. Bunu da yazmakta fayda var, “Low Intensty Conflit, yani düşük yoğunluklu çatışma”… Doktrini iktidarları böyle bir değişime zorluyor.  

Yine aynı raporda TÜRKİ­YE‘nin kritik önemi tanımlanmaktadır yürüyebilir diye düşünülüyor, bu suretle TÜRKİYE’nin üzerine ahkam kesen ABD stratejileri ve yetkileri ile 12 EYLÜL 1980’in sivil uzantısı olan iktidara yetkililerinin işleri oldukça kolaylaşmıştır ve yapılmak istenen budur.. “WOHLSTETTER Doktrini”  günümüzde ABD’nin resmi doktrini haline gelmiştir ve o doktrine uyarlı ÂKKA ve çeşitli NATO toplantıları “out of area” konusu gibi düzenlenmiştir. Bu oluşuma paralel olarak taa 1980’lerden bu yana NATO, hava meydanları genişletilip düzenlenmiştir.

— Tahir AKA: Yani ihtilallerle…

-Talat TURHAN: Darbe sonrasında demok­rasi diye ABD yanlısı yapay bir rejim getirilmiştir. Hep bütün bunlar birbirine bağlı olarak gelişmiştir. Ve bunun için de TÜRKİYE iyi müttefik olabilmek için de “seçmeli caydırıcılık” doktrinini benimsemeli ve bu amaçla bu güçlere ev sahipliği’ yapmalıdır… Aslında bütün ABD talimnamelerinde “host country”  (ev sahibi ülke) deyimi geçer. Böyle ülkeler kooperatif güçler içinde yer almalıdır, bu güçlere ev sahip­liği yapmalıdır, yükümlülüklerini yerine getirmelidir, ça­tışmada risk almaktan ka­çınmamalıdır, hava üslerini kullandırmalıdır. Bütün bu görevler! Yerine getirildiği için de Baba BUSH TÜRKİYE’ye teşekkür ediyor.

Şimdi bir önemli noktaya daha dokunmak istiyorum: AKKA’da bana göre çok önemli bir karar alınmış ve bu karar sadece Türk bası­nında sadece birinde yer almıştır. Ve hiç bir şekilde de tekzip edilmemiştir. Oysa ki TÜRKİYE’nin gündemini 3 ay, Avrupa gündemini hâlen iş­gal eden Gladio ve Kontrgerilla tartışmasıyla bu ka­rar arasında sıkı sıkıya bir bağ vardır.

AKKA’da TÜRKİYE’nin “Paramiliter Kuvvetlerinin” elin­deki silahlar denetim dışı bırakılmıştır. Şimdi soruyo­rum size TÜRKİYE’deki paramiliter güçler kimdir? İcraatlarıyla ortadalar.

— Tahir AKA: İçişe hesaplar

-Talat TURHAN: Bir az evvel açıkladığım gi­bi 13’ler komitesinin rapo­runda da ayaklanmalardan, terörlerden, paramiliter güçlerin cinayetlerinden, sabotajdan ve şiddetten söz ediliyor. Ve pa­ramiliter güçlerin de bu tür olayları yaptığına dair dünyadan ve bilhassa İTALYA’dan örnekler görüyoruz. Bu koşullarda içte kaos, dışta kaos. İçte dışta güçsüzlük ve geçmişten hesap soramama emperyalistlerin işine yarıyor.

Etiketler
BENZER YAZILAR
Talat Turhan
Türkiye

1924 Yılında Elazığ’da doğdu. O tarihte babası Elazığ Müdde-i Umumisi (Savcı) idi. Baba tarafı Rize ilinin Çayeli ilçesinin tanınmış ailelilerinden (Şerifoğulları)’na mensuptur. Anne tarafı Elazığ Harput’un tanınmış ailelerinden (Efendigiller) ‘dendir.....